Bindik bir alamete…
Bindik bir alamete…
Zamanın birinde adamın biri çölde yolculuk yaparken bir devenin istirahat ettiğini görmüş. O güne kadar hiç deve görmemiş olan bu kişi gayri ihtiyari devenin üzerine atlayıvermiş. Tabi deve bu ya, üstüne binenin galiba bir derdi vardır; gidecek yetişecek yeri var düşüncesi ile görevi ve sorumluluğu icabı kalkmış ve koşmaya başlamış.
Devenin üzerindeki şahıs bu durum karşısında ne yapacağını şaşırmış. Deveyi durdurmasını da bilmiyor. Deve durmadan hızlı bir şekilde yol alıyor. Ne yaptıysa deveyi durdurmak için bir çare bulamamış. Çünkü deveyi durdurmak ve sürmek ustalık ister. Öyle her baba yiğidin yapacağı iş değildir. Devenin üzerindeki şahıs bir hayli uğraşmasına rağmen deveyi durdurmaya muvaffak olamamış ve takatsiz kalmış. Nasıl durduracağı konusunda çözüm aradığı sırada bir de ne görsün, çölde yürüyen bir kişi… Hemen kendine gelerek adama seslenmiş. Adam da biraz da şairlik varmış. Belki de sıkıntıdan dili çözülmüş… Ey dağların Aslan’ı, Kumların babacanı. Gidersen İlvesan’a, Görürsen babamı, Sorarsa Şabanı, Dersin gördüm ben anı, Binmiş bir alamete gidiyor kıyamete, demiş. Günümüzde maalesef insan ilişkilerinde insanlar anlamsız bir şekilde birbirilerinin yüzüne bakıyor. İçimizdeki iyilik duygularımız iyice körelmeye yüz tutmuş.
İnsanî ilişkiler noktasında istediğimiz seviyede değiliz, tam anlamıyla bir mutluluk noktasını yakalayamıyoruz. Meselâ, her zaman karşımızdakini değiştirmek için mübadele ediyoruz. Oysa kendimizi değiştirme ya da geliştirme noktasında bir adım atmıyoruz. Meselâ, bir arkadaşımızla görüştüğümüz sırada telefonuyla sürekli oynaması beni rahatsız ediyor. Çünkü oraya görüşmek için gelmişiz, konuşmak için gelmişiz. Madem telefonla haşir neşir olunacak ne diye oradayım diye sorguluyorum kendimi. Herkesin sorgulaması lâzım aslında. Çünkü bu aynı zamanda karşıya duyduğumuz saygının göstergesi.
Sohbet etmek için bir araya gelen arkadaşlar bile ellerini ve gözlerini telefondan ayırıp birbirlerinin gözüne bakmadan konuşuyor. Arkadaşların bir araya gelip sohbet ettikleri zaman diliminde telefonlarını bir yere bırakıp birbirlerine değer vermeleri şart.
Sonuç olarak: her şey olumsuz gidiyor diye böyle gelmiş, böyle gider diye düşünüp vazgeçmek hayat mücadelesine de aykırı bir durum.
İşleyen demir paslanmaz misali, hiçbir şey yapmadan oturmak da bizi içten içe çürütür.
Kalın Sağlıcakla
Sait ÖZDEMİR
Eğitimci Yazar&Uzman Psikolojik Danışman
Kaynak:Adanapost
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.