İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Gülen Okulları,

Gülen Okulları,

 

 

Müslümanları sindirmek İslamiyet’i mâbede ve vicdanlara hapsetmek İslam toplumunu, Akaid ve fıkıhtan uzaklaştırıp sadece tasavvuf ile iştigal etmesini. İslam’ın içtimai ve sosyal hayata nüfus etmesini engellemek için, Osmanlı döneminde başlatılan Müslümanları sindirme ve soyutlama hareketi Cumhuriyetin kurulmasından kısa bir müddet sonra yeniden baş göstermiş İslam’ı, İslam içerisinden çökertme hareketinde Ömer Fevzi Mardin’den başlayarak birçok aktörleri perde arkasında destekleyip onlarla bu emellerine ulaşmak yolunu tercih etmişlerdir. Bilhassa 1960 ihtilâlıyla hızlanan bu hareketin son aktörü ise, Fethullah Gülen’dir.

1965-66 yıllarında İzmir’in Kestane Pazarı’ndaki Kur’an-ı Kerim Kursu’nda görev yaparken önce MİT’in hizmetine giren Fethullah Gülen, 1970’li yılların başlarından itibaren Nur cemaati içerisinde hızla öne çıkmaya başlamış. Türkiye içerisinde cemaat evleri ile başlayan, yurt ve dershanelerle devam eden eğitim halkası, okullar ile yayılmaya başlamıştır. Türkiye’deki faaliyetlerin ardından İsrail ve Amerika’nın desteği ile diğer İslam ülkelerinde Türk okulları adı altında sözde Türkçeyi dünya dili yapmaya yönelik eğitim kurumları Gülen kurulmuştur.

Mersin Milletvekilliği yapan Hilmi Türkmen, Manisa müftüsü olduğu dönemde Fethullah Gülen’in kendisine gelerek iş istediğini daha önce İskenderun’da yaşadığı bir vakadan dolayı Gülen’e fazla güvenemediğini, ancak yine de bir şans vermek için vaiz olarak görevlendirdiği söylüyor ve ekliyor  “Bir gün vaaz ederken kürsüde düşüp bayıldı. Kendisini hastaneye kaldırdık. Doktorlar depresyon geçirdiğini söyleyerek, O’nu Manisa’daki Akıl Hastanesi’ne sevk ettiler. Burada bir-iki ay yattıktan sonra çıktı. Yine iş istedi. Kendisine, Manisa’nın küçük bir yer olduğunu, akıl hastanesinde yatmış olmasının şuyû bulduğunu, orada vazife yaparsa adının “deli hoca” ya çıkacağını, kendisine civar vilayetlerden birinde iş bulmasının daha doğru olacağını söyledim. Kendisinin idarecilerini tanıdığım İzmir’in Kestane Pazarı’ndaki Kur’an-ı Kerim Kursu’na çocuklara Kur’an öğretmesi için görevlendirilmesine vesile oldum.” Hilmi Türkmen’in şu sözleri ise, bizim Gülen’in MİT ile olan ilişkisini tasdik eder şekilde. Gülen’i hatırını sormak ve kontrol bakımından beş on gün sonra oraya uğradığımda, baş başa bir kişiyle fiskos ettiğine rast geldim. Konuştuğu adam, beni görünce yaydan çıkmış bir ok gibi fırlayıp kaçtı. Kendisine:

- “Bu kimdir?” diye sorduğumda:

- “Bir talebe velisi!..”diye cevap verdi.

- “Bu söz doğru değildi. Tahkikatım da onu göstermiştir. Bu adam, böyle bir karşılaşmadan beş-altı ay evvel bana müftülük makamına gelmiş ve MİT’çi hüviyetini gösterdikten sonra, benimle açıkça bir meseleyi konuşmak istediğini söylemiş devlet adına bir görev üstlenmemi teklif etmişti. Ben reddettim, anlaşılıyor ki, Benim yerime görevi Gülen’e vermişler.”(*)

Bu hususta ek bir açıklama yapmak gerekirse, gerek bizim ifademiz gerekse Türkmen’in bahsettiği MİT adına yapılan teklifler aslında “derin devlet” diye adlandırılan oluşumun MİT içerisindeki uzantılarıdır.

Gülen okullarının amacı, bu okullara zeki talebeleri tespit ederek içlerinden cemaatin prensiplerine uyan ve biat eden talebeleri özel olarak yetiştirmek, ileride devletin kurumları olmak üzere ülkedeki önemli kurum ve kuruluşlara yerleştirmek. Cemaat prensiplerine uymayanları ise nötrleştirmektir. Bunu yaparken sadece inançlarına tutkulu, cemaate yakın ailelerin çocukları hedef kitle olarak seçilmiyor. Tam aksine düşünce ve yaşam biçimine sahip ailelerin çocukları da bu hedef kitlenin içerisinde, bunun için burslar, ücretsiz ve yüksek indirimli dershane imkânı ve en önemlisi barınacak yurtlar aile ve öğrencilere cezp edecek şekilde sunuluyor. Nasıl olsa içeriden gelen bağışlar ve dış finansörler bunu ziyadesiyle karşılıyor.

Yurt dışındaki okullar daha da kontrolsüz. Oradaki okullarda okuyan çocukların aileleri bu okulları ayaklarına kadar gelmiş bir nimet olarak görüyorlar. Nedenine gelince onlara güven veren en önemli husus; Türk ibaresinin ve Türkiye’den gelen yönetici ve eğitmenlerin olması. Ancak işin gerçek yüzü o kadar da iç açıcı değil. Fethullah Gülen’in vazifesi, İslam Dünyası’nın her tarafından süper zeki çocukları seçerek Amerika’da okutmak ve sonra onları kendi ülkelerine müstakbel siyasi ve idari kadrolar olarak göndermektir. Bu çocuklarda Müslümanlığın hemen hemen bütün vasıfları mevcut olacak, sadece dinin “muâmelât” kısmını bertaraf edecek bir görüşe sahip olacaklardır. Bunun amacı “İçeriği boşaltılmış muâmelâtsız bir İslam modeli” ortaya çıkarmak aynı zamanda “Protestan Müslüman” oluşturmak.

Yurt dışındaki Gülen okullarının faaliyetlerini daha iyi anlamak için Gülen okullarına sürekli yardımlarda bulunan bir işadamımızın bire bir yaşadığı hatırasını anlatarak bilginize sunmak istiyorum.

Bu işadamımız, iş yapmak üzere gittiği Sudan’da yeni açılan Gülen okulunu ziyaret eder. Okul da kendisini karşılayan görevli kendisini, o sırada makamında bulunmayan müdürün odasına oturtarak biraz beklemesini, müdürün hemen geleceğini söyler.

Müdür gelene kadar O’nun masası üzerindeki yığınla evrakın en üstünde duran bir kâğıt ilgisini çekmiş ve gayr-i ihtiyari onu okumuş. Bu yazının UNESCO’dan geldiğini ve içeriğinin Hartum’da açılan bu okulun masraflarının kendileri tarafından karşılandığını, paranın ne amaçla ve hangi bankaya yatırıldığı bilgisini taşıdığını görür.

Biraz sonra müdür, odasına gelir ve Onunla selâm ve tanışma fazlından sonra aralarında şöyle bir konuşma geçer.

-“Siz burada ne yapıyorsunuz? Arapça öğretiyoruz desen, bunların ana dil Arapça. Şeriat öğretiyoruz desen, resmi nizamları şeriat. Allah için burada ne yapmak istiyorsunuz?” der.

-Müdür,“ Bunların hiç biri değil. Biz burada Sudan’ın müstakbel idarecileri olacak süper zeki çocukları bulup Amerika’ya göndermek için bulunuyoruz. Orada bir üniversitemiz var. Onları yetiştirip tekrar buraya göndereceğiz!.”

O zaman işadamı masa üzerindeki mektubun bir suretini ister.

- Müdür: “Hayır,hayır asla” diyerek, o mektubu aldığı gibi çekmecesine koyar.

Gülen okullarının Türkiye ve İslam devletlerinde yaptığı! Eğitim faaliyetinin ana hedefinin ne olduğunu sanırım bu örnek açıkça göstermektedir. Türkçeyi dünya dili yapma gayesini güttüklerini öne sürerek yapılan bu eğitim faaliyetlerini, kamuoyuna inandırmak adına 2003’den bu yana her yıl düzenlenen Türkçe olimpiyatlarında, bu okullardan getirilen seçme talebelere Türkçe şarkılar söyleterek yarışmalar düzenliyorlar. İslam ülkelerindeki bu okulları tanıtan televizyon programlarında, okullarda verilen eğitim kalitesi ve yine seçme çocukların Türkçe konuşup, şarkı hatta istiklal marşı söylemeleri bu okullarda eğitimin tamamen Türkçe yapıldığı imajını oluştursa da aslında okulların resmi eğitim dilin İngilizce olduğunu öğreniyoruz.

Araç ile amaç arasında farklılıklar gösteriyor ki, Gülen okullarının nihai hedefi arkasındaki güçlerin çıkarlarına hizmet etmek.

 

 

İbrahim Halil SİPAHİ

06.11.2015/adanapost.com.

 

(*) Kadir Mısıroğlu, “Gurbet İçinde Gurbet”  (dipnot: 20 )

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi