Vatanın felaketine ağlamayan gözler kör olsun!
Vatanın felaketine ağlamayan gözler kör olsun!
Müslüman milletler çok zor zamanlarda, ama ülke olarak biz bu zoru aşacağız. Türkiye çok ama çok önemli… Sancaklar düşmez, düşemez…
Müslümanlar hangi devirde ve nerede olursa olsun dik durup, hatta dimdik durarak tebliğ, irşat ve nasihat görevini yerine getirmek zorundadır. Bu husus; bazı itikadî mezheplerle bazı İslam bilginlerine göre vacip, diğerlerine göre de vacip-i kifayedir.
İslam; İnsanlık hayatını tehdit eden, şirk, küfür ve putperestliği ortadan kaldırmış yerine ’Tevhîd’ akidesini yerleştirmiştir. Buna bağlı olarak ferdi ve sosyal mutluluğun temel prensipleri olan, barış, hürriyet, eşitlik, mülkiyet, adalet ve kardeşlik gibi haklar sağlamıştır…
Firavunların, Karunların, Yezitlerin temsilcisi olan Siyonistler ve onun İngiliz aklı özellikle Osmanlı'dan beri bizleri çok kötü oyuna getirdi. Müslüman milletlerin başına azınlık gruplardan birilerini başa getirmek suretiyle, halka ve Hakk’a karşı gelen zalim temsilciler oluşturmuşlardır. Ve böylece yerli işbirlikçileri sayesinde koskoca cihan devleti parçalanarak sömürüldü, maddi manevi yutuldu ve uyutuldu. Şimdi de hala Müslüman milletleri Firavunî oyunlarla sömürerek semirmeye devam etmek istiyorlar...
Yahudi ruhundan kurtulmanın tek yolu:
Sağlıklı, bilgili, dürüst çocuklar yetiştiren ailelerin, toplumda huzur, vatanına ve milletine faydalı bir insan olarak yetiştirmek için maddi manevi tüm gücünü kullanmalı...
Ve böylece, zafer Müslüman milletlerin olacaktır!...
Bu teminatı bize Âlemlerin Rabbi vermektedir: “Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer inanmışlarsanız en üstün olan sizlersiniz.” (1)
Yeter ki, bu cesareti gösterebilelim, cesur olalım…
Bu imanlı yeni nesil, gösterecekleri imanî cesaret karşısında bütün Yahudi ruhu körelecek ve Siyonist kâfirler dize gelecektir…
Bu durumu milli şairimiz, dert ortağımız M. Akif Ersoy’dan dinleyelim:
Binlerce can pahasına sahip olduğumuz toprakların, dünkü teb’alarımız tarafından ele geçirilmesini görmek, Akif için dayanılmaz bir facia, kahredici bir darbe oluyordu. O, bu milli faciaların sebeplerini, tembellik, hissizlik, mesuliyetsizlik, tefrika ve cehalet olarak tespit ediyor, topunun yüzüne tükürüyordu:
“Tükürün cephe-i lâkaydına Şarkın, tükürün!
Kuşkulansın, görelim, gayretleri halkın, tükürün!
Tükürün, milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!..”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.