
İbrahim Halil Sipahi
YENİ ANAYASA ÇALIŞMASI VE ALTINDA YATANLAR
Anayasa bir toplumda bireylerin nasıl bir düzen içinde yaşamak istediklerini ortaya koydukları bir ?birlikte yaşama Sözleşmesi?dir. Kuşkusuz böyle bir sözleşmenin müzakeresi ve kabulü her ülkede sancılıdır ancak Türkiye gibi sosyo-politik anlamda fay hatlarıyla bölünmüş bir ülkede anayasa yapmak kuşkusuz çok daha zordur. Zordur ama imkansız da değildir.
19 Ekim 2011 tarihinde başlanılan yeni anaya çalışmalarında yaklaşık 21 ay geride kaldı. Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yeni anayasa maddelerini komisyon üyeleri ile danışman kadrolarının müzakere ettiği. Ancak 174 maddeden oluşması beklenen yeni anayasada sadece 48 madde üzerinde mutabakat sağlanabildiği söyleniyor.
Bir yandan AKP?nin başkanlık sistemi ile ilgili maddeler üzerindeki ısrarı, diğer yandan BDP'nin "savaş zararlarının tespiti ve tanzimi" ile ilgili önerisi komisyonun çalışmalarını yavaşlatan başlıklar olarak öne çıkmakta.
Öncelikle BDP?nin bu haddini aşan önerisi hakkında bir iki söz edelim. İmralı müzakereleri, barış ve çözüm süreci safsatası ile iktidarı avucunun içine alan Terörist başı ve BDP eline geçen bu fırsatla alenen tehditlerle her istediğini kabul ettirmenin çabası içine girmiş ve haddini de aşmaya başlamıştır.
Şimdi soruyoruz ,"Türkiye kiminle savaşmıştır, Türkiye kime karşı savaş kaybetmiştir? Türkiye bir ülkeyle, bir devletle savaşmamıştır. Türkiye bir savaş kaybetmemiştir ama madde önerisi metninden anlaşılıyor ki, 30 yıldır ülkeyi kan gölüne çeviren 40 binden fazla insanımızı alçakça, haince katleden uyuşturucu kaçakçısı, emperyalist ve Siyonistlerin taşeronu çapulcular topluluğu PKK. Savaş kazanmıştır ve Türkiye de savaşın mağlubu olarak yapılacak olan anayasaya bu alçak maddeyi koymaya mecbur ve mahkûm edilmek istenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti geçmişte bu kadar badireler atlatmış, bunca önemli başarılar kazanmış bir devlet olarak bugüne kadar hiçbir zaman bu kadar alçak bir talep ve teklifle karşı karşıya kalmamıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde ortaya çıkan Duyun-u Umumiye, Mondros Mütarekesi ve Sevr Anlaşması?nda bile bu kadar aşağılık taleplerle karşılaşılmamıştır.? İşte BDP?nin bunun dışında etnik bölücülük taleplerini içeren 38 tane maddesi daha var.
Yeni anayasa çalışmasını tıkayan bir diğer husus ise, AKP?nin ısrarla üzerinde durduğu başkanlık veya yarı başkanlık sistemi. Kısaca başkanlık sistemi nedir?
Yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma ve dengeye dayanan, yasama ve yargı organlarının demokratik denetimi içinde, yürütmenin iktidar olanaklarını genişleten bir hükümet sistemidir. Başkanlık sistemi, Başkanlık hükümeti sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Bu tanım çerçevesinde dünyada hepsi birbirinden farklı, kendi tarihi, sosyolojik ve siyasal koşullarının ürünü olan başkanlık rejimleri mevcuttur. Başkanlık sisteminin yedi temel unsuru vardır. Yazımızın daha fazla uzamaması için biz AKP?nin kısaca başkanlık modeli önerisine göz atalım.
AKP?nin önerisi Amerikan modelini içeriyor. Buna göre Başkan halk tarafından 5 yıl için seçilecek. Başkan, isterse ikinci kez aday olabilecek. Başkan, partili olabilecek ancak parlamenter olmayacak. Bakanlar Kurulu üyelerini de Başkan atayacak. Bakanların milletvekili olması zorunluluğu aranmayacak, dışarıdan atanabilecek ve parlamentoya karşı sorumlu olmayacak. Bakanları görevden alma yetkisi Başkan'da olacak. Yüce Divan yetkisini parlamentodan bir komisyon kullanacak.
AK Parti?nin 22 maddelik öneri metninde, ABD?deki başkanlık sistemine benzer yanların yanı sıra, önemli farklılıkların bulunduğu öğrenildi. AK Parti, önerilerinin bazılarını ?Yasama? bölümü için sunarken, ?Yürütme- Yargı? bölümlerinin görüşülmesi sırasında da önerilerini gündeme getirmeye devam edecek. ABD Kongresi?nde Temsilciler Meclisi ve Senato olarak düzenlenen iki yapı yerine tek Meclisli başkanlık öneren AK Parti?nin düşündüğü modelde, koalisyon hükümetlerinin önü kesiliyor. Zira partinin hukukçu kurmayları, ?Koalisyon hükümetlerinin ülkeye siyasi ve ekonomik olarak ciddi zarar verdiğini? söylüyor.
Ayrıca, AK Parti'nin önerdiği modelde başkan gerektiğinde Meclis'i feshedip, ülkeyi erken seçime götürebilecek. Aynı şekilde Meclis de belli şartlar altında başkanı düşürebilecek. Kabineyi atanmış bakanlar oluşturacağı için farklı partiler hükümet olamayacak. Bu uygulama koalisyonların önünü de kesecek. Seçimde baraj ise önerilmedi. AK Parti önerisinde milletvekili yeminini de değiştiriyor. Yeminde, "Toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsü" ifadeleri yerine "insan hakları" kavramı yeterli görüldü. Yeni anayasada bugünkü yapıda olduğu gibi asker ve sivil üyelerden kurulu bir Milli Güvenlik Kurulu (MGK) olmayacak.
