İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Derin Devletten, Paralel Yapı’ya,

Derin Devletten, Paralel Yapı’ya,

 

Refah-Yol (Refah Partisi- Doğru Yol Partisi) iktidarı döneminde başbakanlığı alan Refah Partisi (RP)  “milli görüş” hareketi devlette kadrolaşma ve devletin sinir noktalarına erişme imkanına ulaşamadan “post modern” darbe olarak adlandırılan 28 Şubat hadisesinin ardından bir süre sonra kapatılmıştı.

Kapatılan RP’den “milli görüş” tabanlı iki partiden birisi ve 28 Şubat mağduru, darbe sendromlu olarak doğan AKP. Hoca efendi ve cemaatinin de açık desteği ile 2002 yılında iktidara geldiğinde ilk iş olarak devlet içerisinde kadrolaşmaya kollarını sıvamış.  Devletin sinir noktalarına kadar yerleşmiş ve devlet içerisinde devlet haline gelen “derin devlet” olarak adlandırılan yapıyı çökertmek için devletteki tecrübesizlikleri işve gönül birliği içerisinde oldukları cemaatin zaten devlet içerisinde, TSK, MİT ve Emniyet teşkilatı olmak üzere önemli noktalarda var olan kadrolaşmasını daha da genişletmesine olanak sağladılar.

İşte tam bu nokta da “derin devlet” ve TSK’nın olası darbe girişimini bertaraf etmek adına bilerek veyahut “aldatıldık” dedikleri gibi samimiyete aldanarak (defalarca, uyarıldı, uyardık) cemaatin kadrolaşmasının önünün açılması devlet içerisindeki “derin devlet” yapılanmasını ortadan kaldırırken “paralel yapı”’ yı doğurdu. Buna  “yağmurdan kaçarken dolu’ya tutulmak” denir.

Dershanelerin kapatılması meselesi ile araları açılan, 17 ve 25 Aralık operasyonları cemaat’in oluşturduğu tehlikenin ciddiyetinin boyutunu gören kirli çamaşırları ortaya dökülen AKP iktidarı 2014 yılında  “Milli güvenlik siyaset Belgesi”ndeki değişikliği erkene alarak “paralel yapı”’yı bir numaralı tehdit unsuru ve “terör örgütü” olarak “kırmızı kitap”’a dâhil ettiler.

Derin yapılanmalar hemen her devletin vazgeçilmezidir;

İktidar olan bir partinin aynı zamanda muktedir olabilmesi için devletin derinliğine de sığ yerinede, zirvesine de hâkim olması gerekir. Bu nedenle Büyük devletler başta olmak üzere tüm dünya devlerinin büyük çoğunluğu devletin geleceğini korumak, iç ve dış tehdit unsurlarını bertaraf etmek üzere kontrolü altında resmi yapılanmaları dışında gayri resmi yapılanmalar oluşturur. Bu oluşumlarda gerektiğinde mafya, mahkum, kabadayı vb. kişileri de kullanır. Bu yapılanmalara genel olarak “derin devlet” denir. Ancak bazı ülkelerde “derin devlet” farklı ülke, konsorsiyum, mafya, terör örgütü gibi güçlerin kontrolünde hareket eden bir yapılanma olarak önümüze çıktığı gibi. Devlet kullandığı bu gayri resmi kişileri zamanla boş bırakması veya kendi özel işlerinde de kullanması neticesinde devleti kullanmaya başlarlar. Bir zamanlar Türkiye’de olduğu gibi.

Türkiye’de bir dönem başına musallat olan ASALA terör örgütüne karşı bir oluşum kurmuş bu oluşumda boşa çıkardığı asker ve istihbaratçıların yanı sıra Abdullah Çatlı gibi birkaç kişiyi de bunlarla birlikte ASALA örgütünün eylemsizlik kararı almasını sağlamıştı. Ancak ASALA eylem planları ve militanlarını Suriye lideri Hafız Esat, PKK lideri Abdullah Öcalan ve ASALA lideri Agop Agopyan’ın Bekaa vadisinde bir araya geldiği üçlü anlaşma ile PKK’ya devretmiştir.

PKK İle mücadele için “JİTEM” kurulmuş bazı PKK itirafçıları PKK ile mücadelede kullanılırken Bugün IŞİD’in benzeri olarak o dönemde HİZBULLAH terör örgütü, PKK’ya karşı mücadele veriyor diye faaliyetlerine göz yumulmuş, kontrol altında tutulamayan bu örgüt ve kişilerin sonrasında verdiği zararın faturası ise ağır olmuştur.

Seçim işbirliği, gönül işbirliği ile bütün uyarılara rağmen devlet içerisinde devletin mahremine sinir noktalarına sızan ve kadrolaşmasını tamamlayan cemaat yıllardır yaptığı hazırlıkları tamamlamak suretiyle 2006 yılında düğmeye basmış önce devletin görevlileri teker, teker evlerinde, yol kenarlarında, araçlarının içerisinde infaz edilmiş, hazırlanan sahte belgeler, sanıklardan oluşan gizli tanıklar ile “Ergenekon, Balyoz” gibi hayali örgüt ve darbe senaryoları yüzlerce yüksek rütbeli asker, bilim, siyaset adamı ve gazeteciyi yıllarca cezaevine atmayı başarmış, TSK,MİT, Emniyet ve Yargıyı sindirerek eline geçirmeyi başarmıştı.

Bugün gelinen noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ergenekon ve Balyoz operasyonlarındaki subay tutuklamalarına şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı" diyerek yaptıkları hatanın itirafında bulunuyor.

Devlet adamı olmak, dünya lideri olmak lafla sözle, yandaşların söylemi ile olmuyor. Nizam-Mülk “Devlet adamı, ülkesinin karşılaşacağı problemleri önceden tespit eden ve tehlikelere karşı önlemini alan kişidir” diyor.

Sonuç olarak düştüğü hata veya aldanmanın neticesinde yaşananlar karşısında gaflet uykusundan uyanan Cumhurbaşkanı ve iktidarın talimatıyla İçişleri Bakanlığı hazırladığı son “terörist” listesinde “Paralel yapı”’yı terör örgütü olarak tanımlanırken Fethullah Gülen'i de “terörist”olarak listeye dâhil ediliyor.

Devlet adamı vakur ve dirayetli olur, iki defa ölçmeden biçmez, aldatılmaya karşı uyanık olur ve yaptığı hatanın çabuk farkına vararak telafi eder. Çünkü devlet adamının hata yapma lüksü yoktur. Astsubay okulunda öğrendiğimiz ve bütün askerlere öğretilen bir öğüt vardır “bir asker uyursa, bir bölük asker ölür”. Devlet idarecinin yapacağı hatalarda ve aldanmalar aynı kategoriye girer.

 

İbrahim Halil SİPAHİ

01.11.2015/adanapost.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi