Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Kürtler Gültan Kışanak mı?



Tabii ki değil.

Kürtler Abdullah Öcalan mı?
Tabii ki değil.
Kürtler, kendi topraklarından çıkan bir kaymakamı linç etmeye kalkan adamlar mı?
Tabii ki değil.
Kürtler, sokakta araç kundaklayanlar mı, belediye otobüsüne bomba atanlar mı, işyerlerini yakanlar mı?
Tabii ki değil.
Tabii ki bunların tamamı Kürt ama Kürt toplumunu bunlar temsil etmiyor.
Bunlar ne kadar Kürtler'i temsile oynuyor olurlarsa olsunlar, Kürtler adına bu sembollerin baskın hale gelmesi, Kürtler için haksızlık.
Türkler'in içinden de Gültan Kışanak'lar, Öcalan'lar çıkar. Ama onlar da "Türkler"i temsil etmezler.
Her türün bir doğuş zemini vardır. Gültan Kışanak'ı doğuran bir zemin de vardır, Öcalan'ı doğuran bir zemin de... Bu zeminlerin tahlil edilmesi lazım. Kışanaklaşmayı da anlamak lazım, Öcalanlaşmayı da ya da sokak militanlaşmasını da... Bu noktada devlet ve sistem adına işlenen günahların tahlili de yapılabilir, yapılmalı.
Ama Kürt toplumunun özgün karakterinin gelip Öcalan'da somutlaşmasının, tarihi bir başkalaşım anlamına geleceğini de unutmamak lazım.

Hani asimilasyon var ya...


Asimilasyondan bahsediyor, ona öfkeler yöneltiyoruz ya...

Bir süredir PKK hareketinin, gerçekte Kürtler'in kişiliğinde bir asimilasyon gerçekleştirmeye çalıştığını görmek lazım.
Kaymakamın önüne siper olup linççilerden koruyanların da Kürtler olduğunu, hatta bizzat kaymakamın da Kürt olduğunu düşündüğünüzde, işaret etmeye çalıştığım fark daha iyi anlaşılabilir.
Bazen onlar da ifade ediyorlar, siyasi arenaya giren kadın aktörlere bakıp:
-Kürt kadınının formatı değişti diye...
Bazen onlar da ifade ediyorlar:
-Bizim neslimiz, iletişim kurulabilecek son Kürt neslidir. Bizden sonra gelen, sokakta büyüyen gençler çok daha öfke dolu. Onlarla hiç iletişim kurulamaz.
Mesele şu:
Bu format değişikliği, çok olumlanacak bir şey mi?
Belli ki o değiştirilmiş format, kadını, gençliği ile Kürtçü siyasetin ana malzemesi durumunda.
Kürtçü siyaset o malzemeyi kullanıyor, onun üzerinden siyasi rant devşiriyor. Dağda ve şehirde terör bulunmalı ki, Kürtçü siyasetin pazarlık gücü olsun. Böyle bir kurgu var.
Ben de diyorum ki:
Bu, insanları ölüme sürüp, üzerinden siyaset yapmak anlamına geliyor.

Önder diye Öcalan'ı kutsarsanız...


Eğer siz, Kürt toplumunun önüne,
"önder" diye Abdullah Öcalan gibi birisini koyar ve her Kürt gencinden bir Öcalan yontmaya kalkarsanız, Kürt toplumunun karakteriyle Frankeştayn kadar oynamış olursunuz.
Sokakta büyüyen Kürt genci bir ideal nitelik arz etmiyor diyorum ben. Onlar, Kürtçü siyasetin kurbanları...
Dağda 3 yıl-5 yıl yaşayabilen kız-erkek Kürt gençleri, bir ideal nitelik arz etmiyor diyorum ben. Onlar da Kürtçü siyasetin savaş kurbanları...
Belki de Karayılan, Bayık, Fehman Hüseyin, bir gün İmralı gibi bir yerde, "Kutlu önderleri" gibi, hayatlarını sürdürecekler, peki ya bu süreçte dağlarda hayatını kaybedenler?..
Kürtler'in yüzde 25'ini temsil ediyorlar.
Kürtler'in yüzde 75'i onların formatını onaylamıyor.
Kürtler'in yüzde 75'i kadim formatları ile geliyorlar.
"Bu yüzde 75'in anlamı yok" demek Kürt karakterine sığıyor mu?
Ben bu yeni formatın, siyasi bilinç kazanmasını anlarım, mücadeleci karakter edinmelerini anlarım ama terörle iç içe geçişin Kürtler'in karakterine monte edilmesini anlaşılır bulmam.
Benim bildiğim Kürt karakterinde asalet vardır, onu da, Ortasu ve Gülyazı köylülerinin "Taziyeye gelene el kaldırılmaz" diyen yüce gönlünde gördüm. "Buraya bakanlar gelmesin, herkes silahlı" diye seslenen ya da kaymakamın üzerine çullananlarda o asalet var mıydı, varın siz cevap verin. Diyorum ki Kürt'ün karakteri ile oynamayın.

 

Ahmet TAŞGETİREN

atasgetiren@bugun.com.tr

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.