Mustafa Yürekli: Kitap bir sosyal mesafedir

Mustafa Yürekli: Kitap bir sosyal mesafedir

Babam, okumanın, inanmak, bilmek, düşünmek ve (estetik tecrübe olarak) zevk almak duyuşları arasında tutarlılığı sağlamayı amaçlaması gerektiğini düşünüyordu. Dolayısıyla kitaplar, babama göre en az ekmek kadar, su kadar, oksijen kadar büyük bir ihtiyaçtı

Kitap bir sosyal mesafedir

Babam Hadimül Kuran Ziya Yürekli Hoca, Yeniden Milli Mücadele hareketinin kurucularındandı ve çevresinde öğretmenler ağırlıktaydı. Dava arkadaşları, Ankara radyosunu dinlemek, gazete ve dergi okumak zorunda kaldıkları önemli siyasal sorunları tartışmayı sona erdirince, kitap okumaya koyuluyorlardı. Okumanın önemini kavramamda ve ‘okuyucu’yu tanımamda babamın kitap ilişkilerinin özel bir yeri vardır.

Kitaplar, ele alınıp okunmaya başlanınca verdikleri ilk sevinçten sonra, okuyucularını rahatsız eden, hatta kaygı veren problemleri ve çözümlerini dile getirmekten başka bir şey yapmıyordu genellikle. Okumanın, iyi programlanmış kültürel çalışmalarla ve düşmanınkinden daha üstün stratejilerle ve güncel taktiklerle yürütülecek kurtuluş çalışmalarıyla desteklenmesi gerekiyordu..

Babam, okumanın, inanmak, bilmek, düşünmek ve (estetik tecrübe olarak) zevk almak duyuşları arasında tutarlılığı sağlamayı amaçlaması gerektiğini düşünüyordu. Dolayısıyla kitaplar, babama göre en az ekmek kadar, su kadar, oksijen kadar büyük bir ihtiyaçtı.

Babamın, mümkün olduğu kadar çok kitaba, dünyanın tüm kitaplarına sahip olmak isteği ile yanıp tutuşan, kitap kurdu bir öğretmen arkadaşı vardı. Babam ise, kendisine hayatta rehberlik edebilecek ve ömür boyu tekrar tekrar okuyabileceği gerçekten değerli kaynak eserlere erişmeye can atıyordu sadece.

Kitap kurdu arkadaşı, içine dalıp kaybolacağı, boğulacağı bir kitap girdabını yeğliyordu. Oysa babamın kitaplık tahayyülü ne zaman devşirmek için yanına varsa, her çiçeğin kendisini sunmaya hazır olduğu, ne zaman koparmak için dalına elini uzatsa, her ağacın cömertçe ve sevinçle meyvesini ikramda bulunduğu bir küçük bahçe, bir narenciye, bir elma bahçesiydi. Dava arkadaşlarıyla oluşturdukları ortak gündemi takip etmek ve besleyiciliğinden şüphe etmediği kaynak kitaplarla dolu küçük bir kitaplıkta okuma etkinliğini belli bir ritimle sürdürmek ekseninde geçirdi ömrünü..

Dolayısıyla kitap kurdu arkadaşının babama ilgi duyacağı ama kendisi için tamamen göreceli bir değer taşıyan kitaplar getirdiği oluyordu. Babam, makul bir sürede okuyup bilgi edindikten sonra, büyük bir özenle kitap kurduna geri veriyordu. Bu da, kitap kurdunun şu ya da bu kitabın içeriğine büyük bir ilgi duymasını engellemediği gibi yeni eserlerin peşine düşmesine de yol açıyordu.

Aslında iki karşıt dünya görüşlerine sahiptiler; babam bir İslam alimiydi ve kitap kurdu sosyalist bir aydındı.. Gençlik olaylarının, sağ sol çatışmasının doruğunda, 1970’li yılların ikinci yarısında sınav veren bu kitap dostluğu, yakın tarihte soğuk savaş dönemi olarak adlandırılan dönemde sıra dışı güzel bir olaydı. Kitabın nasıl bir sosyal mesafe olduğunu; saygılı bir şekilde fikir alış verişinin çıtasını yükseltip düşüren unsurları söz konusu babam ile kitap kurdunun ilişkisinde fark ettim.

Çeviriyi ek iş edinen kitap kurdu, o kıtlık döneminde, babamla çoğu zaman çevrilmeye değer İslam klasiklerinden eserleri tartışıyordu; Arapça ve Fransızca bilen kitap kurdunun birkaç kitap çevirisi de vardı zaten. Anahtar kavramları kontrol amacıyla çevirdiği bölümleri birlikte incelediklerini hatırlıyorum.

Kitap kurdu yaşadığı evini kitaplığa dönüştürmüştü. Sanki evini halka açık bir kütüphane haline getirmiş gibi, kitapları koymak için, üç odayı kaplayan raflar ve bölmeler yerleştirmişti -Paris'e seyahatlerinde görmüş ve gitmiş olduğu kütüphanelerin tıpkısıydı bu oda-. İtiraf etmek gerekir ki şehirde önemi, zenginliği ya da niteliği bakımından, kitap kurdunun kitaplığı ile rekabet edebilecek kütüphane yoktu henüz -ve hemen de olamazdı-. Sonradan öğrendim ki Hatay’ın bir ilçesinde ailesinin çiftliğinde büyük bir kitap deposu varmış.. Demek ki, kitap kurdunun aklını kurcalayan bir düşten -evinin tamamını kitaplığa dönüştürmek düşünden- babama birçok kez söz etmesinde şaşılacak hiçbir şey yoktu.. Ömrünü anlamlı kılacak şekilde şehre büyük bir kitaplık bırakarak, adını ölümsüzleştirmek istediğini şimdi anlıyorum.

yazının devamı..

 

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler