Yüksel Kanar: Almanya’da Doktorlar ve Profesörler ​​​​

Yüksel Kanar: Almanya’da Doktorlar ve Profesörler  ​​​​
Bir İngilizin nüktesi: İki kapı olsa, birisinin üzerinde “Cennet”, diğerinin üzerinde “Cennet hakkında konferans” yazsa, bütün Almanlar ikinci kapıya saldırır.

Yüksel Kanar: Almanya’da Doktorlar ve Profesörler ​​​​

Almanya’da Doktorlar ve Profesörler

Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim’le Yahya Kemal’in fantezileriyle, hicve düşkünlükleriyle ve gülüncü derhal yakalamalarıyla birbirine benzediklerini söylüyor. Gerçekten de Ahmet Haşim’in düzyazılarını okuyan biri, orada çok ince hicivlerin, gülüncü yakalayan delici bir zekânın varlığını hemen anlar.

İşte bu tür yazılarından birinde Haşim, Almanya’nın profesör ve doktor denilen bir insan türünün vatanı olduğunu söyler: Bunlar hemşehrileri arasında, Hindistan’daki rahipler sınıfı gibi, bir nevi kutsiyetle çevrili olarak yaşarlar. Bunun için herkes, birtakım sınavlardan geçerek ve bazı üniversite törenlerini tamamlayarak bir an öce bu sihirli unvanı almak için can atarlar. Almanya’da profesörler ve doktorlar, bu yüzden, sayılamayacak kadar fazlaymış. Söz gelimi tanımadığınız bir insana gençse “Herr Doktor”, yaşlıysa “Herr Profesör” diye hitap ettiğinizde büyük ihtimalle isabet ettirirsiniz.

Bir İngilizin nüktesi: İki kapı olsa, birisinin üzerinde “Cennet”, diğerinin üzerinde “Cennet hakkında konferans” yazsa, bütün Almanlar ikinci kapıya saldırır.

Peki Almanları ve Almanlığı temsil eden bu profesörler ve doktorlar ne iş yapar? Cevabını Ahmet Haşim’den alalım: “Çoğu dar kafalı ve cahil; miyop oldukları için gözlüklü ve refah içinde olduklarından pembe ve sıhhatli olan bu insan cinsi, dipnotları birçok kitap isimleri ve sahife numaralarıyla dolu, incir çekirdeği doldurmaz mes’eleler hakkında, karınca sabrıyla cilt cilt uyutucu kitaplar yazmakla ömürlerini geçirirler. Bu kitapların kıymeti ne? Büyük Alman filozofu H. De Kayserling’e göre Alman âlimlerinin eserlerinin yüzde yetmişinde orijinal bir fikre rastlamak nadiren mümkün olur. Bunlar bir nevi Almanya’ya has yobaz sürüsüdür.”

Akla şu soru gelebilir: “Böyle faydası az bir sınıfı el üstünde tutmakta Almanya’nın ne kârı var?”

İşte asıl nükte de burada: “İçlerine karışmış olması muhtemel hakiki zekâların yanlışlıkla yok olmasına meydan vermemek.”

yazının devamı..

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.