Sabretmek tahammül etmekten evladır.
7 Haziran seçimleri sonrası bir hükümetin kurulaması siyasal belirsizliğin ekonomiye de yansıması, artan terör olayları ile ülke olarak zor günler yaşamaktayız. Bu zor günleri atlatmak, aşmak için de tahammül etmek mi? sabretmemiz mi gerekecek?. Bu nedenle bu günkü yazımda tahammül ve sabır konusunu paylaşacağım.
“Nice sevmediğiniz şeyler vardır ki, o sizin için hayırlı olabilir. Ve nice sevdiğiniz şeyler de vardır ki, sizin için şerli olabilir.” (Bakara :216) ayeti, kişinin, kendisine isabet eden şeylerin zahirî yönüne bakıp da aldanmaması konusunda çok önemli bir ölçüdür.
Tahammül; İnsanın kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma ve katlanmadır.
Sabır ise; zor koşullar altında cesaret ve metanetini yitirmeme duygusudur.
Sabırlı insan uzun süreli gecikmelere ve tahriklere rağmen moralini bozmadan yoluna devam eder veya beklemesini sürdürür. Buna karşılık tahammülün ise bir sınırı vardır.
İlk bakışta çoğunuzun aklına “Sabırla tahammül aynı şey değil mi?” diye bir sual gelebilir. Benzerlik gösteriyor gibi görünse de, aynı şey değil. Sabır ve tahammül anlam bakımından çok yakın görünseler de algılama, uygulama ve geleceği şekillendirme bakımından aralarında önemli farklılıklar var. Sabır’da tevekkül ve kolaylık varken, tahammül’de ben (bencillik), ruhun kabz ve bast hali vardır.
Sabır insana, kendi kıymetini bilmeyi öğretirken, üstünlük yâda aşağılık duygusunu yok eder. Sabreden insan evrendeki hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bildiğinden hedefine giden yolda önüne çıkan engellere, sorunlara çözüm odaklı yaklaşır ve sükûnetle sabreder. Hedefe ulaşmak için geçen zamanın boş olmadığını bilir. Bu zaman süresince verimliliğini artıracak donanımları biriktirir. Sabreden insan, tereddüt içerisinde ve kararsız olduğu zamanlarda da doğru olana karar vermek için sabreder.
Tahammül eden kişi için aynı şeyler söylemez. Tahammül halinde olan kişi her zaman tedirgindir, adeta diken üstündedir. Sürekli yitirmekten korktuğu bazı şeyler için katlanır ve tahammül eder. Hedefleri yoktur, içinde bulunduğu durumu değiştirmek için inancı zayıftır, ister ancak elde etmek için sabır göstermesi gerektiği için sabır yerine tahammülü seçer. Bu başarısızlığı ise kadere bırakır. İşte bu nedenle bazıları ben sabrediyorum derken aslında sadece tahammül ettiğinin farkında değildir.
Şartlar aynı olsa bile sabreden insanın hissiyatı ve davranışı ile aynı duruma tahammül eden insanınki birbirinden farklık gösterse de, aslına bakarsanız sabretmek ve tahammül etmek tamamen kişisel birer tercihtir.
Sabreden kişi öncelikle içinde bulunduğumuz koşulları kabul eder. Çözemediği, anlaşamadığı ve sıkıntıya düştüğü konularla sakin ve kararlı bir üslup tercih eder.
Neticeye ulaşıncaya kadar gayret eder, neticeyi Allah’tan bekleyerek gönül rahatlığıyla gündelik yaşamını idame ettirir.
Tahammül etme yolunu tercih eden ise, öncelikle içinde bulunduğu koşullara odaklanma yaşarken henüz başta kaybetme korkusuyla hata yapmaya başlar. Sürekli tedirgindir, kendisini asla rahat ve özgür hissedemez.
Sabreden kişi sabrın karşılığında selamete ulaşırken, tahammül eden kişiyi huzursuzluk ve tedirginliğin eşlik ettiği, kaderine terk edilmiş yeni tahammüller zinciri bekler. Ancak şu da bir gerçek ki; sabretmeyi öğrenmenin yolu, sonu hep hayal kırıklığıyla biten tahammüllerden geçer.
Yaşanan olaylar karşısında sabretmek insanı selamete çıkaracaktır. Sabır insanı dirençli tutarken sınır tanımaz. Oysa tahammül etmenin belli bir sınırı vardır. Bir musibete tahammül ederken farklı bir musibetle karşılaştığında insan tahammülünü yitirebilmektedir. Bu nedenle tahammül etmektense sabretmek insanı huzura götüren bir seçenektir bir yoldur. “Sabır, iradenin zaferidir.”
“Sabrın sonu selamettir”, başarıdır. Sabır acıdır, fakat sonucu tatlıdır. Hz. Muhammed (sas) “İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır.”, “En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.”(Tirmizi), “Müminin silahı sabır ve duadır.”(Deylemi) buyurmuştur.
Atalarımız “Sabır ile koruk helva, dut yaprağı atlas olur” demiş. Sabredip selamete erenlerden olmak dileği ile.
İbrahim Halil SİPAHİ
22.08.2015/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.