Yüksel Kanar: Hüsamettin Arslan'ı Okurken

Yüksel Kanar: Hüsamettin Arslan'ı Okurken
"Eğer bir kitabı okurken satır aralarından kulaklarınıza metafizik fısıltılar gelmiyorsa" der Car, "bilin ki yazar ahmak bir yazardır". Kitaplar metafizik fısıltılarıyla kanatlanırlar. Tersi entelektüel sürüngenlik, dar ufukluluk ve muhteva yoksulluğudur.

Hüsamettin Arslan'ı Okurken

Üstat Yüksel Kanar, Hüsamettin Arslan'ın "Epistemik Cemaat" kitabında altını çizdiği cümleleri okuyucusuyla paylaşıyor.. İşte o çarpıcı cümleler..

"Eğer bir kitabı okurken satır aralarından kulaklarınıza metafizik fısıltılar gelmiyorsa" der Car, "bilin ki yazar ahmak bir yazardır". Kitaplar metafizik fısıltılarıyla kanatlanırlar. Tersi entelektüel sürüngenlik, dar ufukluluk ve muhteva yoksulluğudur." (Hüsamettin Arslan, Epistemik Cemaat, s. 25)

Bizde üniversite tezleri hep otoriteler doğrultusunda yapılan tekrarlardır. Otoritelere aykırı fikirler ileri sürmek mümkün değildir; kabul görmez. Bu yüzden yeni görüşler, kavramlar ya da değerler dizisi (paradigmalar) ortaya konulamaz. Ancak Batılı sosyal bilim otoritelerinin ortaya koyduğu görüş ve kavramlar söz konusu edilir, onlar yeniden bir kez daha tekrarlanır. Sistem böyle kurulmuştur. Tez hocasını yetiştiren hocası ona bu yöntemi öğretmiş ve dayatmış, o da kendisine aynısını miras bırakmıştır.

Dolayısıyla tez yazarı, kendisine ait herhangi bir “tez” ileri sürmekten, yani kişilik göstermekten korkar. Bu yüzden bizde tezlerin büyük çoğunluğu kişiliksiz tezler olarak yapılır.

Bu konuda rahmetli sosyolog Hüsamettin Arslan’ın yarası çok derindir ve şöyle eleştirir:

“Üniversitelerimizde revaçta olan şey “tezsiz tezler” yazmaktır. Eğer bir tezin içinde tezi yazanın kendisi yoksa o tez “tezsiz tez”dir; beş para etmez. Araştırmacının tezinde kendisi yoksa “tezi” de yoktur. (…) Eğer bir tezin satır aralarında, birikimi, önyargıları, dünya görüşü, değerleri, gelecek projeksiyonları, kendi disiplinine yönelik kabulleriyle birlikte yazarının kendisini göremiyorsanız, o tez “tez” değildir. Fakat Türkiye’de akademik hayat “objektivizm” mitinden mustariptir ve herkes sizden ”objektif” bir tez yazmanızı bekler. Objektif tez, içinde yazarının yer almadığı tezdir; çünkü eğer yazar metninde yer alıyorsa, dogma böyle işler, tez “sübjektif” olacak ve “bilimsel” hiçbir değeri olmayacaktır.”(Epistemik Cemaat,2018, s. 11-12).

“Üslubum keskin, aforizmatik, ukala ve dolayısıyla rahatsız edici. (…) Yazma tarzım, iğne, fırça kullanan bir üslup değil, çekiç kullanan bir üslup; iğnelemiyor, tuval üzerinde yumuşak darbelerle dolaşmıyor, çekiçliyor. İğne değil, fırça değil, balta ya da kılıç değil, çekiç. Mini çekiç. Yazmak çekiçlemektir. Üslubum, rahatsız edici ölçüde protest; kişiliğim gibi. Yukarıdakilere “kızgın”, aşağıdakilere müşfik.” (Epistemik Cemaat, 2018, s. 14-15).

Hüsamettin Arslan’ın Epistemik Cemaat kitabına yazdığı önsözle ikinci baskı için yazdığı önsöz ve giriş yazıları, günümüz Batımerkezci bilimine karşı yazılmış birer manifesto gibidir. Bir çığlık, bir protesto ve kendi ifadesiyle bir çekiç darbesidir. Onun vurduğu darbeler bilim “ordodoksisi”ne, “bilimizm”e ve sonuçta “pozitivizm”edir ve bütün bu kavramlar Batımerkezcilik ya da Avrupamerkezcilikle aynıdır. Onunla bu konuda aynı düşünceleri paylaşıyoruz ve üniversitelerimizin de bu düşünceleri paylaştıkları takdirde ancak kendi üniversitelerimiz olacağına, akademik sömürgelikten bu şekilde kurtulacağına inanıyoruz:

"Epistemik Cemaat’in satır aralarından, Türkiye’deki egemen bilime bakış açısının veya egemen bilim ideolojisinin ya da daha anlamlı bir söyleyişle “ortodoksi”nin eleştirisi olduğu kolayca anlaşılabilir. O bilimin ve bilimsel düşüncenin değil, bilim ve bilimsel düşünceyle ilgili bir ortodoksinin, bir “bilimsel” ideolojinin, literatüre başvurmak gerekirse Aydınlanma geleneğinin, “bilimizmin” (scientism), pozitivizmin, Türkiye’de müfredat programlarına ve devletin resmi ideolojisine içeriğini armağan eden bir bilim anlayışının eleştirisidir.

Elinizdeki metin bilime değil, onun egemen kavranış biçimine; bilime değil, bilimle ilgili egemen bilim ideolojisine muhaliftir.

Bu ortodoksi formuna göre, bilim akla, deneye ve gözleme, din inanca dayanır; mit ve din insanın korkularında temellenir. Mit, din ve metafizik pozitif-negatif skalasında negatif (–), teknoloji ve bilim pozitiftir (+). Pozitivizm versus Negativizm.” (Epistemik Cemaat, 2018, s. 16).

yazının devamı..

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.