Anadolu’nun Kara Yağız Evladı: Cuma Yavuz
Tarihçi arkadaşımız Veli Şirin beyefendi, Cuma Yavuz arkadaşımızı soyadı ile de birleştirerek Yavuz sıfatıyla anmış, ben de yiğit görünümünü , parlak esmer tenii ile irtibatlandırdım.” Kara yağız delikanlı” dedim. 1972 yılında İstanbul’a geldiğimde, her işe koşan, kendisine tevdi edilen işleri bihakkın yerine getiren yirmi yaşlarında Üniversiteli, Çapalı bir delikanlı gördüm. Verilen işi yüksünmeyen insanları severim. Asla bir art niyetleri olmaz. Sevgilerini hizmetleri ile sergileyen böyle tipler, daima güven vermişlerdir. Böyle kişilere yüzüne baktım, güvendim, denir.
Onu baştan sona anlatacak değilim. O görevi, yakın arkadaşı Veli Şirin arkadaşımız yapacak. 1980 sonrası ben, kitaptaki hayat hikayemde anlattığım gibi, hem resmi, hatta ilmi görev yapıyordum, hem de ticarete girişmiştim. Hamdolsun kısa zamanda boşluğu doldurduk. Ev bark sahibi olduk. Benim gibi Teşkilat dışı kalan Yavuz Arslanargun abi, arkadaşlarımızın üzerine himaye elini uzatmıştı. Onun yakın çevresinde bulunanlardan biri de Cuma Yavuz arkadaşımızdı. Vefat ettiğini haber aldığımda kırk yaşını yakın aşmıştı. Tabiiki çok üzülmüştüm. Aile muhıti ile, çocuk çoluğu ile eskimez arkadaşlarımızın yakın ilgisini duymuştum ve sevinmiştim. Allah Âhiret Yurdunu Cennet eylesin.
Anadolu’nun Yavuz Bir Evladı: Cuma Yavuz
Veli Şirin (Tarihçi Yazar)
Artık bugün öğretmen okulları eski durumlarını, özelliklerini kaybettiler. Öğretmen yetiştirme işi üniversitelere devredildi. Bir zamanlar Türkiye’de öğretmen okulları, Yüksek Öğretmen okulları vardı. Bu okullarda yeni gelenler eskilere ağabey/abi derlerdi.bu abilik öyle sıradan bir söz ve davranış değildi. Aramızda gerçekten bir kardeşlik oluşur ve hep öyle davranırdık. Varımızı yoğumuzu paylaşırdık. İşte ben Cuma Abi ile böyle bir ortamda, İstanbul Çapa Yüksek öğretmen okulunda tanıştım.1970’li yıllarda dal gibi, esmer, ortadan ziyade uzun boylu idi. Gür ve sarkık bıyıkları vardı.Yüksek Öğretmende o yıllarda öğrenciler sağ ve sol gruplara ayrılmışlardı. Bu gruplarda kendi içlerinde gruplaşıyorlardı. Biz sağ gruplardan Mücadele Birliği mensubu idik. Cuma Abi, Dicle İlköğretmen okulundan İstanbul’a gelmişti. Aslen Diyarbakır Ergani ilçesi, yanılmıyorsam Zırkılyan köyünden idi. Babasının, köyünde imamlık yaptığını anlatırdı. O bölge halkı genellikle Şafii mezhebinden olmasına rağmen Cuma Abi Hanefi idi. Sonraki yıllarda ağabeyini, yeğenlerini tanıdım ama annesi önceden vefat etmiş olduğundan, babası da İstanbul taraflarına pek gelmediğinden onları tanıyamadım. Kendisi de 1975 lerden sonra köyüne pek gidememiş ve babasını çok az görmüştü. Baba hasreti çektiğini yekinen bilenlerdenim. Bunun gibi özel hayatında üzüldüğü çok konular vardı ama hiç belli etmezdi. Yeğenlerine çok yardım etti, bazı yeğenleri o evlendikten sonra bile aylarca yanında kalırlardı. Eşini o bakımdan tebrik etmek gerekir. Hiç alınganlık göstermeden onlara bakar ilgilenirdi. Bazen aklıma gelir, acaba onlar Cuma Abinin vefatından sonra amcalarının çoluk çocuğuyla ne kadar ilgileniyorlar diye. Yüksek Öğretmen Okulunda bulunduğumuz yıllarda, Türkiye’nin komünist akımların tehlikesinde olduğu ve eğer bu akımlar başarılı olursa Rusya’nın esaretine düşeceğimiz endişesi yaygındı. Sağ gurupların oluşumunun özünü de bu endişe oluşturuyordu. Mücadele Birliğinin yaygın bir hareket olarak ortaya çıkmasında Yüksek Öğretmen Okulunun önemli yeri vardı. Cuma Abi’nin de Yüksek Öğretmende ayrı bir ünü vardı. Mert, cesur, samimi, vefalı ve kanaatkardı. Bu özelliklerini ölümüne kadar devam eden arkadaşlığımızda her defasında tekrar tekrar gördüm. 