Hayrettin Durmuş

Hayrettin Durmuş

Fuat Sezgin Tam Bir Ayaklı Kütüphaneydi

Fuat Sezgin Tam Bir Ayaklı Kütüphaneydi

Fuat Sezgin Tam Bir Ayaklı Kütüphaneydi

İslâm dünyasının bilimde ve teknikte göz kamaştıran o muhteşem asırlarına veda edince ne acıdır ki gerileme, çöküş ve inkıraz devri başlamıştır. Rahmetli Erol Güngör “Bugün İslam’ın uyanışından bahsediyorsak bu aynı zamanda İslam milletlerinin bir uyuklama dönemi geçirdiğinin de itirafıdır” derdi. Aliya İzzetbegoviç’in en büyük üzüntüsü gençlerimize hep tarihten örnekler vermemiz ve yaşadığımız çağda maalesef bu büyüklüklere, güzelliklere sahip olamayışımızdı.

İslam dünyasının içine düştüğü dehşet verici atalet hepimizi rahatsız etmektedir, etmelidir. Söze “Bir zamanlar” diye başlayıp hep geçmiş asırlardan örnekler veriyor olmamız yaşadığımız dramı açıkça gözler önüne sermektedir. Elbette umutsuz değiliz. Toynbee On ciltlik ünlü “Tarihin Araştırılması” isimli eserinde Bütün medeniyetlerin öldüğünden ancak Türk-İslam medeniyetinin uyuklama döneminde olduğundan dolayısıyla İslam medeniyetinin yeniden uyanabileceğinden bahseder.

 

Bu girizgâhtan sonra sözü Prof. Dr. Fuat Sezgin hocaya getirmek istiyorum

Fuat Sezgin Hoca tarihin zaman tünelinden değil yaşadığımız çağdan ne güzel bir örnektir, umuttur bize. Her fani gibi o da 30 Haziran 2018 tarihinde 94 yıllık ömrünü tamamlayıp dünyasını değiştirdi. Sadece Endülüs medeniyetinde gördüğümüz güzellikte ciltler dolusu kitap bıraktı. Bu ne güzel sadaka-i cariyedir. Hz. Peygamberin kutlu buyruğundan ilham alarak gıpta etmemek, imrenememek mümkün mü? “ Âlimin ölümü âlemin ölümüdür” sözü ancak Fuat Sezgin gibi kıymetli bir ilim adamından ardından söylenebilir.

Fuat Sezgin hoca da idealistlerin kaderini paylaştı. Çileler onu yıldırmadı. Dünyaya âlimler diyarı Bitlis’ten “Merhaba” demişti. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde şarkiyatçı olan Alman Hellmut Ritter’in yanında öğrenim gördü. Onun teşvikiyle İslami Bilimler Tarihini araştırmaya başladı. Buhari’nin Kaynakları adlı doktora teziyle dikkatleri çekti. 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle üniversiteden uzaklaştırılınca Almanya’ya gitmek zorunda kaldı. Bu vesile ile kanayan yaramız “Beyin Göçü” üzerinde bir kere daha ciddi olarak düşünmeliyiz. Fuat Sezgin Frankfurt Üniversite’sinde önce doçent, daha sonra profesör oldu. Yıl 1965’ti. O gün bugündür ömrünü İslami bilimlere adadı ve harika eserler ortaya koydu.

1983 yılında J.W.Goethe Üniversite’sinde çalışırken Müslüman bilginler tarafından yapılmış aletlerin, bilimsel araçların örneklerinin sergilendiği bir müze açtı. İslam kültürünün bilimsel gelişmeye olan katkısını anlatmayı amaçladığı katalog “Wissenschaft und Tecknik im İslam” 2003 yılında yayınlanabildi. Ne hazindir ki diğer dünya dillerine çevrildiği halde Almanca aslından dilimize çok sonra tercüme edilebildi.

Fuat Sezgin Hoca İslam bilginlerinin dünyaya olan katkısının çok azmış gibi gösterildiğini oysa başta astronomi olmak üzere fizik, kimya, matematik, coğrafya ve tıp gibi alanlarda yaptığı katkıların bugünkü modern bilimin kurulmasına öncülük ettiği anlatmak için bir ömür çırpındı durdu. Avrupa medeniyetinin temellerinin iddia edildiği gibi Yunan medeniyeti sayesinde değil tam tersine İslam medeniyeti sayesinde atıldığını anlattı dünyanın her yerinde. Ömrü boyunca İslam medeniyetini savundu ve “16.yüzyılın sonlarında İslam medeniyeti duraklama içine girmeseydi insanlık bu gün ulaştığı bilimsel seviyeye iki yüz yıl önce ulaşırdı.” tezini savunup durdu.

 

Fuat Sezgin’in Âlim Olmasına Yol Açan Olay

Fuat Sezgin kelimenin gerçek manasıyla on parmağında on hüneri olan bir adamdı. Pek çok alanda çalışabilirdi ancak yaşadığı bir olay, daha doğrusu bir şok onu İslami Bilimleri araştırmaya mecbur etmişti.

23 yaşında gencecik bir talebe iken hocası Alman oryantalisti Hellmut Ritter bir gün “İslam tarihinde matematikte dünya çapında çok değerli Müslüman bilginler yetiştiğini” söylemişti. Fuat Sezgin bu sözü duyunca çok şaşırmıştı. Röportajlarında o gece uyuyamadığını ve kendisine ilkokul yıllarından beri öğretilen bilgilerin eksik ve yanlış olduğunu düşündüğünü anlatmıştı. İşte o gece İslam Biliminin Tarihini araştırmaya karar verdi.

 

“Müslümanlar Günümüz Biliminin Kurucularıdır.”

Fuat Sezgin hoca “Müslümanların ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bilim dünyasında yerleri olduğunu kulaktan dolma bir şekilde öğrenmeye başladıklarını” söylerdi. Oysa “Müslümanların hicrî 1. ve 2. yüzyılı içerisinde çok farklı kültürlerle karşılaştığını ve bu kültürleri eşi görülmemiş bir şekilde özümseyip miladî 9. yüzyılın ilk yarısından itibaren bu kültürlerden aldıkları bilgileri kullanarak yaratıcılık aşamasına geçtiklerini ve 16. yüzyıla kadar yaklaşık 800 yıl boyunca üreticiliklerinin devam ettiği” düşüncesindeydi.

Müslümanların diğer medeniyetlerden aldıkları bilgiyi kültür merkezlerinde geliştirdiklerini, yeni bilimler ortaya koyduklarını ve kurulacak olan yeni bilimlerin temelini attıklarını yazdı kitaplarında.

Fuat Sezgin Hocanın kitaplarının listesini yapmaya kalsak sayfalar tutar. Beş cilt olarak yayınlanan “İslam’da Bilim ve Teknik” kitabının çalışmalarının özeti olduğunu söyleyebiliriz.

Bu yazımızda daha hocanın biyografisini bile yazamadık. Nasipse başka bir yazımızda hocayı ve çalışmalarını daha geniş olarak ele almak vefa borcumuzdur.

Değerli Türk Bilim Adamı Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Allah’tan rahmet diliyor, kederli ailesinin, Türk Milleti’nin ve İslâm dünyasının başı sağ olsun diyoruz. İnanıyoruz ki onun açtığı ışıklı yol millet evlatlarına rehberlik edecek, yeni Fuat Sezgin’ler yetişecek ve İslam Medeniyeti insanlığa umut olmaya, müjdeler sunmaya devam edecektir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Durmuş Arşivi