Herkes Evinin Önünü ve İçini Temizlemeli

Prof. Dr. Asım Yapıcı geçtiğimiz günlerde Bursa'da ''Küreselleşen Dünyada İslam Medeniyetinin Yeniden İnşası'' başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Ahmet Serin etkinlikten notlarını aktarıyor.

Bilmem farkında mısınız, özellikle son zamanlarda gerçekleştirilen sohbetlerin, verilen konferansların, sunulan tebliğlerin, düzenlenen panellerin çoğunda medeniyet konusu ana gündem maddesi haline gelmeye başladı. Bu hususu ben mesela Bursa özelinde gözlemliyorum. Daha önceleri çok az gündeme gelirdi bu konu ve bu gelişler de “Biz bir zamanlar şöyle büyüktük.” şeklinde, Ali Şeriati’den mülhem, insanı tarih zindanına hapseder biçimdeydi. Ama artık öyle değil sanki; sanki artık kendimizi sorgular biçimde ve “Bu kadar uyku yeter, kaldığımız yerden yürüyüşe devam edelim” şeklinde, içinde bin bir bahar çiçeği barındıran sözler eşliğinde yapılıyor sohbetler, düzenleniyor konferanslar. Velhasıl, iyiye giden bir şeyler var sanki. Bir iddia yeniden hayat buluyor gibi.

Bu konudaki son sohbetlerden biri, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Din Psikolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Asım Yapıcıtarafından verildi, 18 Kasım Cuma gecesi Bursa Birlik Vakfının geleneksel Cuma Meclisi’nde. Konu “Küreselleşen Dünyada İslam Medeniyetinin Yeniden İnşası”  başlığını taşıyordu. Başlıkta yer alan “Yeniden” ifadesi, benim yukarıda değindiğim hususun kanıtı gibi; içinde bir istek, bir umut, bir gayret barındıran bir sözcük.

Kültür nedir?

Prof. Dr. Asım Yapıcı’nın akademisyen kimliği, konferansını sunuşunda da belliydi. Öncelikle sohbetin yöntemini belirledi Yapıcı. Bu planlamada Yapıcı, değineceği konuları “1. Temel Kavramlar: Kültür ve medeniyet. 2. Tarihsel Serüven: Modernleşme ve küreselleşme süreci. 3. Yüzleşme: İçe bakış, sorgulama ve teşhis. 4. Çözüm Arayışları: Neler yapılmalı ya da neler yapılmamalı?” şeklinde ifade ettikten sonra kültür ve medeniyetin ne olduğuna dair yerli-yabancı çeşitli düşünürlerin tanımlarına yer verdi.  Cemil Meriçkültürü "Az veya çok kalıplaşan düşünüş, duyuş ve davranış tarzları olan kültür, bir topluluğu diğerlerinden ayıran ve farklılaştıran bir özelliğe sahiptir." şeklinde tanımlarken, Nurettin Topçu’nun kültürle ilgili olarak, "Kültür, bir toplumun kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünüdür. Bunlar ilim, sanat, ahlâk ve dine ait değerlerdir." tanımını yaptığını söyledi.

Medeniyet sözcüğünün değişen anlamı

Sıra medeniyet kavramının tanımına geldiğindeyse çarpıcı bir ifade bizi bekliyordu. Önceleri hemen herkes tarafından kabul gören “Şehirleşmek, şehre uymak, şehirli gibi ince, zarif olmak.” Anlamının, daha sonra René Guenon’un çarpıcı ifadesiyle, “Medeniyet, Avrupalı milletlerin XIX. yüzyılda ulaştığı gelişme ve yetkinliği ifade etmektedir. Medeniyet kısaca Avrupalı olmak demek, bu da Avrupa'nın kendi kendine verdiği bir berattır” sözünde ifadesini bulan şekline dönüştüğünü aktardı Prof. Dr. Asım Yapıcı. Sohbetinin burasında Mehmed Akif’e atıfta bulunup Akif’ten medeniyeti yeren dizeler okuyan Yapıcı, Akif’in öfkesinin medeniyetin bu tanımına olduğunu söyledi. Medeniyeti Peyami Safa’nın da tanımladığına dikkat çeken Yapıcı, Peyami Safa’nın,  medeniyetin yapıtaşı olarak ilim ve dini gördüğünü aktardı.

