
M.Zeki Uyanık
Osmanlı Padişahları neden hacca gitmedi?
Hac ibadetini, namaz oruç gibi diğer bazı ibadetlerden ayıran birtakım şartları vardır. Malî imkân, yol emniyeti, hürriyet, sağlık? gibi hususlar bunlardan bir kaçıdır. Osmanlı devrinin ulaşım vasıtaları ve ulaşım imkânları göz önünde bulundurulursa konu daha iyi anlaşılacaktır.
Zira o zamanlar İstanbul?dan kalkıp Hicaz?a ulaşmak için en azından üç dört aylık bir zamana ihtiyaç vardı. Bununla beraber bir padişahın tek başına veya birkaç kişiyle yolculuğa çıkması da mümkün değildi. Sefere çıkılacağı veya bir tarafa gideceği zaman üç beş ay öncesinden hazırlıklar yapılırdı.
Bir padişahın o zaman zarfında aylar sürecek bir sefere çıkarken ordusunun mutlak surette beraberinde bulunması gerekirdi. Ordunun sadece savaş maksadıyla yola çıkabileceği de unutulmamalıdır.
Diğer taraftan, sadece padişahın şahsî bir hac farizasını eda etmesi maksadıyla koca bir Osmanlı ordusunu beraberinde götürmesi, maddi-manevî birçok mahzurları doğururdu. Hac mevsiminin kış aylarına geldiği ve senelerce devam ettiği de düşünülürse, bunun ne kadar imkânsız olduğu kendiliğinden anlaşılır.
Osmanlı idaresinde her ne kadar vezir, vüzera, divan ve daha bir kısım idarî makamlar bulunsa da, her şey padişaha bağlı, son söz padişaha aitti. Yavuz Sultan Selim?den sonra halifelik de deruhte edilince, padişah sadece Osmanlı tebaasının değil, yeryüzünde bulunan bütün Müslümanların manevî reisi durumundaydı. Dolayısıyla Müslümanları başsız ve lidersiz bırakamazdı.
Bu kısa izahlardan sonra, Osmanlı Padişahlarının neden hacca gitmediklerinin cevabını arayalım:
1) İslâm Hukukuna göre, açık bir düşman tehlikesi bulunmadığı müddetçe, farz-ı ayn olan hacc cihâda tercih edilebilir. Halife ve sultânların hükmü, Müslüman fertlerden farklıdır ve onlar için cihâd yani düşmanların hücumunu bertaraf ederek Müslümanların emniyetini sağlamak ve bunun için gerekirse savaşmak bir görevdir. Osmanlı Padişahlarının II. Selim?e kadar gelenlerinin tamamı, ömürlerinin yarısını Allah yolunda cihâd için seferlerde geçirmişlerdir. Üzerlerine farz-ı ayn olan ve hukukullah mahiyetinde bulunan cihâdı ve nizâm-ı âlemin devamını, şahsî farz olan hacca tercih etmeleri için, Şeyhülislâmlar fetvâ vermişlerdir. II. Bâyezid Amasya?da vali iken hacca gitmeye niyetlenirken, babasının ölümü üzerine sadrazam ve diğer devlet erkânının imzası ile gönderilen mektupta, hemen gelip tahta geçmesi gerektiğini, hacca gitmeyi halka ve devleti idare etme işi olmayanlara bırakması icab ettiğini tavsiye etmişler; aksi takdirde düşmanın cesaretlenerek Müslümanlara saldırmasına sebep olacağını ikaz etmişlerdir.
Aynı şekilde ısrarla hacca gitmek isteyen ve bu niyetinin bedelini canıyla ödeyen II. Osman?a, Kayınpederi ve Şeyhülislâm olan Esad Efendi aynen şu fetvayı vermiş ve fıkıhtaki bu hükmü özetlemiştir: "Padişahlara hac lâzım değildir; oturup adl eylemek evlâdır. Caiz ki, bir fitne zuhur eyleye". Verilen bu fetvayı tasdik eden asrının kutbu Aziz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri de, II. Osman?ı fetvaya uyması için ciddi ikaz etmiştir.
2) Bazı İslâm hukukçuları, bedeni sıhhatli olma şartını açarak, sıhhatli olsa bile tutuklu olma veya kendisini hacdan alıkoyan zalim idareciden korkmanın da haccın edâsını engelleyeceğini ifade ederken, sultân ve o manadaki devlet yetkililerinin de mahpus yani tutuklu gibi kabul edileceğini; sadece beytülmal dışında kendine ait malından haccın farz olacağını ve bu özür devam ettiği müddetçe ölünceye kadar hacca gidemeyebileceğini hükme bağlamışlardır. Günümüzdeki gibi ulaşım imkânlarının gelişmediği ve bir hac görevinin en az üç ay süreceği bir asırda, Osmanlı Padişahlarının hacca gitmeleri gerektiğini düşünmek, İslâm Hukukunu bilmemek olur. Cihâda gidip de hacca gitmedikleri da ileri sürülemez; zira ordunun başında mücahid bir komutan olarak sefere giden padişahla, kendi şahsî ibadeti için üç ay memleketini yalnız bırakan padişah bir tutulamaz. Bunun en müşahhas misâli II. Osman?a karşı askerin ve hatta halkın duyduğu tepkidir. İslâm âlimleri, haccın şartlarından olan yol emniyetini ihlal eden Karamita grubunun isyanı sebebiyle, 937 tarihinden itibaren 20 yıl kadar haccın farz olmadığını, çünkü yollarda anarşi yaşanabileceğini ifade etmişlerdir.
Özetle Osmanlı Padişahları bizzat hacca gitmemişlerdir. Gitmemeleri hususunda da Şeyhul İslam tarafından kendilerine fetva verilmiştir. Ancak kendi yerlerine bedel olarak başkalarını hacca mutlaka göndermişlerdir.
Asırlarca Üç kıtada İslam bayraktarlığı yapan, İstanbul?dan hicaza kadar demir yolu inşa ettiren hatta Hz. Peygamber sesten rahatsız olmasın diye trenin raylarına keçe taktıran, Hz. Peygamberin yürüdüğü Sina çölünde at sırtında geçmekten haya eden, içinde Kur?an-ı Kerimin olduğu odada yatmaktan hicap duyan hükümdarların keyfi olarak haccı ihmal etmeleri düşünülemez.
Selam ve dua ile?
M. Zeki Uyanık, 02.10.11, adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.