İlyas Tekin: Aşure, Yakup Ve Yusuf (as) – I -
GİRİŞ:
26 Haziran’da hicrî 1447. yıla girmiş bulunuyoruz. Savaşların, zulüm ve haksızlıkların, bütün kötülüklerin son bulmasına vesile olsun inşallah. Hicrî-kamerî takvimin 1. ayı olan Muharrem ayı, aynı zamanda Kur’an-ı Kerimde1 geçen 4 haram/hürmetli/saygın aydan biridir ve 10. günü de Aşure günüdür. “Allah’ın ayı”, “Peygamberler ayı” olarak isimlendirilen Muharrem ayının özellikle Aşure günü (bu sene 5 Temmuz Cumartesi) çok önemli ve kıymetlidir.
Aşure günü ve bugünde meydana gelen 13 peygamberle ilgili tarihî olaylardan, mucizelerden daha önce kısaca bahs etmiştik.2 Sahihi Buhârî’ye “Umdetü’l-Karî Şerhu Sahihi’l-Buhârî” adıyla çok önemli bir şerh yazan Türk asıllı Hanefî fıkıh âlimi, tarihçi, hadis ve dil âlimi Aynî (1361-1451), bu maddelerin hepsini eserinde naklettiği gibi; Ahmed Davudoğlu (1912-1983) da bunları Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi’nde beyan etmektedir.3 Başka da var.4 Bu bakımdan bizce doğrudur, inkârı gerektirecek bir durum yoktur. Zira Aşure gününün faziletini herkes kabul ediyor. Hadisi şerifler de var. O halde bugünü diğer günlerden farklı ve faziletli kılan bazı önemli hadiselerin-mucizelerin olması normaldir.
Aşure günü olduğu bildirilen Nuh (as)’in gemisinin dağın üzerine oturması ve inananların kurtulması; Musa (as) ve ordusunun denizi karşıya geçerek Firavun’un elinden kurtulması ve Firavun’un denizde boğulması ile sevgili peygamberimizin geçmiş ve gelecek günahlarının affedilmesini5; Aşure günü Âdem (as)’in tövbesinin kabul edilmesini6 ve İbrahim (as)’in Nemrut’un ateşinden kurtarılmasını da anlatmıştık.7
Aşure günü olduğu bildirilen iki önemli hadise/mucizeden biri; Yakup (as)'in oğlu Yusuf (as)’in hasretinden dolayı kapanan gözlerinin, o gün gelen oğlunun gömleğini yüzüne sürmesiyle açılması ve görmeye başlaması.
Diğeri de, Yusuf (as)’in, kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Aşure günü çıkarılması ve kurtarılması.8
Bu sebeple bu yazımızda Aşure günü ile Yakup (as) ve oğlu Yusuf (as)’dan bahs edeceğiz.
- Aşure günü ve orucu:
- Ramazan orucundan önce:
Aşure günü, yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh (as)’dan itibaren de kıymetli bir gündür. İslâm öncesi cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim (as)’dan itibaren mukaddes bir gün olarak bilinir ve oruç tutulurdu. Sevgili Peygamberimiz, Medine’ye hicret edince, Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını görmüş ve “bugün niçin oruç tutuyorsunuz?” diye sormuştu. “Bu, hayırlı bir gündür. Allah o günde Beni İsrail’i düşmanlarından kurtardı. Hz. Musa da (şükür maksadıyla) o gün oruç tuttu.” dediklerinde; “Biz, Musa’ya sizden daha evlâ ve layığız (yakınız).” buyurup o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da oruç tutmalarını tavsiye etti.9
Sadece Musa (as) değil, Nuh (as) da, Aşure günü gemi dağın üzerine oturunca, o gün şükür maksadıyla oruç tuttular ve daha sonra gemideki mevcut (yedi çeşit) gıda maddelerinden bir yemek pişirip yediler. İşte Aşure tatlısı da Nuh (as)’in sünneti olarak buradan kalmıştır.10 Aşure günü balığın karnından kurtulan Yunus (as) da, o gün oruç tuttu, fakat iftar için yiyecek bir şey bulamadı, öylece uyudu, uykuda yedirildi, içirildi.11
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
“Aşure gününün orucu (kul hakkı hariç) geçmiş bir senelik günaha keffaret olur.”12 Her vesile ile belirttiğimiz gibi, kul hakkını ancak hak sahibi affeder. Namazla, oruçla, hacla, başka hiçbir şekilde affedilmez! Ayrıca Peygamberimiz, Ramazan orucu farz kılınmadan önce (hatta sonra da) her ay üç gün, bir de Aşure günü oruç tutardı.13
Ramazan orucu farz kılınınca sevgili peygamberimiz, isteyenlerin bu orucu tutabileceğini, isteyenlerin de tutmayabileceğini bildirdi.14 Bu sebeple Aşure günü oruç tutmak vacip değil, sünnettir. Bu konuda ulemanın ittifakı vardır.15
Aşure günü orucunun, Ramazan orucu farz kılınmadan önce farz olduğu, sonra Ramazan orucunun farz olmasıyla bu hükmün kaldırıldığı bilinmektedir.16 Bu sebeple önce farz iken sonra sünnete dönüşen bir hüküm, böyle bir geçmişi olmayan sünnetten daha kuvvetlidir. Onun için Aşure günü ve orucu önemlidir.17
- Ramazan orucundan sonra:
Bu hususta Hazret-i Âişe (ra) validemiz şöyle buyurdu:
"Aşure, Kureyş kabilesinin cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resülullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirdi ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşure gününde (farz olarak) oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı."18
Demek ki, Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar, Peygamberimiz ve sahabeleri Aşure günü oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir ama ben oruçluyum" buyurdu.19 Böylece Aşure orucu sünnet olarak kaldı.
Yine Peygamberimiz şöyle buyurdu:
1-"Aşure gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ederim." 20
2- "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlar dışında en faziletli namaz da gece namazıdır."21
Muharrem ayında tutulan oruçların hepsi faziletlidir ama özellikle Aşure günü orucu. Zira Muharrem ayı söylenmek suretiyle onun bir parçası olan Aşure orucu kastedilmiş olabilir.22
3- Hz. Ali (kv) anlatıyor. Bir adam peygamberimize sordu: “Ya Resulellah, Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutayım?” Peygamberimiz şöyle cevap verdi:
“Eğer Ramazan ayından sonra oruç tutmak istiyorsan, Muharrem ayında oruç tut. Çünkü Muharrem Allah’ın ayıdır; o ayda tövbe eden milletlerin tövbesini kabul etti, daha sonra tövbe eden milletlerin tövbesini de kabul eder.”23
Şüphesiz ki, ayların hepsini Allah Teâlâ yaratmıştır ve hepsi O’nundur. Böyle buyurulması ile bu ayın faziletine işaret edilmiştir.
- 9. Günü de oruçlu olmak:
4- Yahudilere muhalefet etmek için: “Gelecek seneye kadar yaşayacak olursam, elbette Muharrem ayının dokuzuncu günü de oruç tutarım.”24 buyuran sevgili peygamberimiz, gelecek senenin Muharrem ayından önce vefat etmiş ve Muharrem’in dokuzuncu günü oruç tutamamıştı. Burada gelecek sene Muharrem ayının 9. gününe yetişemeyeceğine de işaret etmiş olabilir. Ancak 10. günü oruç tuttuğu bilinmektedir. 9. günü arzu ettiği halde o güne yetişemediği için oruç tutamaması sebebiyle ve Yahudilere benzememek için Müslümanların Aşure orucunu Muharrem’in dokuzuncu ve onuncu günlerinde tutmaları müstehaptır. Sünnete uygun olan budur. Zira peygamberimizin niyet ettikleri de ümmeti için sünnet sayılır.
Yahudilere benzememek ve onları taklit etmemek için, ya bir gün önce veya bir gün sonrasıyla birlikte en az iki gün oruç tutmak uygun olur. Bu sebeple yalnız Aşure günü oruç tutmak mekruhtur. 25
9. günü oruç tutamayanlar, 10. günü ile 11. günü oruç tutarlar. Bu konuda hadisi şerif vardır.26
İmam-ı Gazali: "Muharrem ayı hicrî senenin başlangıcıdır. Bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayandırmak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir."27 der.
- Aşure gününün özelliği:
Bir hadisi şerifte ise: "Her kim Aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, (erzak alırsa) Allah da senenin tamamında onun rızkına bolluk/bereket ve genişlik ihsan eder."28 buyurulmaktadır.
Şu açıklamayı yapmakta fayda var: Bu hadisi şerifi Beyhakî ve başkaları bir topluluktan rivayet etmiştir. Beyhakî: “senedinde zafiyet olsa da hepsi bir araya toplandığında kuvvet ifade eder.” diyor.29 Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi Suyûtî, hadisi şerif hakkında sahih kaydını not düşmüştür.30
Bazıları karıştırıyor; aslında zayıf hadis, mevzu (uydurma) hadis demek değildir. Metin, senet ve râvî yönünden cerh ve ta’dil edilen (adeta ameliyat edilerek derinlemesine incelenen) hadisi şeriflerin sıhhati için aranan ağır ve önemli şartları vardır. Birinde zafiyet olursa zayıf olur.
Zayıf hadisle amel edilebilir mi? Hadis âlimi Nevevî: “hadis uleması, fakihler ve başkalarının; faziletler, terğîb (teşvik, isteklendirme)31 ve terhîb (korkutma, günahlardan uzak tutma)32 gibi konularda zayıf hadisle amel etmek müstehaptır; ancak, helal-haram, alış-veriş, nikâh-talak vb. ahkâmda sahih ve hasen hadisle amel olunur.” görüşünde olduklarını belirtmektedir. İbnu’l-Hümam ve Sehâvî de (şartlarına göre) aynı görüştedirler.33 Ahmed bin Hanbel ve Ebû Dâvûd es-Sicistânî’ye göre ise, “başka hadis bulunmadığı takdirde, ahkâma ait meselelerde de zayıf hadis ile amel edilir.”34
Şüphesiz ki bu, farz-vacip değil, bir tavsiyedir ve bir zorunluluk olmadığı açıktır. Ameller niyete göre değer kazanır. Niyet halis olursa, uyku bile yerine göre ibadet sayılır. Din ve iman bir bütündür; büyük çoğunluğunu terk edip sadece bazılarını yapmak yeterli değildir. Ama yine de herkes yaptığının karşılığını görür.
- Tecrübe edilmiş:
Buna rağmen tam anlaşılması için biraz daha açıklamakta fayda vardır.
Bu hadisi şerif aynı zamanda tecrübe edilmiştir. İbni Battâl el Kurtûbî (v: 1057) ve İbni Âbidin (1784-1836)’in kaydettiğine göre; müfessir, muhaddis ve zâhid olarak bilinen Süfyani Sevri, Ebû’z-Zubeyr, Şu’be ve Yahya İbni Saîd: “Biz bunu denedik ve öyle bulduk.”; Tebeü’t-tâbiin neslinden hadis âlimi İbn-i Uyeyne: “Biz bunu 50-60 yıl denedik”; âlim ve zahit Cabir de: “Ben bunu 40 sene denedim, yanlış çıkmadı.” demişlerdir.35 Denemekte fayda var, kimse bir şey kaybetmez. Ancak her türlü kötülüğü yaparak değil!..
İkram kısmına akrabalar, yetimler, kimsesizler, komşular da eklenebilir. Fakat bunun için fazla külfete ve aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder. Bugünü sadaka, hayır, zikir, tefekkür ve diğer ibadetlerle ihya etmek uygun olur.36
İsmail Hakkı Bursevî hazretleri: “Aşure gecesi (gün akşamdan başlar) Allah Teâlâ, zemzem suyunu diğer sulara karıştırır; bu sebeple kim o gün boy abdesti alırsa, o sene içinde hastalıklardan emin olur.” der.37 Nasıl ki, insana damardan verilen ilaç vücudun her tarafına yayılıyorsa, yüce yaratıcı isterse, toprak altından zemzem suyunu diğer sulara karıştırabilir. O’nun için bu mümkündür.
B- Yakup (as) Yusuf (as)’in mucizeleri:
Önce şunu belirtelim ki, bu iki peygamber arasında geçen kıssalar (Kur’an-ı Kerim’de anlatılan olaylar), baba-oğul ilişkisi nedeniyle iç içe geçmiş durumdadır. Bu sebeple Yakup (as)’dan bahsederken Yusuf (as)’dan da bahsetmek zorundayız. Çünkü aksi halde konu anlaşılmaz.
Kur’an-ı Kerim’de Yakup (as)’dan bu isimle 10 sûrede 16; İsrail adı ile tek başına 2 ve “Benî İsrâil” şeklinde 41 âyeti kerimede bahsedilmektedir.38 Râhil adındaki hanımından Yusuf (as) ve Bünyamin dünyaya gelmişti.39
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle Yakup (as); dinde kuvvetli,40 hâlis,41 sâlih,42 bitmeyen, güzel bir sabra sahipti,43 hidayete erdirilmişti,44 seçkin ve hayırlı kişilerdendi.45
Yine Kur’an- Kerim’in ifadesiyle Yusuf (as) ise; tam ihlâslı,46 ilim ve hikmet sahibi,47 güzel bir yaratılışta olup48 rüya tabirlerini bilirdi.49 Ayrıca mülk ve saltanata ermişti.50 Tefsir ve tarih kitaplarında ve kısas-ı enbiyalarda Yusuf (as) Züleyha mesnevilerinde geniş bilgi yer alır. Yusuf (as)’in güzelliği darbımesel haline gelmiştir.
Sevgili Peygamberimiz, Miraç gecesi 3. kat semada Cebrail (as) ile birlikte Yusuf (as)’i ziyaret ederek görüştüklerini bildirmektedir.51
Evlat acısı ve evlat ihanetiyle imtihan edilen Yakup (as), evladı Yusuf (as)’in hasretiyle yıllarca sessiz sedasız inledi; derdini sadece Rabbine arz etti ve bir an bile O’ndan ümidini kesmedi. Sabrıyla, ümidiyle örnek oldu.
Peygamber olacağı için daha küçük yaştan itibaren Yusuf (as)’in farkı fark ediliyordu, kardeşleri arasında temayüz etmişti. Bu sebeple üvey kardeşleri, onu fena halde kıskanıyorlardı. Yakup (as) ve oğlu Yusuf (as) ikisi de rüya tabir etmeyi bilirdi. Bu hususla ilgili kıssa ve bölümleri Yusuf sûresinde genişçe anlatılır. Hatta “Ahsenel-kasas” yani: “en güzel kıssa” olarak bahsedilir.52
SONUÇ: Muharrem, hicrî-kamerî yılın birinci ayı, bu ayın 10. günü olan Aşure günü de, 13 peygamberle ilgili çok önemli hadise ve mucizelerin vuku bulduğu bir gündür. Bir yılı oruç ibadetiyle karşılamak ve 9. günü ile beraber 10 günü olan Aşure günü (veya 10. ile 11. günü) oruç tutmak çok sevaptır. Yakup (as)’in oğlu Yusuf (as)’in gömleğini yüzüne sürmesiyle evlat acısından ve hasretinden kapanan gözlerinin açılması ve kendisini çekemeyen kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf (as)’in kuyudan çıkarılması/kurtarılması Aşure günü olmuştur.
Bütün bunlar ve yukarıda açıklanan hadisi şerifler, büyük İslam âlimleri Bedreddin Aynî (1361-1451)’nin Buhârî Şerhi, Umdetü’l-kârî Şerhu Sahihi’l-Buhârî (10 sayfa), İbni Hacer Askalânî (1372-1449)’nin Fethu’l-Bârî Şerhu Sahihi’l-Buhârî (8 sayfa), İbni Battâl, el-Kurtûbî (v: 1057)’nin Şerhu Sahihi’l-Buhârî (5 sayfa), el-Begavî (v: 1122)’nin Şerhu’s-Sünnet (8 sayfa) ve Zürkânî (v: 1710)’nin Şerhu’z-Zürkânî alel-Muvatta, (3 sayfa) adlı önemli eserlerinde (daha birçok eserde) yer almaktadır.53
Gelecek sayıda âyeti kerimelerle Yusuf (as)’in kuyuya atılması, kurtarılması, köle olarak satılması, vezirin hanımının ona âşık olması ve ona bakan kadınların, elma soyarken -hiç fark etmeden- ellerini kesmelerini izah edeceğiz inşaallah.
- Tevbe sûresi /9, âyet: 36.
- Tekin, İlyas, Aşure Günü, Türkay Dergi, 2023 Temmuz, yıl: 7, sayı: 71, s: 57-62.
- Aynî, Bedreddin, Umdetü’l-Karî Şerhu Sahihi’l-Buhârî, Beyrut 1421-2001, c: 11, s: 165-168; Davudoğlu, Ahmed, Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi, İstanbul 1978, c: 6: s:140.
- el-Kurtûbî, İbni Battâl, Şerhu Sahihi’l-Buhârî, Riyâd tarihsiz, c: 4, 144-145.
- Feth sûresi /48, âyet: 2. Bkz. Tekin, İlyas, Aşure Günü, Türkay Dergi, 2023 Temmuz, yıl: 7, sayı: 71, s: 57-62.
- Tekin, İlyas, İlk İnsan ve İlk Peygamber Âdem (as), Türkay Dergi, 2023 Kasım, sayı: 75, s: 83-87.
- Tekin, İlyas, Muharrem, Aşure ve İbrahim (as), Türkay Dergi, 2024 Temmuz, sayı: 83.
- Bkz. Tekin, İlyas, Aşure Günü, Türkay Dergi, 2023 Temmuz, yıl: 7, sayı: 71, s: 57-62.
- Buhârî, Enbiyâ, 24, Menâkıbü’l-ensâr, 52, Tefsîru sûre 20, 2; Müslim, Sıyâm, 127-128; Bkz. Ebû Dâvûd, Savm, 54; Tirmizî, Savm, 48; İbni Mâce, Sıyâm, 40; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 238-239/2; Wensinck, A.I, el-Mu’cemü’l-müfehres li elfâzi’l- Hadîsi’n-nebevî, Leiden, 1936, c: 7, s: 232; Fetvalar, DİB, İstanbul 2019, s: 262.
- Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-beyân Tefsiri, İstanbul 1969, c: 4, s: 142.
- Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-beyân Tefsiri, İstanbul 1969, c: 4, s: 83-84.
- Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 296, 297;Bkz. Müslim, Sıyâm, 196, 197; Ebû Dâvûd, Savm, 53; Tirmizî, Savm, 46; İbni Mâce, Sıyâm, 40, 41; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 238; Fetvalar, DİB, İstanbul 2019, s: 262; Wensinck, A.I, el-Mu’cemü’l-müfehres li elfâzi’l-Hadîsi’n-nebevî, Leiden, 1936, c: 6, s: 35.
- Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul 1971, c: 1, s: 625; Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm, 134; Tirmizî, Savm, 50; Müsned, IV, 29-30; en-Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahihi Müslim (Sahihi Müslim bi şerhin-Nevevî), Mısır 1929-1347, c: 8, s: 4-13.
- Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm,113-126; Bkz. Davudoğlu, Ahmed, Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi, İstanbul 1978, c: 6: s:158-159; en-Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahihi Müslim (Sahihi Müslim bi şerhin-Nevevî), Mısır 1929-1347, c: 8, s: 4-13; Fetvalar, DİB, İstanbul 2019, s: 262.
- Bkz. Aynî, Bedreddin, Umdetü’l-Karî Şerhu Sahihi’l-Buhârî, Beyrut 1308, c: 11, s: 168; ez-Zebidî, Tecrîdi Sarîh T, mütercim, Ahmed Naim-Kâmil Miras, Ankara 1980, c: 6, s: 309; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 238; Nimeti İslâm, 452; Büyük İslâm İlmihali, s: 271; Merâkıl-Felâh, s: 116.
- Bkz. Müslim, Sıyâm, 122-126; Ebû Dâvûd, Savm, 64; en-Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahihi Müslim (Sahihi Müslim bi şerhin-Nevevî), Mısır 1929-1347, c: 8, s: 4-13.
- Bkz. Riyâzü’s-Sâlihîn Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Komisyon, İstanbul 2005, c: 5, s: 534.
- Buhârî, Savm: 69; Tirmizî, Savm, 49; Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV, 29-30; bkz. el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 238; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-beyân Tefsiri, İstanbul 1969, c: 1, s: 133; Davudoğlu, Ahmed, Sahihi Müslim Tercümesi ve Şerhi, İstanbul 1978, c: 6: s:159; en-Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahihi Müslim (Sahihi Müslim bi şerhin-Nevevî), Mısır 1929-1347, c: 8, s: 4-13.
- Müslim, Sıyâm, 196, 197; Ebû Dâvûd, Savm, 53; Tirmizî, Savm, 46; İbni Mâce, Sıyâm, 40, 41; Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 308; Davudoğlu, Ahmed, Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi, İstanbul 1978, c: 6: s: 136, 142, 144, 159; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 238; en-Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahihi Müslim (Sahihi Müslim bi şerhin-Nevevî), Mısır 1929-1347, c: 8, s: 4-13.
- Tirmizî, Savm, 47; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 238; Davudoğlu, Ahmed, Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi, İstanbul 1978, c: 6: s:141; Fetvalar, DİB, İstanbul 2019, s: 262.
- Müslim, Sıyâm, 202, 203; Ebû Dâvûd, Savm, 55; Tirmizî, Salât, 207, Savm, 40, Neseî, Kıyâmü’l-leyl, 6; Dârimî, Savm, 45; Ahmed bin Hanbel, II, 342, 344, 535; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 236-237; Mübarekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, c: 3, s: 444-445; Fetvalar, DİB, İstanbul 2019, s: 262; Riyâzü’s-Sâlihîn Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Komisyon, İstanbul 2005, c: 5, s: 521; Wensinck, A.I, el-Mu’cemü’l-müfehres li elfâzi’l- Hadîsi’n-nebevî, Leiden, 1936, c: 5, s: 164.
- Riyâzü’s-Sâlihîn Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Komisyon, İstanbul 2005, c: 5, s: 522.
- Tirmizî, Savm: 39; Dârimî, Savm, 45; Ahmed bin Hanbel, Müsned, I, 154, 155; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 237; Wensinck, A.I, el-Mu’cemü’l-müfehres li elfâzi’l- Hadîsi’n-nebevî, Leiden, 1936, c: 5, s: 282; Mübarekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, c: 3, s: 445.
- Müslim, Sıyâm, 134. Ayrıca bkz. İbni Mâce, Sıyâm, 41.
- Ebû Dâvûd, Savm, 66; Bkz. Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV, 52; Fetvalar, DİB, İstanbul 2019, s: 262, 265; el-Begavî, Ferrâ, Şerhu’s-Sünnet, Beyrut 1983, c: 6, s: 299; Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1978, c: 6: s:155-157; Riyâzü’s-Sâlihîn Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Komisyon, İstanbul 2005, c: 5, s: 533-534.
- Buhârî Savm, 69; Müsned, II, 57, 143, 359-360; Nimeti İslâm, 452; Büyük İslâm İlmihali, s: 272; Merâkıl-Felâh, s: 116; Sahihi Müslim Tercemesi ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1978, c: 6: s:140; Riyâzü’s-Sâlihin ve Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, , Komisyon, İstanbul 2005, c: 5, s: 533-535; İslâm’da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, İstanbul 1997, c: 1, s: 181.
- İmam Gazalî, İhyâ, c: 1, s: 238; İhyâu Ulûmid-din T, İstanbul 1973, c: 1, s: 670.
- Suyûtî, Camiu’s-sağîr, Kahire 1954-1373, c: 2, s: 182-183; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 238-239; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-beyân Tefsiri, İstanbul 1969, c: 4, s: 142; İbni âbidîn, Reddü’l-muhtar aleddürri’l-muhtar, Beyrut tarihsiz, c: 2, s: 156; el-Kurtûbî, İbni Battâl, Şerhu Sahihi’l-Buhârî, Riyâd tarihsiz, c: 4, 145; Gümüşhanevî, Ahmed Ziyaeddin, Râmuzu’l-Ehâdîs, İstanbul tarihsiz, s: 446, Hadis no: 5567, 5568.
- el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 239.
- Suyûtî, Camiu’s-sağîr, Kahire 1954-1373, c: 2, s: 183.
- Sâmi, Şemsettin, Kâmûsi Türkî, Tercüman, İstanbul 1985, s: 1351.
- Sâmi, Şemsettin, Kâmûsi Türkî, Tercüman, İstanbul 1985, s: 1351.
- Bkz. ez-Zebidî, Tecrîdi Sarîh T, mütercim: Naim, Ahmed, Tecrîdi Sarîh T, DİB, Ankara 1980, c: 1, s: mukaddime, 340-349; Çakan, İsmail Lütfi, Hadis Usûlü, İstanbul 1990, s: 146-147; Kandemir, M. Yaşar, Mevzû Hadisler, Ankara 1980, s: 29-42.
- ez-Zebidî, Tecrîdi Sarîh T, mütercim: Naim, Ahmed, Tecrîdi Sarîh T, Ankara 1980, c: 1, s: Mukaddime, 343; Cemâleddin el-Kâsımî, Kavâidü’t-tahdîs min funûni mustalihi’l-hadîs, Kahire 1380-1961, s: 108-129; Çakan, İsmail Lütfi, Hadis Usûlü, İstanbul 1990, s: 147; Kandemir, M. Yaşar, Mevzû Hadisler, Ankara 1980, s: 93-129, 129-138.
- İbni Âbidîn, Reddü’l-muhtar aleddürri’l-muhtar, Beyrut tarihsiz, c: 2, s: 155; el-Kurtûbî İbni Battâl, Şerhu Sahihi’l-Buhârî, Riyâd tarihsiz, c: 4, 145.
- Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-beyân Tefsiri, İstanbul 1969, c: 4, s: 83-84, 142; el-Münzirî, et-Terğîb vet-Terhîb, İstanbul tarihsiz, c: 2, s: 239/2.
- Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-beyân Tefsiri, İstanbul 1969, c: 4, s: 83-84, 142.
- Bkz. Abdü’l-Bâkî, M.Fuad, el-Mu’cem’ül-Muferhres li elfâzi’l-Kur’ani’l-Kerim, Mısır 1364-1945, s: 773, 33.
- İbni Kuteybe, Kitabu’l-Meârif, Beyrut 1970, s: 19; İbni Haldun, Tarih, Beyrut 1391-1971, I, 39; Çakan, İ. Lütfi-Solmaz N.Mehmet, Peygamberler ve Tevhid Mücadelesi, İstanbul 2008, s: 119.
- Sâd sûresi /38, âyet: 45.
- Sâd sûresi /38, âyet: 46.
- Enbiyâ sûresi /21, âyet: 72.
- Yusuf sûresi /12, âyet: 83.
- En’am sûresi /6, âyet: 84.
- Sâffât sûresi /37, âyet: 47.
- Yusuf sûresi /12, âyet: 24.
- Yusuf sûresi /12, âyet: 22.
- Yusuf sûresi /12, âyet: 31-32.
- Yusuf sûresi /12, âyet: 21.
- Yusuf sûresi /12, âyet: 56.
- Buharî, Bed’ül-halk, 6, Enbiya, 8, 14, 19; Ahmed bin Hanbel, Müsned, Beyrut 1389-1969, II, 96, 416, III, 148; ez-Zebidî, Tecrîdi Sarîh T, mütercim: Ahmed Naim- Kâmil Miras, DİB, Ankara 1980, c: 2, s: 261-280, c: 10, s: 56-72; İbni Hişâm, Sîre, Beyrut 1391-1971, c: 2, s: 48; Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut 1981-1401, c: 18, s: 130; Bursevî, İsmail Hakkı, Rûhul-beyân Tefsiri, İstanbul 1969, c: 5, s: 342; Köksal, M. Asım, Peygamberler Tarihi, TDV, Ankara 2004, c: 1, s: 300-301.
- Yusuf sûresi /12, âyet: 3.
- Aynî, Bedreddin, Umdetü’l-Karî Şerhu Sahihi’l-Buhârî, Beyrut 1421-2001, c: 11, s: 165-175; Askalânî, İbni Hacer, Fethu’l-Bârî Şehu Sahihi’l-Buhârî, Riyâd 1426-2005, c: 5, s: 436-442; el-Kurtûbî İbni Battâl, Şerhu Sahihi’l-Buhârî, Riyâd tarihsiz, c: 4, s: 140-145; el-Begavî, Ferrâ, Şerhu’s-Sünnet, Beyrut 1983, c: 6, s: 333-341; Zürkânî, Abdül-Bâkî, Şerhu’z-Zürkânî alel-Muvatta, Matbaai Hayriyye, c: 2, s: 104-106; Mübarekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, c: 3, s: 444-445; en-Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahihi Müslim (Sahihi Müslim bi şerhin-Nevevî), Mısır 1929-1347, c: 8, s: 4-13; el-Bâcî, Ebûl-Velîd, el-Müntekâ, Beyrut 1999-1420, c: 3, s: 53-56; Memâtî, Cemal, el-Mu’tesar minel-muhtasar min müşkili’l-Âsâr, c: 1, s: 145-146.
Kaynak: ulukanal.com
Kaynak:Adanapost
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.