YENİ ANAYASA ÇALIŞMASININ ARKASINDA YATAN ASLINDA NEDİR?.
Yeni anayasa çalışmasının altında yatan ve Başbakanın başkanlık sevdası, aslında yıllar önce yapılan antlaşmalar ve yapılan planların bir bir uygulanmaya konulmasından başka bir şey değildir.
Türkiye önce Avrupa birliğine girme sevdası ile yanıp tutuşturuldu. Kurtuluşun AB de olduğuna milleti de inandırmayı kısmen başardılar. Çünkü Medeni dünya eşittir Avrupa demekti onlar için. Amaç Avrupa?ya kabul edilmek olunca Birliğe girmenin yolları arandı. Birlik şartlarından en can alıcı olanı Avrupa yerel özerklik şartıydı. T.Özal tarafından 1988 de Strazburg da imzalandı. İmzalanan bu anlaşma ile çıkarılan Belediyeler yasası ile, Belediyelerin halka daha fazla hizmet götürülmesi, halkın refahı gibi lanse edilse de işin aslı böyle değildi. Meselenin aslı ülkeyi küçük birimlere bölerek bu birimleri küresel sermayenin emrine bağlamaktı. Bu ayrışma son noktaya gelince Anayasa değişecek ve hukuki zemin hazırlanacaktı. Sonra başkanlık sistemi ile son nokta konulacaktı. Başbakan Erdoğan 2004 yılında bunu keyifle anlatmıştı. Başkanlık sistemine geçmek için eyalet sistemi gerekmez mi? Diye soran bir gazeteciye ?E tabi altı kaval üstü şişhane olmaz? diye cevap vermişti.
Eğer bunun karşısında durulamazsa küresel güçleri oyunu bozulamazsa Milli birlik ve beraberlik sağlanamazsa 90 yıllık ulus devletin yerini federalizm alacak. Üniter devlet yapısını değiştiren yeni bir anayasa diktatörlüğe yol açacak başkanlık sistemi bölünmeyi getiren yerel özerklik dayatması ve federal bir Türkiye küresel güçlerin bize çizdiği yol haritası bu. Millete eğer anlatılamazsa ne fark eder, bir şey olmaz zihniyeti değiştirilemezse sonun başlangıcı olur. Başkanlık sistemi ulus devleti çözecek anahtardır. Bizi yönetenler ileri demokrasi ve milli iradeden bahsediyorlar. Türkiye hiç olmadığı kadar emperyal vesayet altındadır. İmzalanan gizli kapaklı antlaşmalarla ulus devletin tasfiyesi ile karşı karşıyadır. Son nokta yeni anayasa olacaktır.
Türkiye sessiz bir değişim içerisindedir. Tüsiad?ın hazırladığı yeni anayasa taslaklarından anlaşıldığı üzere, yeni anayasa tam bağımsız Türkiye Cumhuriyetini küresel güçlerin emrine verecektir. Ve ulus devlet tarihten silinecektir. Tüsiad?ın yeni anayasa raporunda bu açıkça anlaşılmaktadır.
TÜSİAD?IN ANAYASA RAPORU
1. Anayasada Türklük kavramı olmayacaktır.
2. Milliyetçiliğe yer verilmeyecektir.
3. Uluslararası sözleşmelere bağlı kalınacaktır.
4. Egemenlik uluslar üstü kurumlarla paylaşılacaktır.
5. Uluslararası hukuka uyulacaktır.
6. Yerel yönetim özerklik şartı tümüyle uygulamaya konulacaktır.
7. Halkların kendi kaderini tayin hakkı için hukuki dayanak yaratılacaktır.
Durum ortada, gün bağırmanın, çağırmanın, birbirine düşmenin zamanı değildir. Gün milli birlik ve beraberliğe sahip çıkma zamanıdır. Artık Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını, bölünmez bütünlüğü, isteyen akıl sahibi her oluşumun her vatandaşın bu idrak la harekete geçmesi, bilenlerin ve kavrayanların bilmeyenleri gaflet uykusunda olanları uyandırma zamanıdır. Meclisteki muhalefet CHP ve MHP kısır döngü içerisinde saman alevi gibi parlayıp, bağırmaktan kuru laf kalabalığından başka bir gayret içerisine girmezken adeta ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren bu çalışma da ülke kaderini AKP ve BDP?nin inisiyatifine bırakmış görülüyor.
İbrahim H.SİPAHİ
08.07.2013/adanapost.com
Bir Milletin Varoluş Destanı İstiklal Marşı
11 Mart 2020 Çarşamba 21:05Milletin Egemenliğin son bulduğu, 23 Nisan..
22 Nisan 2018 Pazar 15:37Erken mi? Baskın mı? “Seçim!..”
21 Nisan 2018 Cumartesi 11:36Erken seçim, Değneğin iki ucu;
19 Nisan 2018 Perşembe 20:37Bahçeli’nin eken seçim çıkışına şaşırdık mı?
18 Nisan 2018 Çarşamba 17:51Esad düşmanlığı, İsrail seviciliği,
17 Nisan 2018 Salı 14:26Leş Kargalarından Horoz dövüşü,
15 Nisan 2018 Pazar 17:5528 Şubat davasında, “OH” dedirten karar.
14 Nisan 2018 Cumartesi 18:23DEİZM, boşa gündeme getirilmedi!
13 Nisan 2018 Cuma 00:47Bu oyunu daha önce seyretmiştik!
11 Nisan 2018 Çarşamba 19:31




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.