Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Nurettin Topçu’nun eğitim sistemi eleştirisi

Nurettin Topçu, 1980 öncesi dönemin eğitim anlayışı ve eğitim sistemine ciddi eleştiri getirmektedir. Eğitim sistemi eleştirisini bir kez daha görmek için “Türkiye’nin Maarif Davası” kitabını yeniden okudum. (Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Dergâh Yay., İstanbul, 2006)

Birkaç yazıyla, Nurettin Topçu’nun bu kitabındaki eğitim anlayışı ve eğitim sistemine getirdiği eleştiriye ilişkin aldığım notları paylaşacağım.

Batıcı Eğitim Sistemi

Nurettin Topçu’ya göre tarih boyunca görülen ‘skolastik zihniyet’e Cumhuriyet döneminde de düşülmüş, üstelik yönünü Batıya çevirerek devam etmiştir.

Cumhuriyet döneminde sadece her hangi bir Batılı alimin ne söylediği dikkate alınmış; Batılı fikirler, değerlendirmeye tabi tutulmaksızın taklit edilmiştir.

Ayrıca Batıcı sistem içerisinde öğretmenlik mesleğinin statü kaybına uğradığını ve bu mesleğin fikir ve kültürün otorite merkezi olmaktan uzaklaştığını ifade etmektedir.

Batıcı Tip: İyi Vatandaş, Laik İnsan Ve Teknik Adam

Eğitim sisteminin biçimsel yönünü de eleştiren Topçu, okulun mimari yapısı ile psiko-sosyal havasının birbirine uygun düşmediğini, giderek ruhsuzlaşan bir anlayışla kör ve sağır makineye benzeyen insanların ortaya çıktığını belirtmektedir.

Nurettin Topçu, modernleşmenin eğitim sistemini pozitivistleştirdiğine ve onun milli özelliğini yok ettiği eleştirisini getirmektedir. Pozitivist anlayışın hedeflediği insan tipinin, ‘iyi vatandaş’, ‘laik insan’ ve ‘teknik adam’ olduğunu ifade etmektedir. Bu insan tipini ben hep robot olarak tanımlamışımdır; robot, itiraz etmeyen, sinirleri alınmış köle. En iyi köle, makinadır.

Eğitim: Sosyalleşme Aracı

Nurettin Topçu eğitimi, şu şeklide tanımlamaktadır: “Bir cemiyetin düşünüş tarzının, kültürünün cihazlanması (s.78.).” Bu tarif çok çarpıcı geldi bana. Eğitim, toplumun ortak düşünme aracı, kültürlenme aracı. Bugünün sosyal bilimlerinin ve sosyolojisinin diliyle eğitim, ‘sosyalleşme aracı’dır.

Kutsallaştırdığı ‘uzvi yapı’nın pençesinde kıvranan nesli tedavi için, uzviyetten ilme, ilimden felsefeye, felsefeden sanata ve ahlaka; en son olarak dine kadar yükselmenin gerekliliğini dile getiren Topçu, “hasta ve şaşkın neslin Allah’a götüren yolda yeniden canlanmasının ancak eğitimle mümkün olacağını ve bir neslin kurtuluşunun eğitimin yükselmesine bağlı olduğunu” ( s.26) belirtmektedir.

Nurettin Topçu’ya göre milletin ruhunu eğitim oluşturmaktadır:

“Eğitim sisteminin bozulması, millet ruhunu yerlere serer. Eğitim hangi tarafa yönelirse millet de o tarafa yönelir. Kısacası “millet, eğitim demektir” ( s.24).

Nurettin Topçu’ya göre eğitim sadece mekteplerde okumak ve orada okuyanlara verilen bilgilerle sınırlı değildir. Eğitim, bir milletin bütün halinde düşünme ve yaratıcılık sahasında harekete geçirilmesidir.

Topçu, örf ve adetlerin ve bir dereceye kadar karakterlerin şekillendiricisi olan aileye de okul vasfı yüklemektedir. Sevgi, hoşgörü, fedakârlık gibi niteliklerin kazandırılmasında aileye büyük görevler düşmektedir.

Eğitimin Çift İşlevi: Bilim Öğretimi Ve Kişilik Eğitimi

Nurettin Topçu’nun hedeflediği toplum düzeninin oluşturulmasındaki temel amaç eğitimdir.

“Eğitimin bu işlevi ise bilim öğretimi ve kişilik eğitimi olmak üzere iki koldan yürütülmektedir.

Bilim öğretiminden kastedilen, özgür bir düşünce ile geçmişin birikimi olan fikirlerin zamanın şartları doğrultusunda güncel hale getirilmesidir.

Kişilik eğitiminden kastedilen de sorumluluk bilincine sahip ve içten denetimli, ilkeli insanlar yetiştirme çabasıdır” (s.52).

Eğitim Sisteminin Yozlaşması

Topçu “o günün eğitim sisteminin başka ülkelerin taklidinden ileriye gidememesini eğitim sisteminin yozlaştırılması olarak tanımlamaktadır.

Eğitimin sisteminin yozlaşması ve toplumun ruhunu yitirmesi ise tarih boyunca zamanın gelişmiş tüm medeniyetler karşısında sırasıyla yenilgi ve egemenliği altına girme sonucunu doğurmuştur.

Nurettin Topçu’ya göre Cumhuriyet döneminde yabancı Batı kültürünün etkisiyle sürekli ahlâkî kültür gerilemiştir.

Ahlaki kültürün yerini de fen ve teknik almıştır. Bu durum sürekli yozlaşmaya neden olmuş ve toplum ruhunu derinden sarsmıştır (s.29).

Boynu Bükük Bir Memur: Öğretmen

Nurettin Topçu, genel olarak Cumhuriyet döneminin, özel olarak da yaşadığı dönemin (1940 – 1975) eğitim sisteminin Türkiye’yi dünyada saygıdeğer konuma getirmekten çok uzak olduğunu, bunun en önemli nedenin ise öğrenci, öğretmen ve okulun fonksiyonunu yerine getiremeyişi olduğunu savunmuştur. Bu konuda şöyle der:

“Bugün talebelik, artık ilim yolculuğu değil diploma avcılığıdır.

Muallimlik ise ne bir iman ve irşat yolu, ne de fikir ve kültürün otorite merkezidir. Hatta bir meslek bile değildir. Sadece küçük bir memuriyettir. Muallim, örnek adam değil, boynu bükük bir memur, salahiyetsiz bir öğretici, müdürünün emrinde yaşayan bir baremdir.

Mektebe gelince; o artık ne mabet, ne yuva, ne de ocaktır. Sadece ders odalarının bütününden ibaret bir devlet dairesidir. Biraz da kulüp, sahne, yardım müessesesi, kahve ocağı ve alışveriş yeridir” (s.80).

Eğitim sistemi demek, okul, öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişki demektir.

Eğitim sisteminin bozulması demek de, sürü olmak demektir.

Eğitim, toplumun geleceğini planlaması ve kendini organize etmesidir.

haber7.com / yazının devamı..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.