12 Yıllık AK Parti iktidarı dönemimde kamuya ait banka, işletme,  maden, baraj, arazi, kurum ve kuruluş vb. olmak üzere devletin omurgasını oluşturan kurumlar dışında kalanların   hemen hepsi özelleştirilmek sureti ile yok pahasına özel sektöre (yandaşlara) satıldı (peşkeş çekildi).

Ergenekon, balyoz darbe safsataları ile orduda üst düzey subaylar tutuklandı. Ordu?da geri kalanlar terörist ve darbeci olarak suçlanma korkusundan ses çıkaramazken, iktidara yakın olanların önleri açıldı. Ordu AKP?nin himaye ve kontrolüne geçti.

Ordu gibi emniyet teşkilatında revizyona gidildi. Emniyette de Ergenekoncu olarak suçlananlar tutuklandı cezaevine konuldu. Ardından Emniyet teşkilatında cemaat yapılanmasına göz yumarak, emniyet içerisindeki Atatürkçü, milliyetçi, vatansever polislerin bir kısmı tayin edilirken,  emekliliğe hak kazanmış olanlar da emekliliğe zorlanarak teşkilattan uzaklaştırıldı. 17 ve 25 Aralık operasyonları ile cemaat yapılanmasına göz yummanın tokadını yiyen AKP şimdi emniyet teşkilatını ?paralel? diye adlaandırdığı cemaat yapılandırmasından arındırma çabası içerisinde operasyonlarını sürdürüyor, yerine kendi kadrosunu oluşturuyor.

Ergenekon ve balyoz davaları sırasında olabildiğine yargıyı vesayet altına almaya çalışan AKP, 2010 yılında yargıyı bağımsızlaştırmak adına anayasa değişikliğini de gerçekleştirdi. Ancak 17 ve 25 Aralık operasyonu ile yargıdaki değişikliğin istenilen kıvamda olmadığı anlaşılınca, bu olay AKP?yi yeniden yargıya karşı harekete geçirdi.

Önce bir zamanların gözde savcısı Zekeriya Öz olmak üzere birçok savcı ve hâkim?in görev yerleri değiştirildi. HSYK?ya ince ayar çekildi.

Jet hızıyla adli kolluk yönetmenliğinde yapılan değişiklik 21 Aralık 2013 tarih ve 28858 no?lu resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe konuldu. Buna göre artık savcılar başsavcıların bilgisi ve görevlendirmesi olmadan soruşturma yapamayacak keza emniyet şube müdürleri, emniyet müdürleri,  iç işleri bakanının bilgisi talimatı dâhilinde görev yapacaklardı.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) üye seçimleri öncesi bakanlık bürokratlarının da katılımı ile kurulan Yargıda Birlik Platformu?nun Ankara?daki toplantısında. YARSAV yönetiminden Savcı Bülent Yücetürk?ün ?hâkim ve savcıların görevlerini yapmaktan korkar hale geldiklerini, paralelci ve çeteci olmakla suçlandıklarını? belirterek bu platformla hareket etmeyeceklerini? söylemesi yargının içinde bulunduğu durumu açıkça anlatmaya yetiyor sanırım.

Şimdi AKP?den yargıya son hamle Hâkim ve savcılara, Yargıtay ve Danıştay üyelerine rüşvet gibi kıyak maaş zammı yapılacağı. Adalet bakanı Bekir Bozdağ, hâkim ve savcılara seyyanen 1.155 TL. Zam vermek sureti ile maaşlarını arttırılmasına ilişkin kanun teklifini meclise sunacaklarını açıkladı.

Yargıtay?ın 2014-2015 adli yıl açılışına katılmayan adalet bakanı Bozdağ?ın HSYK seçimlerinden önce böyle bir açıklama yapması muhalefet tarafından ?adalete rüşvet? olarak nitelendiriliyor.

Adalet kurumu gibi çok önemli bir kurumda görev yapan hâkim ve savcıların, daha sağlıklı, adil ve etki altında kalmadan karar verebilmesi için yaşam standardının, sağlık ve moral motivasyonunun yüksek olması önem arz etmektedir. Bu nedenle yüksek ücret almaları elbette gereklidir.

12 yıldır ?astığı astık, kestiği kestik? misali her istediği kanunu, yönetmeliği hatta anayasa değişikliğini yapan AKP?nin birden bire yargı mensuplarına bu kadar cömert davranması, hem de HSYK seçimlerinin arifesinde elbette akıllara birçok soruyu getiriyor.

Sadece Adalet değil, güvenlik, eğitim ve sağlık gibi devletin omurgasını oluşturan millete hizmet veren sektörde çalışanların hayat standartlarının yükseltilmesi daha iyi hizmet vermelerini sağlayacaktır.

Tabi öncelikle ahlaklı vakur ve erdem sahibi insanlar yetiştirmek ardından da hayat standardı yükseltilen kişilerin,  hissi, yanlı davranış ve rüşvete meyletmesinin büyük ölçüde önü alınmış olacaktır.

İbrahim Halil SİPAHİ

Araştırmacı Yazar

12.09.2014/adanapost.com