1978 savrulmasında o da teşkilat bağını kesmişti. 1980 lerde içimizde ilk araba sahibi olanlardan biri olarak 1974 model sarı bir volsvogen almıştı. O ne vefalı insandı ki bazı arkadaşlarımızı, haftada bir bazılarını on beşte bir mutlaka ziyaret ederdi. Öyle haber vererek değil, teklif-tekellüfe gerek kalmadan gelirdi. Eşim bile hala Cuma Abi’nin o ziyaretlerini anar. Volsvogeninin o kendine has sesini duyduk mu anlardık ki Cuma Abi gelmiş. Fazla da oturmazdı çünkü mutlaka bir günün içinde birkaç yere daha uğrardı. Ben de sonradan bir araba edindim. Arkadaşlara sık sık gitmeye çalıştım. Ama zaman içinde hayat meşgalesi bu işleri de zorlaştırıyor. Çok sıkıntılı olduğum zamanlarda pek çok defalar Cuma Abi’ye gitmiş ve akşamlara kadar sohbet etmiştik. Rahmetli Mehmet Ali, Cuma Abi ve Taşdiken ile ben aynı yıllarda evlenmiştik. Evlenme işlerimizde hep birbirimize danışırdık. Cuma Abi’ye eşi Hatice hanımı istemeye gidenler arasında ben de vardım. Rahmetli Ahmet Kabaklı Hocamız o zaman büyüğümüz olarak başımızdaydı. Aslen Harputlu olan Kabaklı Hoca, bizim Çapa Yüksek Öğretmenden hocamız idi. İlk öğretmenliğini de Diyarbakır’da yapmıştı. Bu sebeplerin de birleşmesiyle Cuma Abi’yi bir ayrı severdi. Cuma Abi’nin hemşehrisi olarak milli ve manevi değerlere bağlı olmasına kendi fikirlerine yakın olmasına önem verirdi. Hatta 1994 de Cuma Abi vefat ettiği zaman Türkiye gazetesindeki köşesinde “Cuma öldü” başlıklı bir yazı yazdı. Cuma Yavuz, 1974-75 yıllarında Diyarbakır’da bir yıl öğretmenlik yaptı. Ancak o yıllarda PKK ve benzeri hareketler ortaya çıkmaya başlamıştı. Cuma Abi gibi vatansever dindar insanlara karşı saldırılar artmıştı. Sonradan bana anlattığına göre bir gün kendisini emniyetten uyarmışlar “hayati tehlike içerisindesin” diye, O da Diyarbakırı bırakıp İstanbul’a geldi. Bir süre Yeniden Milli Mücadele hareketi dolayısiyle Doğu Türkistan lideri rahmetli İsa Yusuf Alptekin’in yanında çalıştı. Daha sonra da tekrar öğretmenliğe geçti. 1975-80 yılları arası bizim arkadaş grubunun en zor yılları idi. Çünkü içinde bulunduğumuz Yeniden Milli Mücadele hareketi zedelenmiş, yıpranmış ve bizler de geçinme ve hayat derdiyle mesleklerimize dönmüştük. Mehmet Ali, Cuma Abi, Mehmet ve ben öğretmen olmuştuk. Ahmet Abi basın hayatından ayrılmamıştı. Necmettin Abi altı çocuğuyla en zor yıllarını yaşıyordu. Yavuz Abi hayati tehlikeler içerisinde ticaret yapmaya çalışıyordu. İdris Abi ve Halil Abi iyi kötü kendilerine bir iş bulmuşlardı. Cevat’lar dergiciliği yayıncılığı sürdürmeye çalışıyorlardı. Teknik Üniversite mezunu arkadaşların kimileri iş kuruyor, kimileri fabrikalara giriyorlardı, Ali Abi’ler, Ertekin’ler... Biz, Mehmet Ali ve Mehmet ile bir süre Çengelköy Sadullah Paşa Yalısında kaldık. Cuma Abi de bazen bizimle kalırdı. Sonra Mehmet Aliyle ben Üsküdar’da bir ev tuttuk. Taşdiken Silivri’deydi. Cuma Abi yavaş yavaş özel ders işine başlamıştı. İyi bir matematik hocasıydı. İnsanlarla münasebetlerinde har zaman başarılıydı. 1981 yılında Cuma Abi , Mehmet, Mehmet Ali, Haşim ve bazı arkadaşlar bir şirket oluşturmuşlar. O zaman ben kısa dönem askerlik yaptığım için bu işte yoktum. Bu sebeple kendimce kırılmış ama onlara hiçbir zaman belli etmemiştim. Daha sonraları Yavuz Abi ile arkadaşı Muzaffer Bey ayrılmışlar, Cuma Abinin ortaklığı devam etmişti. Mehmetin ticari performansı o yıllarda ortaya çıkmıştı. Hatta hiç unutmam Silivri’de öğretmenken, karpuzda iyi para var diye bir karpuz tarlasını satın almış, traktör kiralamış karpuzculuk yapmıştı. Biz de yanına gitmiş yardımcı olmuştuk. Cuma Abinin Mehmet ile ortaklığı 90’lı yıllarda sona erdi. 1980-83 arasındaki siyasi oluşumlarda yer almak o dönemin önemli bir işiydi. Cuma Abi ve Mehmet anlayabildikleri kadarı ile Milliyetçi Demokrasi partisini tercih ediyorlar Özal’ın partisine yol verilmeyeceğini söylüyorlardı. Yavuz Abi’ler Özal’ın Partisinde yer almışlardı. Yavuz ve Ömer Ziya Abi arkadaşlarımızın Özal’ın partisinde yer alması için çalışıyorlardı. Pek çok ilçeleri bizimkilere kurdurmuşlardı. Üsküdar’ı da Necmettin Abi’ye kurduracakken Cuma Abi ile Mehmet, Necmettin Abiyi etkilemiş vazgeçirmişlerdi. Necmettin Abi yıllarca kaçırdığı bu fırsattan dolayı Cumalara serzenişte bulunurdu. Çünkü Özal’ın partisinde yer alan pek çok arkadaş milletvekili olmuşlardı. İşte o yıllardan itibaren Cuma Abi’nin, Türkiye siyasetinin perde arkası hakkındaki bilgileri giderek arttı. Çoğu zaman duyduklarını öğrendiklerini bize de aktarırdı. 1990 lara doğru Cuma Abinin devlet bürokrasisindeki önemli kişilerle ilişkileri gelişmiş ve 1989 da İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürü olmuştu. 1983 lerde resmi okullardaki görevini bırakan Cuma, Özel Erenköy Güneş Lisesinde Matematik öğretmeni olmuştu. Bu şekilde hem iyi bir maaşa kavuşmuş, hem de özel ders imkanı artmıştı. Bir arkadaşımızın paraya kavuşması, o yıllarda hepimizi sevindirirdi. Çünkü birimizin imkanı artınca diğerleri de bundan faydalanırdı. Kardeşliğimiz hiç azalmamıştı. Ben 1981 de Çamlıcada ev yapmaya başladığım zaman Cuma Abi başta olmak üzere pek çok arkadaştan borç alıp vermiştim. 1986 yılında ben de Özel Erenköy Güneş Lisesine geçtim. Bir süre beraber çalıştık. 1988 de O, okula müdür oldu. 1989 da Cuma Abinin okuldan ayrılmasıyla Güneş Lisesi Müdürlüğüne ben geldim. Onun İstanbul Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü görevi üst bürokrasinin yolunu açmıştı. Ama o özünden ,halinden , tavrında hiçbir şey değiştirmedi. Sık sık görüşüyor ve birlikte çalışıyorduk. Bu yıllarda, 1970 lerdeki Yüksek Öğretmen yıllarından da hatırladığım kesik kesik kuru öksürüğü artmaya başlamıştı. Sosyal Hizmetler Müdürlüğü onu yoruyordu. Bir ara muayene oldu ve akciğerlerinde rahatsızlık ortaya çıktı. Çocukluğunda yörelerinde bulunan evlerin sıvasında kullanılan beyaz toprak tozu tümörler haline gelmişti. Tedavi olması gerekiyordu. O sırada hükümetler değişmiş İl Müdürlüğü görevinden de ayrılmıştı. İsviçre’de ameliyat oldu. İsviçre’de yaşayan kız kardeşim ve eniştem onu ziyaret ettiler. Ameliyat oldu ve geldi ama artık o eski hareketliliği kalmamıştı. Güçten düştüğü görülüyordu. Bir gün fark ettim ki silahı ona ağır geliyordu. Ameliyatından sonra iki yıl kadar yaşadı ve 1994 te vefat etti. Son günlerinde o vefakar Cuma Abi’ye arkadaş gurubumuz öyle bir vefa gösterdi ki anlatılması imkansız.. Hastalığı artıp Yeşilköy İnternational Hospital a yattığı andan itibaren bir aya yakın bir zaman her gün gidip onlarca arkadaş kapıda bekledik. Biz okul ve mücadele arkadaşlarından başka onun sonradan edindiği çevrelerden de pek çok arkadaşı da başında bekledi. Bu sıralarda eşinin, çocuklarının ve kayınbiraderi Nuri Beyin gayret ve metanetleri de muazzamdı. Hele Nuri Bey, sonradan yeğenlerine gösterdiği sevgi ve şefkatle benim gözümde daha da büyüdü. Cuma Abinin üç çocuğu oldu. Burak şimdi askerliğini yaptı, çalışıyor. Bahadır, meslek lisesini bitirdi çalışıyor. Esra başarılı bir lise öğrencisi. .Eşi Hatice hanım fedakarane bir şekilde çocuklarını yetiştiriyor.Ruhun Şad olsun Cuma Abi. Veli ŞİRİN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.