İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

PARTİZANLIK

PARTİZANLIK



Toplumsal huzur ve barışın sağlanabilmesi için en önemli husus milletin devlete ve yönetime güven duymasıdır.

Demokrasi ile yönetilen toplumlarda halkın hür ve özgür iradesi ile ülkenin seçim kanunları çerçevesinde yapılan seçim ve kullanılan oy ile ülkeyi yönetecek siyasi iktidar belirlenir. Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur.

Eğitim, kültür ve medeniyet bakımından gelişmiş ülkelerde halk kendisini yönetecek siyasi partiyi seçerken genel olarak, hür ve özgür iradesi ile birlikte, parti programı başta olmak üzere partilerin seçim programları, bildirgeleri, projeleri ve adayları değerlendirmek, mukayese yapmak sureti ile seçimlerde tercihlerini kullanırlar.

Maalesef ülkemizde böyle bir anlayışhenüz tam anlamı ile yerleşmiş değildir. Özellikle 1980 sonrası ülkemizdeki siyaset arenasında farklı dalgalanmalar meydana gelmeye başlamıştır. 1980 öncesi kalıplaşmış ideolojik siyasi kutuplaşmaların yerini menfaatçi siyasi birlikteliklerin aldığını gözlemekteyiz. Yani siyaseti, partileri, kişisel menfaatleri doğrultusunda siyasal ve ekonomik rant elde etmek üzere kullanım bariz bir şekilde öne çıkmaya başlamıştır.

1980 öncesinde kalıplaşmış ve kutuplaşmış bir siyasi zihniyetin varlığından bahsetmiştik. Bu zihniyet, adeta bir futbol takımı tutarcasına bir siyasi parti ve onun liderine sempati duymak, onu koşulsuz kabullenmek hatta hakkında söz söyletmemek çocuklarına liderinin veya eşinin isimlerini verecek kadar fanatik bir partizanlık halkın belli bir kesiminde yaygındı. Diğer yaygın bir tutum ise, partilerin adeta aile partisine dönüştürülmesi ?Biz ailecek (X) partiliyiz başkasına oy vermeyiz?, ?Benim dedemin, babamın partisi? gibi yani babadan oğla miras kalan particilik. Öyle ki, parti liderlerinin hitabeti, görünüşü, şivesi, hatta partinin amblemi dahi o siyasi partiye mensup olmak ve seçimlerde oyunu vermek için bir neden olabiliyordu. Bu düşüce tarzı kısmen de olsa devam etmekte ise de, yavaşyavaş terk edilmeye başladığını görmek sevindirici.

1980 sonrasında menfaatçi siyaset, particilik baş gösterdi dedik. Nüfus artışı, köyden kente göçün artması,ekonomik daralma, işsizlik, halkın sıkıntıları ile taleplerinde eş zamanlıartış göstermeye başladı. Siyasi çatışmalar, anarşi, eski siyasetçilerin birbirleri ile çekişmelerinden ağzı yanan ve bıkan halk, 12 Eylül sonrasıaçılan yeni sayfa ile darbe yönetiminden, yeniden demokrasiye geçişle birlikte siyaset ve particilik anlayışında da değişmeler baş göstermeye başladı.

Turgut Özal?ın dört eğilimi bir çatıaltında buluşturma sloganı ile Anavatan partisi (Anap) üç seçimi üst üste kazandı. Bu slogan zaman içerisinde siyasi ve ekonomik rant?a dönüşmeye başladı. Geçmişin hızlı Dev-Solcuları, Ülkücüleri, Akıncıları Anap çatısıaltına girdiler hatta bazıları birlikte işler yapmaya başladılar. Hemen aklımıza bunun neresi kötü insanlar akıllanmış ve eski anlamsız çekişmeleri bırakmış bir araya gelmişler diye gelecektir. Muhakkak ki, insanların siyasi görüş ayrılığı yüzünden çatışmaları, ayrışmaları, beşeri ilişkileri koparmalarıakla zarardır. Bir araya gelmeleri ise, takdir-e şayandır, bunu aksi savunulamaz.

Ancak, siyaseti kişisel menfaatleri için kullanmanın da ne kadar ahlaki olduğu tartışılır.. İhale almak, devlet kurumunda terfi ve makam kapmak, işe girmek, işçi aldırmak, tayin vb. işlerini halledebilmek için partilerde görev almak, milletvekillerine yakın olma, parti içi seçimlerde, genel ve mahalli seçimlerde bu nedenlerden dolayı aday desteklemek, aday delege arasında dönen rant. Bu saydıklarımın ne demokrasiye, ne siyasetteki kaliteye ne de ahlaka uyar bir yanı vardır.

Ülkemizde siyasi partiler yasasına göre, devlet memurları ve görev başında bulunan akademisyenlerin fiilen siyasi partilere üye olamaması, dolayısıyla görev alamamaları nedeni ile siyaset ve parti yönetimleri özel teşebbüs ve serbest meslek sahiplerine kalmaktadır. Bunlarında büyük bir çoğunluğu işlerinin yanı sıra siyaseti uğraşmaya vakit ayıramamaları neticesinde siyaset ve parti yönetimlerine zaman açısından sıkıntısı olmayanlar ile eğitim seviyesi düşük, siyasetten kişisel ve ekonomik rant elde etmeyi hedefleyen bir takım kişilerin parti tabanına yerleşmesi ve bir takım görevler alması ile partilerde kalitenin düşmesine sebep olmaktadır. Bunların sayısı siyasi partilere göre değişkenlik gösterse de olumsuz etkileri küçümsenemez.

Bir önemli değişiklik de seçmenlerin menfaat karşılığı oy kullanmasıdır ki, ülkedeki ahlaki çöküşün ne boyutlara vardığına önemli bir işarettir. Kömür, şeker, yağ vb. gibi malzemeler başta olmak üzere çeşitli malzemeler ve para karşılığında oy veren seçmenlerin türemesi, bu da seçmen menfaati olarak karşımıza çıkmaktadır. Miting alanlarında yiyecek içecek dağıtması, özellikle iktidar partisinin mitinglere açılışlara kamu işyerlerinde elemanları iradesi ve arzusu dışında servis ile taşıması bu vesile ile miting ve tören alanlarında suni bir kalabalık oluşturulması da ayrı bir siyasi değişkenlik olarak gözlenmektedir.

Siyasi partiler yasında yapılacak değişiklikler ile siyasi partilere üye olma ve görev alacaklardaki kısıtlamaların kaldırılması siyasette kaliteyi arttıracak partilerde konusunda uzman ehliyetli ve dirayetli kadroların oluşması sağlanacaktır. Belki de böylece siyasetteki bu siyaseten ve ekonomik rant kadrolaşmaları devri kapanacaktır.

İbrahim H.SİPAHİ

02.06.2013/adanapost.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi