mirac-ı Nebî
Riyâdu?n-Nâsıhîn?de -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz hazretleri şöyle buyuruyor:
?Mîrâc gecesi Rabbimi kalb gözüyle gördüm.? Hak Sübhânehû ve teâlâ hazretleri bana:
?Konuş benimle yâ Muhammed!? buyurdu. Ben hayretten dona kaldım. Sonra Allah teâlâ benim gönlüme ilham etti de ben:
"Ettahiyyatü lillahi vessalavatü vettayyibatü"
Dedim. Bunun üzerine Allah teâlâ:
"Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekatühü"
Buyurdu. Ben de mukâbeleten:
"Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin"
Dedim. Allah teâlâ da:
?Yâ Muhammed, Cebrâil?i aramızdan çıkardım. Sen ümmetini aramızdan çıkarmadın.? buyurdu.
Cenâb-ı Allah?ın Habîbi?ne bu latîfesini duyan Cebrâil -aleyhisselâm- da:
"Eşhedü enlailahe illah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulühü"
Diyerek şahâdette bulundu.
***
Mevâhib-i Ledünniye?de nakledildiği veçhile -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kurb-i Hak?da buyurdular.
- Ya Rabb! Tahkîkan sen ümem-i sâlifeye dünyevî azâb musallat kıldın. Bazı ümmetin üzerine taşlar yağdırdın ve bazısını yere geçirdin ve bazısını sûret-i insâniyeden gayri hayvan sûretine koydun. Acaba benim ümmetime ne eyleyeceksin, dedi.
Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurdu ki:
- Senin ümmetine edeceğim budur ki, üzerlerine rahmet inzâl eyle. Günahlarını hayrât ve hasenâta tebdil eylerim. Onlardan bir kimse bana dua ederse ben telbiye ederim, yani duâsını hüsn-i kabul ve icâbet ile telakkî ederim. İsteyene veririm, bana tevekkül edenlere kifâyet ederim. Âsîlerin uyûbunu dünyada setredip âhirette dahî onlar hakkında senin şefâatını makbûl kılarım. Eğer dost dostun muâtebesini (sorgulamasını) sevmeseydi senin ümmetini muhâsebe kılmaz idim. Yani sen benim muâtebemi sevip hoş göreceğin için ümmetini muhâsebe ve ibtilâya mâruz kıldım.
Ve yine buyurmuştur ki:
- Ya Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-! İndimdeki kadrinin mahşerde mahlûkata zâhir olması için bu gece ümmetinin üçte birini sana bağışladım. Kıyâmet gününde de üçte ikisini bağışlayacağım.
- Ya Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-! Şüphesiz senin ümmetin itâat da eder isyan da. Onların itâatı rızâmla, mâsiyetleri de kazamla (takdirimle)dir.
- Ya Habîbim, ümmetine çok mal vermedim ki, kalbleri taş gibi katılaşmasın. Ümmetini kabirlerinde fazla kalmaması için âhir zaman ümmeti kıldım. Yani âhir zamanda dünyaya gönderdim. Cennet sen girinceye kadar diğer enbîyâya, senin ümmetin girinceye kadar da diğer ümmetlere mahremdir.
a
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz Allah teâlâya:
- İlâhî ve Seyyidî senden ne babamı ne de annemi istiyorum. Senden ümmetimi istiyorum, ümmetimi yâ Rabbî! diye tezarrüda bulundu.
Allah teâlâ buyurdu:
- Ya Muhammed! Ben lâtif bir ilâh, sen şerîf bir nebî, ümmetin ise zaîf bir topluluktur. Nasıl olur da lâtif ile şerîf arasında bulunan zaîf ümmetin zâyî olur?
Ya Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-! Sen ümmetim, ümmetim diye nidâ ediyorsun, Ben azîmüşşân ?rahmetim, rahmetim? diyorum. Rahmetim de her şeyi kuşatmıştır.
a
Mîrâc-ı Nebevîde Allah teâlâ:
- Ey Habîbim! Her mahbûb habîbine geldiğinde bir hediye ile gelir? Huzûruma hangi şeyle geldin? dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz şöyle buyurdular:
- Ya Rabbî! İki şey ile geldim ki, senin hazînen bunlardan hâlîdir. (başolur) Allah teâlâ bildiği halde:
- O iki şey nedir, dedi. Rasûlullah efendimiz cevaben:
- Birisi noksan ibâdet diğeri ümmetin isyanı. diye cevap verdi.
Bunun üzerine Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurdu ki:
- Habîbim, sen huzuruma acz ve îtirâf ile geldin. O halde sana misli misline ecir verdim ve ümmetinin isyanını affetmekle gufrâna tebdîl ettim. BAyet-i Celilede: ?İşte bunların kötülüklerini Allah hasenâta tebdîl eder.? (Furkan, 70) buyurulur.
Sonra Allah -azze ve celle- şöyle buyurdu:
- Ya Muhammed sağ tarafına bak! Baktı ki büyük dalgalı bir deniz, içinde bir ada, o adada bir ağaç ve o ağacın üzerinde gagasında bir parça toprak tezek bulunan bir kuş gördü.
Allah teâlâ bunu izah ederek şöyle buyurdu:
- Ya Muhammed! Bu deniz rahmetim, bu ağaç ve ada, dünya ve onun bahçeleri, kuş insan, tezek de insanların mâsiyetidir. Bu azıcık tezek engin denizi bulandırabilir mi? Rahmet denizi bir dalgalandı mı o günde zerresi yok olur gider. Sen şefîü?l-müznibînsin, ben de erhamü?r-râhimînim.
M. Sâmi Ramazanoğlu
2007 - Agustos, Sayı: 258, Sayfa: 030
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.