İsrail basınında Cumhurbaşkanı Herzog'un Türkiye ziyareti

İsrail basınında Cumhurbaşkanı Herzog'un Türkiye ziyareti

İsrail basınında normalleşmenin "uzun süredir ele geçmesi imkansız olan bir fırsat" olduğu ifade ediliyor. Türkiye'nin önemine vurgu yapılırken, normalleşmenin ticaret, enerji ve bölgesel denklemde getireceği kazanımlar öne çıkarılıyor.

İstanbul

Doç. Dr. Eldar Hasanoğlu, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyaretinin İsrail basınındaki yansımalarını AA Analiz için kaleme aldı.

Uzun süredir ilişkileri gergin seyreden Türkiye ve İsrail arasında sıcak rüzgarlar esmeye başladı. Özellikle son zamanlarda her iki devletin ilişkilere ehemmiyet arz ettiği görülüyor. 2019’dan itibaren hükümet krizi ile boğuşan İsrail için Türkiye ile normalleşme, ülkedeki dinamikler açısından farklı kazanımlar getirebilir. İki ülke arasındaki gerginliğin eski Başbakan Binyamin Netanyahu’dan kaynaklandığına yönelik İsrailli bazı muhalefet liderlerinin sitemi, o dönemki bazı temaslara rağmen ilişiklerde ilerlemenin olmamasının nedeni hakkında fikir verebilir.

İlişkilerde yeni dönem

2021’in yazında İsrail’de hükümet ve cumhurbaşkanının değişmesi, Türkiye ile ilişkilerde de belli girişimlerin ve ilerlemenin olabileceğine ilişkin beklentileri de beraberinde getirdi. Ayrıca, her iki ülkenin en yakın müttefiklerinden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in normalleşme doğrultusunda 2020’nin sonlarına doğru taraflara yaptığı mükerrer çağrılar da taraflar arasında ısınma turlarının başlamasında etkili oldu. Her iki cenahın bu çağrıyı ciddiye aldıklarını ortaya koyan girişimlerin başlamasının yanı sıra normalleşmenin ülkelere sağlayacağı kazanımlar ve hatta yakın zamanda büyükelçilerin göreve başlayacağına yönelik söylemler de gündeme gelmeye başladı.

İsrail’in bu ziyaret sırasında Türkiye karşısında hiçbir şart koymayıp Hamas ile ilgili daha önce dile getirdiği taleplerinden vazgeçmesi ve Türkiye’nin bu davetinin İsrail’in Güney Kıbrıs ve Yunanistan’la geliştirdiği iş birliği sonucunda mecburiyetten atılan bir adım olarak değerlendirilmemesi gerektiğinin deklare edilmesi, normalleşmeye biçilen değerin bir yansıması.

İlişkilerin eski haline dönmesi, İsrail’deki yeni iktidar ve cumhurbaşkanının kendilerini ispat vasıtalarından biri olarak telakki edildi ve bu durum siyasiler için en önemli gündem maddelerinden birine dönüştü. Akabinde gerçekleştirilen bazı temaslar ve özellikle kamu diplomasisi aracılığıyla taraflar arasında olumlu bir atmosferin oluşturulması istikametinde adımlar atıldı. Bu süre zarfında tarafların bölgesel birtakım siyasi gelişmelerde benimsedikleri tutum, birbirlerine jest sayılabilecek davranışlar olup, karşılıklı güven telkin etme doğrultusunda bir imkan olarak değerlendirildi. 2022 Ocak ayının ortalarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyaretinin gündemde olduğunu açıkladı. Bu ziyaret ile yeni bir dönemin başlayacağının sinyalini veren Erdoğan’ın konuya yönelik yapıcı tutumu, normalleşmenin perde arkasındaki gelişmişlik düzeyi hakkında da fikir veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle şubatta gerçekleşmesi beklenen ziyaretin tarihi 9-10 Mart olarak açıklandı.

İsrail basını: Önemli bir fırsat

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması İsrail’de büyük gündem oluşturdu. İsrail’den Türkiye’ye bir liderin en son ziyaretinin 2008’de yapıldığı göz önüne alındığında, 14 yıl sonra gelen ve onca gerginliğin ardından gerçekleşecek ziyaretle ilgili pek çok beklentinin inşa edildiği bir gerçek. Dolayısıyla hem İsrail yönetimi hem aydın kesimler bu gelişmeye ciddi önem atfediyorlar. Her ne kadar bazıları normalleşmeyi Türkiye’nin son dönemlerde yaşadığı ekonomik sıkıntılarla ilişkilendirip, düştüğü darboğazdan ve yalnızlıktan kurtulmak için geliştirilen bir taktik olarak nitelese de aslında olayın İsrail’e bakan yönünün daha kazançlı olduğu gerçeğinden hareketle normalleşmenin "uzun süredir ele geçmesi imkansız olan bir fırsat" olduğu ifade ediliyor.

Orta Doğu’nun güçlü ve demokratik geleneğe sahip ülkelerinden Türkiye ile buzları eritmenin yeni yönetime birçok açıdan itibar kazandıracağı açık. Bu kapsamda Filistinlilerle arabuluculuk rolü üstlenerek kalıcı istikrarın sağlanmasında Türkiye’nin etkin rol oynayabileceği dillendiriliyor. Ayrıca ticaretin canlanması ve ilişkilerde yeni alanların açılması gibi toplumsal ve ekonomik kazanımların yanı sıra enerji ihracatı başta olmak üzere bölgesel siyasi denklemde nüfuzlu bir partner kazanma gibi stratejik hedefler gözetiliyor.

İsrail için İran ve Filistin bağlamında Türkiye’nin önemi

İlaveten, İran ile ilgili olası bir gelişmede Türkiye’nin İsrail’e destek vermese dahi İran’ın yanında yer almaması, İsrailli yetkililer tarafından önemli bir hedef olarak mülahaza ediliyor. Bunların ötesinde, İsrail’in Kudüs başta olmak üzere Batı Şeria ve Gazze’de yaptığı operasyonlara en çok tepki gösteren Müslüman ülkenin Türkiye olduğu ve bunun uluslararası arenada kendisini zor duruma düşürdüğü, yine Türkiye’nin Filistin halkı nezdinde ciddi boyutta etki ve sempatiye sahip olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu denklemde İsrail’in Türkiye’yi kendi eksenine çekme gayretiyle Filistinliler üzerinde etkin yumuşak güç uygulamaya çalışma taktiğini de göz ardı etmemek gerekir. Bu açıdan İsrailli yetkililer ve uzmanlar bu süreçte Türkiye’nin attığı her adımı takip ederek ona uygun politik konumlama belirlemeye gayret ediyor. Bu doğrultuda, İsrail medyasında son aylarda Türk yetkililerin ve uzmanların İsrail ziyaretlerine özel ihtimam gösterdikleri ve bu gelişmelere yönelik geniş analizler yayımladıkları görülüyor.

Herzog’un ziyareti

9-10 Mart’ta gerçekleşecek iki günlük ziyarette Cumhurbaşkanı Herzog’a eşi Mikal Herzog da eşlik edecek. Herzog, Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştükten sonra İstanbul’a geçip oradaki Yahudi cemaatinin üyeleriyle bir araya gelecek. Ziyarete İsrail Cumhurbaşkanlığı Ofisi dışında, başbakanlık ve dışişleri bakanlığından yetkililerin de katılacağı ifade ediliyor.

Görüşmede ele alınacak konu listesi hakkında açıklama henüz yapılmadı. Ancak genel olarak iki ülke ve halkları arasında karşılıklı iş birliğinin ve iletişimin geliştirilmesine yönelik hususların ele alınacağı belirtiliyor. İsrail medyasında, görüşme sırasında Erdoğan’ın Filistin ile ilgili hususları gündeme getirip Herzog’u sıkıştırmaması temennisini yer alırken, Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya nakline yönelik Türkiye’nin taleplerinden bahsediliyor. Bu bağlamda diplomatik bir üslupla İsrail’in talepleri ve üstlenmeye hazır olduğu yükümlülük hakkındaki ifadeler, Türkiye tarafına verilen bir mesaj olarak görülebilir.

Ziyarete özel önem atfeden İsrail tarafı, görüşmede ele alınacak konular sebebiyle Türkiye karşısında açık vermemek ve aynı zamanda Türkiye’yi gücendirmemek için dersine iyice çalışmış görüntüsü veriyor. İsrail’in bu ziyaret sırasında Türkiye karşısında hiçbir şart koymayıp Hamas ile ilgili daha önce dile getirdiği taleplerinden vazgeçmesi ve Türkiye’nin bu davetinin İsrail’in Güney Kıbrıs ve Yunanistan’la geliştirdiği iş birliği sonucunda mecburiyetten atılan bir adım olarak değerlendirilmemesi gerektiğinin deklare edilmesi, normalleşmeye biçilen değerin bir yansıması.

"İsrail’in Türkiye’yi kaybetme lüksü yok"

İsrail’in bu görüşmeden yüksek beklentilerinin olduğu aşikar. Bir zamanlar Türkiye’de diplomatik görevde bulunan ve İsrail’de hatırı sayılır Türkiye uzmanlarından olan Dr. Alon Liel, Maariv’e yaptığı açıklamada İsrail’in hangi şart pahasına olursa olsun Türkiye’yi kaybetme lüksünün olmadığını vurguluyor.[1] Liel, içinde bulunduğu ekonomik zorluklara rağmen Türkiye’nin ekonomik, askeri ve toplumsal anlamda hala çok güçlü olduğunu vurguluyor. Türkiye’nin bölgedeki askeri operasyonlar sonucu artan jeo-stratejik ehemmiyetine dikkat çeken Liel, Rusya, İran ve Suriye denkleminde Türkiye’nin pozisyonunun güçlendiğini ve İsrail’in bölgesel gelişmelerde Türkiye’den faydalanabileceğini ifade ediyor. Öte yandan, söz konusu röportajda Liel tarafından dile getirilen, Türkiye’nin itibarını arttıracak bazı detayların metne dökülmeden geçilmesi, siyasilerin Türkiye’ye yönelik yakınlaşma isteğinin İsrail toplumunda henüz kolektif olarak kabul görmediğini de gösteren bir husus olarak dikkati çekiyor.

***

[Doç. Dr. Eldar Hasanoğlu Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesidir]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı'nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler