İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Demokrasi ve Toma-krasi

Demokrasi ve Toma-krasi

De­mok­ra­si­yi kelimesi sosyal demokrat, demokrat, milliyetçi, muhafazakâr, liberal, etnik vs. hangi siyasi akımı temsil ederlerse etsinler siyasilerin ağzından düşmeyen vazgeçilmeyen büyülü bir kelime.

Son yıllarda demokrasi kelimesi, çoğulcu demokrasi, özgürlükçü demokrasi ve Cumhuriyetçi demokrasi gibi bir kavram karışıklığını gözlüyoruz.

Demokrasinin özüne baktığımızda zaten Cumhuriyet olmazsa olmaz yönetim tarzı, halkın çoğunluğa hitap etmeyen ve kapsamayan, özgürlüğün olmadığı yerde zaten demokrasiden bahsedilemez. Bu gün Asya ve Afrika?ya baktığımızda birçok ülkede Cumhuriyet var ancak demokrasinin varlığından söz etmek mümkün değil.

Millet tanımının bir çerçeveye oturtulmadığı,eşitlik, gerçek bir vatandaşlık dü­ze­ni sağlanamadan ve Cum­hu­ri­yetin te­me­l ilkeleri mihenk taşları yerine oturtulmadan demokrasi söz­de ve bi­çim­sel ka­lmaktan öteye varamaz.

Baş­ta Av­ru­pa­?nın ki­mi ül­ke­le­riy­le As­ya ve Af­ri­ka ül­ke­le­rin­de adın­da ?Cum­hu­ri­ye­t? söz­cü­ğü bu­lun­mak­la bir­lik­te Cum­hu­ri­yet­le il­gi­si ol­ma­yan ül­ke­ler gi­bi, de­mok­ra­tik sa­yıl­sa­lar da de­mok­ra­si­nin özüy­le il­gi­si ol­ma­yan ül­ke­ler var­dır. Cum­hu­ri­ye­te da­yan­ma­yan, onun ge­rek­le­ri­ne uy­ma­yan, ai­le ve ki­şi yö­ne­ti­min­de za­man sü­rek­li­li­ği olan dev­let­le­rin ya­pı­sı içinde halk adına demokrasinin varlığı savunulamaz.

Türk milleti, ger­çek de­mok­ra­si­ ile Cumhuriyetin kuruluşu ile tanışmıştır. Birinci kurucu meclis ve 1921 anayasasıile kendi özünü ve düşüncelerini tatbik ettiği inkılâplarla Cumhuriyeti daha fazla anlama ve yaşama imkânına malik olan necip Türk milleti demokrasiyi de buşekilde kavramaya başlamıştır.

İkinci dünya savaşından sonra dünyadaki ekonomik çalkantılardan küçük sıyrıklarla düzlüğe çıksak da, 1947?de IMF?ye üye olmakla başlayan 1948 ? 1951 Marshall yardımları ile ekonomide dışa bağımlılık bir müddet sonra ülke siyasetinde de dışa bağımlılığı getirmesi. Osmanlı Padişahı 4.Murat?ın Leh kralına yardım göndererek ? Bugün para almaya alışanlar yarın emir almaya başlarlar? sözünün ne kadar da yerinde söylendiği hatırlatıyor.

Arka arkaya çoğunlukla iktidar olmanın rehavetine kapılan DP?nin çizgiden uzak­laş­ma­lar, yoz­laş­ma­lar, inanç sö­mü­rü­sü, par­ti­zan­lık ve ay­rış­ma­lar­la aynı bu­gün­kü polis gücüne dayanan bir idareye dönüşmesine neden olmuştur. Bu arada alınan yardımların yatırımlara dönüşülmesindeki hatalar, geri ödemeler de yaşanan sıkıntılar bir müddet sonra iktidarın kalemi kırılmasına neden olur. Böylelikle 1960 darbesi Türkiye?de fiili olarak demokrasiye vurulan ilk darbe olarak tarihimizde yerini alır.

Ardından 1963 den 12 Mart 1972 muhtırasına kadar süren çalkantılı dönemin 70?li yılların ortalarından itibaren ülkede büyük bir kaos ortamı yaratması sağ-sol çatışması altında kardeşin kardeşe düşman olarak günde onlarca kişinin ölmesinin ardından 12 Eylül 1980 darbesi ile 1960 darbesi sonrası zaten oturamamış demokrasiye bir darbe daha vuruldu. Bu seferde demokrasiyi sözlükte bırakan 1961 anayasasının hükmünü kaldıran 1982 anti demokratik darbe anayasası ile Türkiye?de demokrasi kavramında yeni bir süreci başlatmış oldu.

Kasım 1983 seçimlerinden sonra yeniden demokrasiye geçişle kanun hükmünde kararnameler, siyasi yasakların kalmasına yönelik referandum. Son yıllarda adına demokratikleşme paketi denilen paketlerin ardı ardına açılması daha birkaç yıl önce referandum ile anayasada çoğunluğu adaletle ilgili anayasa maddelerinin değiştirilmesi bugün o yapılan değişikliklerin yeniden değiştirilmesi adına başlatılan anayasa değişikliği çalışmaları. Cumhuriyetçi demokrasinin ülkemizde ne kadar sindirilerek anlaşıldığını görmekteyiz.

Yargının bağımsızlığı tartışılırken o gün yargıyısavunanlar, hatta savcı olduklarını ifade edenler. Bugün, yargı ve kolluk gücü kendi yakınlarının hırsızlık ve yolsuzluklarına dokununca, yargıdaki işleyişten rahatsız oluyor. Dün halka karşı orantısız ve acımasızca güç kullanan kolluk gücü taltif edilirken şimdi tabiri caiz ise harmanlanan pamuk gibi her biri bir tarafa atanıyor (atılıyor). Böylece Erk­ler-güç­ler (kuv­vet­ler) ay­rı­lı­ğı hi­çe sayılmakta nitelikli demokrasi ortadan kaldırılarak söz güç mühür sahibinin oluyor.

Türkiye ?tarih tekerrürden ibarettir.? Sözünü son yıllarda bir kez daha sindire sindire yaşıyor. Bir tarafta her fırsatta sokağa dökülen öğrenci ve halk ve karşısında, kolluk gücünü en hoşgörüsüz ve acımasızca kullanan bir yönetim. Kimlik ve kişilik çıkmazında bulunan bir takım kolluk kuvveti mensubunun aldığı emirleri adeta birde kendinden bir şeyler katmak sureti ile uygulaması. Ülkede demokrasiyi, coplu, sopalı, biber gazlı, silahlı,tomalı bir sürece bıraktı. Kimsenin kimseyi dinlediği de dinleyeceği de yok. Hedef seçimi yok, bizden olmayan hedeftir mantığı yaşla kurunun ayırt edilmediği günleri her toplumsal olayda yaşıyoruz. Yaralanıyoruz veya ölüyoruz.

Demokratikleşme paketleri gündeme geldikçe, yürürlüğe girdikçe, aslında demokrasiden bir adım daha uzaklaşıyoruz.

Ülkedeki mevcut ve ortaya çıkan yeni sorunlara çözüm üretemeyen veyahut kendi ideolojisi doğrultusunda çözüm diye ortaya konulan ve halk tarafından itibar görmemesi üzerine ?ben yaptım oldu?mantığı ile kendi tarzlarını dikta etmeye çalışarak her geçen gün yeni yasaklamalar ortaya konulması ister istemez halk da tepkilere neden olmakta. Bu seferde devreye Tomakrasi girmekte.

Demokrasi, halka baskı uygulama, kendi fikir ve ideolojisini halka dikta etme rejimi değildir. Demokrasi fikir ve düşünce hürriyeti adı altında devlete başkaldırı olmadığı gibi, devlet gücünü orantısız kullanma asla değildir.


İbrahim Halil SİPAHİ

AraştırmacıYazar

19.01.2014/adanapost.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi