Kimyasal Silah ve Suriye
21 Ağustos 2013 günü Suriye'nin başkenti Şam'da 400?ü çocuk 1300 sivilin hayatını kaybetmesine neden olan saldırıda, Esad güçlerinin kimyasal silah kullandığı iddiası, dünyanın birçok bölgesindeki kimyasal silah saldırılarını akıllara getirdi. Belçika'dan Vietnam'a, Irak'tan Japonya'ya kadar dünyanın birçok ülkesindeki benzer saldırılarda binlerce insan hayatını kaybederken, on binlerce insan ise yaralanmıştı. Yakın tarihte hala hafızalarımızdan silinmeyen Irak?ta Saddam Hüseyin tarafından 16 Mart 1988?de Halepçe?de gerçekleştirilen kimyasal silah saldırısı neticesinde 13 bin kişi kimyasal gazlardan etkilenmiş, bunlardan yaklaşık 5000 kadarı da hayatını kaybetmişti.
Peki nedir bu kimyasal silah?
Kimyasal silahlar, insan üzerinde fiziksel ya psikolojik tahrip etkisi yapmak üzere kimyevi maddelerin zehirleyici özelliklerinden yararlanılarak üretilmiş olan maddelerdir. Bu maddeler, cansız olmaları nedeniyle, çoğalmaları veya insandan insana veya diğer canlılara bulaşmaları söz konusu değildir. Ancak içerdikleri kimyevi maddeler nedeniyle insan üzerinde tahrip edici etkileri vardır.
Kimyasal maddelerinin kullanımı, ilk defa I. Dünya Savaşı sırasındadır. Almanların tarafından Klorin gazının Kullanması ile başlatmışlar. Hemen arkasından Fransızlar 1915' te Fosgen gazını cephane içine koymuşlar ve bu şekilde Alman mevzilerine atmışlardır. Bu kullanım, sonrasında, kimyasal silahların kullanımına temel oluşturmuştur. Haziran 1917'de ise yine bir ilk olarak Almanlar, kusturucu bir gaz olan Difenilkloroarsin (DA) maddesini Hardal gazı ile eş zamanlı olarak kullandı. I. Dünya Savaşı süresince bu gazlar, her iki tarafın da çok önemli kayıplar vermesine neden olmuştur. Yine, sinir gazları, Almanlar tarafından 1930 yılında bulunmuş ve II. Dünya Savaşı esnasında geliştirilmiştir.
1925 yılında imzalanan Cenevre Anlaşması ile Kimyasal Gazların savaş sırasında kullanılması yasaklandı. Bu anlaşmada, içinde ABD\'nin de bulunduğu bazı ülkeler, kendisine karşı Gaz kullanılması durumunda misilleme hakkını kullanmak üzere çekince koydular. Cenevre Anlaşması' nı imzalamalarına rağmen, İtalya, Etiyopya\'da ve Japonya, Mançurya ve Çin\'de kimyasal savaş maddesi kullandı. II. Dünya Savaşı süresince her iki tarafın elinde büyük miktarda bulunmasına rağmen kimyasal silah kullanılmamıştır.
Nükleer ve kimyasal silahların üretimi, kullanımı ve stoklanmasını önlemek amacı ile 1968 Nükleer Silahsızlanma Anlaşması (NPT), 1972 Biyolojik Silahlar Konvansiyonu (BWC), 1987 Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi (MTCR) son olarak ta1993 Kimyasal Silahlar Konvansiyonu (CWC) uluslar arası antlaşmalar yapılmıştır. 29 Nisan 1997?de yürürlüğe giren (CWC), kimyasal silahların üretimini, stoklanmasını ve kullanımını yasaklayan bir silah kontrol antlaşmasıdır. Antlaşma, Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü (OPCW) tarafından yönetilir. Mayıs 2009 itibarı ile konvansiyona taraf olan 188 ülke bulunmaktadır.
Ülkemizde ?kimyasal silahların geliştirilmesi, üretimi, stoklanması ve kullanımının yasaklanması ? hakkında 5564 sayılı kanun 21.12.2006 yılında resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu gün yapılan uluslar arası antlaşmalar ile üretilmesi, bulundurulması yasaklanmış olmasına rağmen nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlara başta ABD, Rusya, Hindistan, Kuzey Kore, Libya, Mısır?ın sahip olduğu. Güney Kore, Çin, Tayvan, İran, Suriye, Etopya?nın üretebilecek tesislere sahip olduğu, Pakistan ve Sudan?ın da yapabilecek imkana sahip olduğu bilinmekte. Var olan nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların ABD % 52, % 38 nin ise Rusya?nın elinde olduğu iddia ediliyor.
Ülkemiz, biri Çekmece?de 5 Mw? lik TR-2 ve diğeri gene İstanbul?da 250 kw? lik ITV-TRR adlı iki nükleer araştırma reaktörüne sahipse de nükleer silahlara sahip değildir. Geçmişte NATO üyesi olarak topraklarında atom silahları bulunduran Türkiye?de halen hiçbir çeşit KİS bulunmamaktadır
Gelelim Suriye?ye, Suriye kendi Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahının üretimi yapabilecek tesislere ve teknik kapasiteye sahip bir ülke olmasına rağmen, bu silahları üretecek malzemeyi dışarıdan temin etmektedir. Ve bu malzemelerin büyük çoğunluğunu da bu Esad?ın 21 Ağustos?ta kimyasal silah kullandığı iddiası ile Suriye?ye müdahale etmek isteyen Fransa?dan ithal ettiği biliniyor. Hem de Suriye?de iç savaş başladıktan sonra.
Özellikle Orta doğu?da diktatörler ve terör örgütlerine başta ABD ve İngiltere siyasi destek verirken. Almanya, Fransa ve İngiltere lojistik destek sağlamak sureti ile ülkelerde sorunları başlatıyorlar. Daha sonrada türettikleri canavarları ortadan kaldırmak için sözde insanlık tarafları ağır basıyor buradaki canavarlarını ortadan kaldırmak ve demokrasi götürmek adına kendilerinde haklı bahanelerle saldırı ve işgal planını ortaya koyuyorlar. Tavşan kaç tazı tut? oyunu. Irak?ta kimyasal silah olduğu iddiası ile Irak?ı işgal edip 1,5 milyon Müslüman Irak halkını katleden ve Irak?ı siyasi olarak bölen ABD, bu gün aynı şekilde Suriye?de Esad?ın kimyasal silah kullanıldığını iddia ederek Esad?a ders vermek amacı ile Suriye?ye vur- kaç yapmayı planlıyor. Neden vur-kaç, kara harekâtı ve Esad?ı tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir operasyon yok. Çünkü Suriye?ye destek veren Rusya, İran ve Çin çekinmesi var.
Suriye ve Esad?a yönelik bir müdahale için can atan ABD ve Erdoğan, İngiltere ve Fransa?nın çark etmesinin ardından G20 zirvesinde umduğu desteği bulamayan ABD'de de yavaş yavaş çarketmeye başladı..
Suriye?deki problemin çözülmesi için Rusya?nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından "Esad?a, kimyasal silah stoklarını uluslararası denetime açması ve daha sonra bunları imha etmesi yönünde" teklifte bulunduğu. Lavrov?un bu teklifi Suriye dışişleri Bakanı Velid Muallim?e ilettiği öneriye Suriyeli yetkililerin sıcak bakmasının ardından. Benzer bir açıklamada Avrupa ve Arap dünyasından destek arayışı için ziyaretlerini sürdüren ABD dışişleri bakanı John Kerry?den geldi. Kerry, Londra?da İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague?le görüşmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında, Esad?ın elindeki kimyasal silah stoklarını bir hafta içinde teslim etmesi halinde bir askeri müdahalenin önüne geçebileceğini söyledi. Koalisyon güçlerine bağlı ülkeler Suriye?ye müdahale konusunda teker teker çark ederken Esad?a müdahale konusunda Erdoğan yalnız adamı oynamaya devam edeceğe görülüyor. Aslında yazacak o kadar çok şey varda bu taklacılar hakkında. Ne diyelim, 2,5 yıldır Suriye?de akan kan dursun da emperyalist taklacıları Allah?a havale edelim.
İbrahim Halil SİPAHİ
12.09.2013/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.