

Mustafa Yürekli
Ağıtı yakılmamış ölümler..
Mustafa Yürekli, modernleşmenin bir olumsuz sonucuyla yüzleşmeye davet ediyor bizi: Son elli yılda milletimizin başından geçen pek çok olayın sanata yeterince yansımaması.
Yürekli, "Başına gelenleri algılayamayan, anlayamayan ve kendini ifade edemeyen bir millet haline getirildik; yaşanan olaylardan daha büyük bir felaket bu!" diyor.
Ülkemizde yaşanan sosyokültürel değişimin, kısaca modernleşmemizin sanat ve edebiyata yansımalarını araştırıyorum, uzun bir süredir. Milletimizin tarihi serüvenini sanat ve edebiyat üzerinden izlemek daha ufuk açıcı oluyor..
Birinci dünya Savaşı'nın, Milli Mücadele'nin, hatta Kore Savaşı'nın bile müziğimize, tiyatromuza, resmimize, sinemamıza, romanımıza, şiirimize yansımaları olmuştur.. Milletimizin evlatlarının pek çok cephede, düşmana karşı verdikleri mücadelede çektikleri sıkıntıları, şehit ya da gazi oluşlarını pek çok eserde görüyoruz. Ayrıca cephe gerisindeki açlığı, kıtlığı, hastalığı da öğreniyoruz sözkonusu eserlerde. Yönetimlerdeki ihmali, basiretsizlikleri ve ihaneti gözler önüne seren eserler bunlar. Kötü yönetimlere karşı verilen mücadelenin sanatla kayda geçmesi, kalıcılaşması da gerekli zaten. Sağlıklı bir toplum, başına gelenleri bilim, felsefe ve sanatla mercek altına alıp inceler, tartışır ve gelecek kuşaklar için ders çıkarmaya çalışır. Bu eserleri fırsat buldukça kaleme alıp yayınlıyorum.
Bu yazıda ele alacağım konu biraz farklı.. Son elli yılda milletimizin başından geçen pek çok olayın sanata yeterince yansımaması. Yakın dönemde, insanımızın yaşadığı önemli tarihi olaylar, sanat ve edebiyatımıza, özellikle halk edebiyatımıza gerekli ve yeterli oranda yansımadı. Büyük olaylar, yazılı tarih yanında, sanat ve edebiyatta da anlatılır oysa.
27 Mayıs'ın, 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın sanat ve edebiyata yansımaları yeterli mi? Maraş olaylarının, Sivas olaylarını, Başbağlar olaylarını ve Güneydoğu olaylarını sanat ve edebiyat eserlerinden izleme imkanından yoksunuz.. Milletimiz de bu olayların dile getirilmesini istemiyor sanki, türkülere, ağıtlara bakınca, yansımadığını görüp bu olayları içimize attığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz..
Halk edebiyatımız ve halk müziğimizde ağıt adını verdiğimiz bir tür vardır ki tamamen ölümleri ya da acı ve üzücü olayları dile getirir. Doğal afetler, ölümler, hastalık gibi çaresizlikler karşısında korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eder, ağıt denilen bu eserler. Divan edebiyatındaki mersiye de bu bağlamda ele alınabilir.
Ağıtlar, kişilerin özgeçmişleri olduğu kadar, bir bakıma toplumların da tarihidir. Tarih kitaplarından savaşları, yer, zaman ve orduları ana hatlarıyla öğrenirken, şehitlerin ve gazilerin isimlerini göremiyoruz.. Bunları ağıtlardan, kahramanlık türkülerden öğreniyoruz. Sözkonusu şehit ve gazileri, analarının, bacılarının, yavukluların ve milletimizin hislerine tercüman olan aşıklarının söylemiş olduğu ağıtlarda isim isim bulabiliriz. Halkın olaylara tepkisini yansıtan ağıtlar, yazılı olmayan tarihi belgeler olarak da görülebilir bu bağlamda. Halkın yaşanan olaylar karşısındaki tepkisinin, sevinç ve üzüntüsünün doğrudan dile getirildiği edebi ürünlerdir, ağıtlar.
Son elli yılda yaşadığımız depremlerin ağıtları yakılmamıştır. Terör kurbanlarının da ağıtları yakılmamıştır. Ağıtı yakılmayan ölümlerle dünyayı terk ediyor insanımız. Az sayıda varolan ağıtlar da belli ki henüz edebiyat fakültelerimizin ilgisine mazhar olamadı. Toplumumuzda ağıtçıların da gittikçe azaldığını düşünüyorum. Ölümlerde gözlemleyebiliyoruz bunu, eski ağıtlarla yas tutuyor kadınlarımız, kızlarımız.
Aşıklık geleneğimiz yok olmak üzere.. Eskiden Çukurova'da destancılar vardı, üzüntü veren olaylara yakılan ağıtları basıp mahalle aralarında özgün bir ezgiyle okuyarak satış yaparlardı.. Günümüzde nasıl o destancılar hayatımızdan çıkıp gittilerse, ağıtçılar da kayboldular..
Başına gelenleri algılayamayan, anlayamayan ve kendini ifade edemeyen bir millet haline getirildik; yaşanan olaylardan daha büyük bir felaket bu.
Olayların medyada yer almasıyla yetiniyoruz. Olay birkaç gün gündemde kalma şansını yakalarsa ve birkaç köşe yazarı üzerine kalem oynatırsa, bunlarla yetiniyoruz. Olaya ilişkin yapılacak akademik çalışmaları beklemek yeni alışkanlığımız.
(Devam edecek..)
Mustafa Yürekli - Haber 7

Uluslararası Barış Ordusu kurulmalıdır
11 Ekim 2025 Cumartesi 12:39Bekir Karlığa’nın medeniyet perspektifi
10 Ekim 2025 Cuma 07:09Bekir Karlığa’nın İstanbul’da Roger Garaudy’le görüşmesi
05 Ekim 2025 Pazar 17:09İslam medeniyeti tarihine adanmış bir ömür: Bekir Karlığa
01 Ekim 2025 Çarşamba 11:01BM’yi insanlığın ufkuna taşımak..
24 Eylül 2025 Çarşamba 11:19Netanyahu ne Silvan Yazıtı’nı ne de Gazze’yi alabilir
20 Eylül 2025 Cumartesi 13:45İslam İş Birliği Teşkilatı’na Güvenlik Konseyi gündemde
17 Eylül 2025 Çarşamba 15:04Küreselleşmiş suç örgütleri ve yasadışı ekonomi
13 Eylül 2025 Cumartesi 14:43Küreselleşme ve suçun değişen yüzleri
10 Eylül 2025 Çarşamba 16:46Emperyalizmin kirli işleri
06 Eylül 2025 Cumartesi 11:54




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.