Dünyadaki ahlak tartışmasına giriş
Ahlak, bir bilinç durumudur. Çünkü ahlak ilmi, ahlaka dair kavramları, yargıları ve davranış standartlarını, sosyal bilimlerin ve felsefenin bir dalı olarak açıklamakta ve çözümlemektedir. Ahlâk, genel olarak ‘karakteristik problemler’, ‘ahlâkî yargılar’ ve ‘ahlâklılık’ hakkındaki felsefi bir düşüncedir. Dolayısıyla ahlak, ahlâkî tefekkürün bize kazandırdığı bir bilinç durumudur. Bir mesleğe ilişkin yükümlülükler ve kurallar çerçevesinde bir meslek ahlakından söz edilmektedir.. İslam ahlakı denilince de ilkeler ve prensipler akla gelir. Ahlâk, karakter yapısı, huy ve mizaç, töre gibi anlamlar taşır. Buna rağmen ahlâk (Batı dillerindeki karşılığı moral) daha çok toplumsallık vurgusu taşır. Ahlâk, olgusal ve tarihsel olarak yaşanan bir fenomendir; kısaca ahlak, bir toplumsal bilinç formudur.
AHLAKIN PRATİĞİ VE TEORİSİ
Bu yüzdendir ki teorik ve pratik olmak üzere iki ahlaktan söz edilir. Pratik ahlaktan dini ve mesleki ahlak anlaşılır.. Teorik ahlaktan ise ahlak ilmi ve ahlak felsefesi anlaşılır. Ahlak felsefesi, etik kavramıyla kendini ayrıştırır. Etik, evrensel bir olgu olarak ahlaka yönelik araştırmadır. Etik, ahlâkın genel niteliği üzerinde bütünlüklü bir görüş elde etmek ister. Bu ise genel geçer etik bağıntılarla mümkündür. Bu bağıntılar üzerine düşünen ahlâk filozofu, ahlâkçıdan farklı olarak herhangi bir ahlâk geliştirmez, belli bir toplumun ahlâkını dikte etmeye uğraşmaz.
Ahlak felsefesi, ahlâk hakkındaki genel prensipleri bulmaya, bütün farklı ahlâk tecrübelerini “ahlâk adı altında toplamamızı mümkün kılan nedir?” sorusunun cevabını aramaya ve davranış için evrensel bir ilkeye ulaşmaya çalışır. Nicolai Hartmann’ın dediği gibi, “Ahlâkın (morallerin) çokluğuna rağmen etik’in tekliği” söz konusudur.
Felsefenin ahlak alanına yaklaşımı, din ve bilimin yaklaşımından farklıdır. Din ve bilim pratik ahlakla uğraşır. Uygulamalı etik, ahlâk felsefesinin somut ahlâkî konulara odaklanan kısmıdır. Bu konular arasında kürtaj, ötanazi, bioetik, fanatizm gibi aktüel konular, tıp etiği, biyoetik, medya etiği gibi alt başlıklar bulunmaktadır. Felsefe ise etik adını verdiği teorik ahlakla uğraşır; ahlak alanındaki tanımlama çalışmaları ve kavramsal düşünmedir.
AHLAK, DİN VE SOSYAL BİLİMLER
Dinler, inananlarına birer ahlâk sistemi önerdiği, bir ahlak kuramı otaya koyduğu, kendi çerçevesi içinde bir ahlâk buyurduğu için dini ahlak, kural koyucudur (normatif). Musevilik, Hristiyanlık, Budizm ve Müslümanlık gibi büyük dinler ve geleneklerde inanç ilkeleri, ‘doğru yaşama’nın, iyiliğin normlarıdır. Bu bağlamda ‘yalan söylemeyeceksin’, ‘çalmayacaksın’, ‘öldürmeyeceksin’, ‘zina etmeyeceksin’ gibi ilkelere uygun yaşayanlar, sadece imanlı değil, aynı zamanda ahlâklı kişiler olacaktır. Din bu ahlâkın garantisidir.
Sosyal bilimler ise ahlâka olgu olarak yaklaşır ve bu olguyu tanımlar/betimler (deskriptif). Sosyal bilimler, inançlar veya değerlerle değil, olgularla ilgilenir. Bir sosyal bilimcinin görevi, ahlâka ilişkin olguları tespit etmek ve betimlemektir..
Bu nedenle bulgularına öznel değil nesnel yaklaşmaya çalışır. Sosyolog, antropolog, psikolog ve tarihçi olan bir bilim insanı, ahlâk olgularını sosyoloji, antropoloji, psikoloji ve tarih açısından ele alırken, aynı zamanda yaptığı işte ahlâk olgusunu açıklama, tasvir ve birtakım genel sınıflamalar yapmaktadır.
AHLAK FELSEFESİ
Felsefe, ahlâka hem kural koyar hem de eleştirel yaklaşır. Ne bilim gibi betimleyicidir ne de herhangi bir gelenek ahlâkını yahut dinî ahlâkı konu edinir. Ahlâkı, genelliği içinde anlamaya, ahlâk kavramlarını ve yargılarını çözümlemeye, açıklamaya çalışır. Ahlâk filozofu William Klaas Frankena (21 Haziran 1908 – 22 Ekim 1994) ahlâka ilişkin üç tür düşünceden söz eder:
Birincisi betimleyici, deneysel, tarihî ya da bilimsel araştırmadır. Psikolog, sosyolog, tarihçi ve antropolog, ahlâk olgusunu açıklamaya, betimlemeye, insan doğasına ilişkin etik soruları keşfederek, kuram oluşturmaya yönelir.
İkincisi, Platon’un Kriton diyalogunda, Sokrates’in ya da herhangi bir kimsenin, doğru, iyi ve yükümlülüğün ne olduğunu sorduğunda yaptığı gibi olan normatif düşünce biçimidir. Bu durum, “Hapisten kaçmaya çalışmamalıyım”, “Bilgi iyidir” veya “Birisine zarar vermek her zaman kötüdür” gibi normatif yargıları onaylamak ve bu yargılar için neden göstermek şeklinde algılanabilir.
Üçüncü olarak çözümleyici, eleştirel etik düşünceden söz edilebilir. Bu tarz düşünce, tarihsel, deneysel ya da normatif yargı gerektiren bir düşünce biçimi değildir. Ama ahlâkî doğru veya iyinin anlamı nedir, etik ve değer yargıları nasıl temellendirilebilir ve geçerli kılınabilir, ahlâklılığın doğası nedir, ahlâkî olan ve olmayan arasındaki ayrım nedir, “özgür” ve “sorumlu” kelimesinin anlamı nedir gibi soruları temele alır.
Bu bağlamda ahlâk ile ilgi genel olarak üç farklı seviye ayırt edilir:
1.Ahlâk ve günlük ahlâkî yargılar: Tüm ahlâkî faktörlerin işin içinde olduğu alandır. Kişi, yapması gerektiğini düşündüğü şeyi ifade ettiğinde, bu faktörler onun ahlâk ifadelerine yansır ve bu hiçbir teorik zemine sahip olmayıp sadece kişinin ahlâkî yargılarının bir toplamı olabilir.
2.Normatif etik: İyi, haklı, zorunlu vb. olan şeylerin ve eylemlerin nasıl öyle olduğunu keşfetmeye yani hangi yargı ve prensiplerin neden benimsenmesi gerektiğini keşfetmeye yöneliktir.
3.Meta etik: Etik ifadelerin analizi, onların anlamlarıyla, hangi bağlamlarda kullanıldıklarıyla ve genellikle de mantıksal işlevleri ile ilgilidir. Bu bölümlemeye uygulamalı etik ilave edilebilir.
NORMATİF ETİK
Normatif etik nasıl yaşamamız, nasıl eylememiz, nasıl iyi bir insan olmamız gerektiğine ilişkin kural koyucu ve düzenleyici birçok ifadeyi, ilkeyi ortaya koymaya çalışır ve hangi türden eylemlerin iyi ve hangi türden yükümlülüklerin ahlâkî anlamda bir zorunluluk olup olmadığını tartışma konusu yapar. Normatif etik, ahlâkî yargılarımızın düzen ve tutarlılığını sağlar ve onlar yoluyla ahlâkı temellendirmeye çalışır. Bu anlamıyla ahlâkî olarak doğru ve yanlış muhakemesini düzenleyen ahlâkî standartlara ulaşan etik teorilerin genel adıdır.
Kısaca normatif etik nasıl yaşamamız gerektiğine ilişkin ilkeyi ortaya koymaya çalışan ve klasik anlamda ahlâk felsefesi nedir sorusunun yanıtını veren bir etik yapma türü; ahlâkî standartlara ulaşan etik teorilerin genel adı olarak düşünülebilir. Buna göre ahlâkî eylemin sonuçları açısından değerlendiren faydacılık, eylemi iyi isteme/iyi niyet açısından değerlendiren ödev ahlâkı (Kantçılık), eylemi eyleyen kişi açısından değerlendiren erdem etiğinden normatif kuramlar olarak söz ederiz. Tabi ahlâk felsefesi tarihindeki hazcılık (hedonizm), mutlulukçuluk (eudaimonizm), çilecilik gibi ahlâk öğretilerinden (Kyreneliler, Kinikler, Stoacılar); kozmolojik, antropolojik, dinsel, toplumsal temellendirmelerin yanı sıra, mutluluk, akıl, duygu ve sezgi ile temellendirilen birçok normatif etik kuramdan söz edilebilir.
Önümüzde dünyayı daha yaşanmaz, daha baskıcı ve yıkıcı hâle getiren davranış problemleri bulunmaktadır. Ahlâk filozofunun çözmeye çalıştığı ve etik problemler olarak gördüğü davranış problemleri, insanları her an birbiriyle kavga etmeye, birbirini öldürmeye hazır oldukları konular üzerinedir. Günümüz dünyasında çevre sorunlarından savaş, yoksulluk ve mültecilik sorununa, insan hakları kadar hayvan haklarına kadar pek çok tartışmalı sorun (ırkçılık, cinsiyetçilik, hayvan hakları gibi) İkinci Dünya Savaşı sonrası özellikle altmışlı yıllardan sonra filozofların daha çok dikkatini çekmektedir. Bu şekilde Avrupa’da ve dünyada etik, yeni bir etik dalı olarak uygulamalı etik son yarım asırda felsefi konular arasında öne çıkmaya başlamıştır.
Kaynak:Adanapost
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.