Eğitimde Rönesans Şart
“EĞİTİM ŞART” Ülkemizde gelişen her türlü toplumsal olaylarda ve sonrasında yaşananlarda sıkça kullandığım bir söz vardır. “her şey eğitimsizlikten kaynaklanıyor eğitim şart”.diye
Terör, trafik kazaları, sokak kavgaları, sporda, aile ve toplumda şiddet hareketleri, cinayetler, (töre, kadın, vb) hayvanlara, doğaya karşı davranışlar gibi pek çok şeyi sıralamak mümkün. Hatta kaza, doğal afet vb durumlarda yapılmaya çalışılan kurtarma ve ilk yardım konusunda da eğitimsiz ve bilgisiz olduğumuz gözlenmektedir.
Son yıllarda ülkemizde okuma yazma hatta yüksek öğrenim seviyesinde büyük ilerleme kaydedilmiştir.
Peki, ülkemizde okul bitirme bazında eğitim düzeyi yükselmesine rağmen bireyin gelişimine, toplum düzenine ayak uydurmasına, beşeri ilişkilerin gelişmesine neden tam olarak yansımıyor.
Ben bunun sebeplerini araştırmalarım ve gözlemlerime göre ikiye ayırıyorum;
- Birincisi Milli eğitim sistemimizin başta “MİLLİ” olmayışına. Daha önce genişçe yazdığım üzere milli eğitim sistemimizin 27 Aralık 1947’de ABD ile imzalanan “FULBRİGT ANTLAŞMASI” ile oluşturulan komisyona yani ABD’nin vesayeti altına verilmiş olması.
- İkinci olarak AB normlarına ulaşabilme adına temel eğitim süresi beş yıldan sekiz yıla çıkartılmış, üniversite sayıları arttırılmış ancak eğitim kalitesi arttırılamamıştır. Okullar sadece talebeleri bir üst okulun sınavlarına hazırlar konuma getirilmiştir. Talebeler sadece sınav kazanmak için ilköğretim, orta öğretim ve nihayetinde iyi bir üniversiteye girebilmek için çalışır ve yarışır durumda. Ders kitaplarının içerikleri eski zenginliğini kaybetmesi, okullarda çocukların genel kültür ve kabiliyetlerini sergileyeceği derslerin verilmemesi yâda yeterli olmaması da buna eklenince. Okullar sadece mezun eden diploma veren kurumlar haline gelmiştir.
Zaman zaman televizyon kanallarının yaptığı vatandaşın sesini duyurduğu sosyal içerikli programlarda sokakta durdurdukları gençlere soru yöneltiyorlar, geçmişte ilkokul ortaokul düzeyinde talebelerin bileceği soruları günümüzde maalesef batılı bir popçunun eserlerini ve özel bilgilerini ezbere bilen üniversiteli veya mezunu gençlerimizin bilemediklerini görüyoruz.
Geçtiğimiz günlerde alış veriş yaptığım markette kasiyer genç göğsümdeki “Gazi” rozetini işaret ederek, ne rozeti olduğunu sordu “Gazi rozeti” deyince bu defa amca “Gazi” ne demek? diye sordu izah ettim ve tahsil durumunu sordum lise son sınıf dedi.
Türkiye ivedilikle “FULBRİGT” antlaşması ve komisyonundan kurtulmalı ve eğitimde bir Rönesans hareketi başlatmak sureti ile tamamen geniş donanımlı milli ve yerli bir eğitim sistemine kavuşturulmalıdır.
Beşeri ilişkiler, toplumsal olaylar, işsizlik başta olmak üzere daha birçok konuda yaşadığımız sorunların kökeni bu günkü ithal, vesayet altındaki eğitim sisteminden kaynaklanmaktadır.
Genel eğitim derslerinin dışında okullarda, genel kültür, ahlak, psikoloji, toplum yaşamı milli ve manevi değerler, genel beceri ve yeteneklerini ortaya koyacağı spor ve sanatsal faaliyetleri gösterme imkânı sağlanarak talebenin bireysel ilişkiler kurmasını sağlamak, böylece bireyi sosyalleştirmek sureti ile gerçek yaşama hazırlamak gerekir.
Ayrıca Okul-Aile-Talebe bütünleşmesini sağlamak eğitimi okul ve ev (aile) kopukluğunu ortadan kaldırmak faydalı olacaktır.
Bu düzeni kurabilmek için geleceğin teminatı olan çocuklarımızı öncelikle eğitim hayatına başladıkları ilk dönemde. Yani ana sınıfından başlamak üzere bezensel ve ruhsal sağlık durumu, teknik, bilimsel, sportif ve sanatsal vb. beceriler olmak üzere çeşitli testlere tabi tutarak çocuğun eğilimi tespit etmek. Ve buna göre çocuğu yönlendirmek sureti ile eğitimini sağlamak ileride üst sınıf ve okullara bu şekilde hazırlamak ile çocuktaki başarıyı arttırmak mümkün olacaktır. Hedefleri olan, yaptıklarından zevk alan, istediği alanda eğitim ve çalışma imkânı bulan birey hem daha başarılı olacak, hem de topluma daha fazla katkıda bulunacaktır.
Spora kabiliyeti olmayan bir çocuğa okulda zorunlu Beden eğitimi dersi vermek yapamadığında da o dersten zayıf not vermenin bir mantığı yoktur. Beden eğitimi, müzik ve resim gibi dersler her bireyde olmayan yetenek gerektiren dersler olması nedeniyle okullarda bu dersler olmalı ancak sınıf geçmeyi etkileyen not’lara dâhil olmamalıdır.
Bugün çocuklarımızın büyük bir çoğunluğu istemedikleri, sevmedikleri meslek alanlarında ya ailelerinin yönlendirmesi, baskısı yâda puanları o mesleki branşlara yeter olduğu için ve yahut da sadece diploma elde etmek için istemedikleri oklarda okumak zorunda kalıyorlar. Bunun neticesinde istediği nitelikte iş imkânı bulamamakta yâda farklı iş alanlarında çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Yüksek okullar ülkenin talebini karşılayacak şekilde talebe almalı ve yetiştirmelidir.
Meslek okulları, meslek yüksek okulları ve üniversiteler ülkenin ihtiyacını karşılayacak şekilde bir plan ve program dâhilinde talebe almalı yetiştirmelidir. 1979-1980 yılarında meslek liselerinde uygulanan OSANOR (Okul sanayi işbirliği projesi) meslek lisesi mezunlarına fabrikalarda iş, sanayiciye de vasıflı eleman kazandırmak adına büyük fayda sağlamıştı.
Plansız ve programsız bir şekilde meslek lisesi, meslek yüksek okulları ve üniversitelerden mezun olan gençler mesleki alanlarında iş bulamazken, bugün bazı sektörlere hitap eden meslek lisesi ve meslek yüksek okulları ise mevcut değil. Bu sektörler de vasıflı eleman sıkıntısı çekmekteler.
Sadece diploma vermeye istatistiklerde ülkenin okumuş yüzdesini arttırmaya yarayan mevcut eğitim sistemi kökten değişmedikçe ne gerçekten eğitimli, kültürlü, sağlıklı düşünen ve hareket edebilen bir nesil yetiştirebiliriz. Nede mezun ettiğimiz gençlerimizin işsizlik sorununun eğitim ayağındaki sorunlarını çözebiliriz. Bu eğitim sistemi ile ancak okumuş, diplomalı cahil bir nesil yetiştirmekten ileri gidemeyiz.
İbrahim Halil SİPAHİ
02.01.2015/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.