Kültür - medeniyet ilişkisi nedir, nasıl olmalıdır?

Yerli düşünürlerimizin hemen hepsinin kültür ve medeniyet arasında bir ilişki kurduğunu ifade ederek sözlerine devam eden Yapıcı, Ziya Gökalp ve Nurettin Topçu’nun bu konuda söylediklerini aktardı. Bu konuda Nurettin Topçu’nun, “Kültürle medeniyeti birbirine karıştırdığımız için Batı taklitçiliğine başladık. Medeniyet, insanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden ibarettir. Kültür ise, bir toplumun kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünüdür. Bunlar ilim, sanat, ahlâk ve dine ait değerlerdir.” ifadesinin ayrıca önemli olduğunu söyledi. İslam’da medeniyet ve kültürün ‘Ümran’ kelimesiyle ifade edildiğini söyleyen Yapıcı, bunun vahdet fikrini ifade ettiğini aktardı.

Medeniyeti oluşturan unsurlar nelerdir?

Prof. Dr. Asım Yapıcı, medeniyet denilen şeyi oluşturan unsurların da artık bilindiğini ifade ederek bu unsurları “1. Ekonomik yapı, 2. Siyasi düzen: Devlet, Kanun, Aile, 3. Dini ve ahlaki temeller: Cinsel Ahlak, Sosyal Ahlak, Din, 4. Zihni inkişaf: İlim, Edebiyat, Sanat” şeklinde belirtti.

Medeniyeti kimler kurar?

Medeniyeti kimlerin kurduğuyla ilgili çeşitli görüşlerin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Asım Yapıcı, “Bir medeniyeti teologlar, filozoflar ve sanatçılar kurar. Bunun dışında kalanlar destekleyici/tamamlayıcı unsurlardır.” diyerek konuyu açıklığa kavuşturdu. Siyasetin kurucu unsur olmadığını, siyasetçilerin görevinin medeniyet inşasına destek verip zemin hazırlamak olduğunu söyledi. Burada, bir eleştiri de yapan Yapıcı, günümüz Türkiye’sinde teologların, filozofların ve sanatçıların rağbet görmediğine dikkat çekti.

Medeniyetimizin tarihsel serüveni

Yapıcı, dünyada kurulan sayılı medeniyetlerden olan medeniyetimizin tarihsel süreçte Batı’yla iki önemli karşılaşma yaşadığını belirtti: “Batı kültürüyle birinci temas: Kısmen Emeviler döneminde başlayan, özellikle Abbasiler döneminde daha belirgin hale gelen tercüme faaliyetleri. Batı kültürüyle ikinci temas: Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda İslam dünyasının (bilhassa Osmanlı Devletinin) gerilemesinin önüne geçmek için başlatılan modernleşme hareketleri.” İslam medeniyetinin karşılaştığı üç krizin de “1.Haçlı Seferleri, 2.Moğol İstilası, 3. Modernite merkezli ‘izm’ler ve teknoloji” olduğunu söyledi. Prof. Dr. Asım Yapıcı, çok şiddetli olmalarına rağmen ilk iki krizin atlatıldığını ama son krizin medeniyetimizi yıktığını not düştü.

Modernite ve sekülerleşmenin serüveni

İslam medeniyetinin modernite ve sekülerleşmeyle karşılaşmasının yıkıcı sonuçları olduğunu söyleyen Yapıcı, bu karşılaşma sonunda, “Vahdetin (birliğin) kaybolması, fizik ile metafiziğin ayrışması, bilim ile dinin ayrışması, akıl ile kalbin ayrışması, dünya ve ahiretin ayrışması, din ile ahlakın ayrışması, şekil ile özün ayrışması, madde ile mananın ayrışması, İslamî dünya görüşü ve zihniyetin kaybolması” şeklinde özetlenebilecek değer kayıplarına uğradığımızı ve bu kayıpların da medeniyetimizin çökmesiyle birlikte iddiamızı yitirmemize yol açtığını söyledi.

Kendimizle yüzleşmeliyiz

Modern zamanların bizi savurduğu yerin hiç de iyi bir yer olmadığını söyleyen Prof. Dr. Asım Yapıcı, yaşadığımız zamanları şöyle özetledi: “Bastırılmış psikolojik sorunlarla boğuşan ‘nevrotik muhafazakarlık’ denilen yeni bir süreçle karşı karşıyayız. Ruhsal problemlerle boğuşan, mutluluğu nasıl ve nerede bulacağını bilmeyen, an’ı ıskalayan, hep gelecek üstüne kurulu ‘mutsuz insan ve mutsuz Müslüman’ tipi ortaya çıktı. Hasbilikten hesabiliğe doğru dönüşüm gerçekleşti. Bunu biz en iyi Aliya İzzetbegoviç’in ‘İslam güzel de Müslümanlar bunun neresinde?’ sözü ile, Yusuf İslam’ın ‘Müslümanları görseydim Müslüman olmazdım, iyi ki İslam’ı Kur'an'dan öğrenmişim.’ sözünde görebiliyoruz.” diyerek ifade etti.

Sanat, edebiyat, estetik, felsefe farklı nedenlerle dışlandı

Sorunu teşhis etmenin çözümün başlangıcı olduğu bilinir. Sorunu teşhis anlamında Prof. Dr. Asım Yapıcı şunları aktardı: “Kendimize özgü bir medeniyet tasavvurunu geliştirememenin yanında, tarihinden ve değerlerinden utanan, oryantalist bakışla yereli aşağılayan, sadece Batılı bilgileri tekrarlayan aydınlar çoğaldı. İslam ile ilgilenmeyen entelektüellerin ve bilim adamlarının boşluğunu entelektüel yetkinliği olmayan cemaat ve tarikat liderleri doldurmaya başladı. Osmanlı dönemi medreseleriyle günümüzde kurulan medreseleri karıştırır olduk. Sanat, edebiyat, estetik, felsefe farklı nedenlerle dışlandı.” maddelerini sıraladı.

Herkes evinin önünü ve içini temizlemeli

Konuşmasında Muhammed İkbal’den Sezai Karakoç’a, Soren Kierkegaard’dan Aliya İzzetbegoviç’e kadar yerli yabancı birçok düşünüre atıfta bulunan Prof. Dr. Asım Yapıcı, Aliya İzzetbegoviç’in "İslam medeniyetinin yeniden inşasında ne muhafazakarlar ne de modernistler etkili olamaz. Çünkü, muhafazakarlar eskinin ninnisiyle avunmakta, modernler ise Batının aklıyla düşünmektedirler." sözünün kılavuzluğunda “neler yapılmalı” sorusunun cevaplarını şöyle sıraladı: “Kalbin hatırlanması ve gönül yolculuğu yapmak. Sadece hatırlamak değil, eylemde bulunmak. Ahlaki temelleri sağlam bir eğitim-öğretim kurmak. Ahlakı, ‘ötekine karşı duyduğumuz sorumlulukla başlar’ şeklinde tanımlamak. Ahlaki temelleri sağlam bir dindarlıkla donanmak. İçi başka, dışı başka olmayan bir Müslümanlığı kuşanmak. Bilimsel temelleri sağlam bir din eğitimini kurmak. Evrenseli dışlamadan bilginin yerelleştirilmesi, böylece bilinç kodlarının İslamileştirilmesini sağlamak. Kapitalizmin ve emperyalizmin bizi makinanın dişlisi haline getirmesine karşı direnmek. Medeniyetin yeniden inşası için samimi çalışmak… Önce kendimizi bu ilkelerle donatmalıyız. Devletin bir insan ve toplum modeli olmalı, buna uygun politikalar geliştirilmeli. İnsan ve toplum modeliniz neyse medeniyetiniz odur. Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, RTÜK, STK’lar başta olmak üzere belirlenen insan modelinin gelişmesi için çalışmalar yapmalı. Herkes evinin önünü ve içini temizlemeli.”

 

Ahmet Serin

dunyabizim.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.