Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Küresel cahiliyede unutulan muhalefet ve isyan ya da uysal özne

Küresel cahiliyede unutulan muhalefet ve isyan ya da uysal özne

Çağdaş dünyada insan, yapay zekâ destekli teknolojilerle donatılmış akıllı şehirlerde, akıllı sitelerde ve evlerde, görünmeyen kesintisiz bir gözetim altında yaşamaktadır.

Dünya sistemi sayesinde küresel boyuta ulaşmış cahiliye, dünyayı dijital bir fanus; kitleleri israf toplumu ve insanı da mercek altındaki nesne haline getirmiştir.

Uydular sayesinde de küresel ulaşım ve iletişim, kısaca şehirler arası yollar, caddeler ve meydanlar, bankalar, petrol istasyonları, alış veriş merkezleri ve siteler kameralarla izlenmekte ve kayıt edilmektedir.

Bankalar, internet, cep telefonları, sosyal medya, arama motorları, mobil uygulamalar ve “akıllı” teknolojiler vasıtasıyla insanların davranışları, tercihleri ve hatta siyasi eğilimleri algoritmalar tarafından sürekli izlenmekte, sınıflandırılmakta ve de yönlendirilmektedir. Kim, nerede, ne yapıyor ise biliniyor.

Öyle ki akıllı telefon, bileklik ve saatler vs. bizi saniye saniye kontrol ediyor. Akıllı evler ise her şeyimizi kayıt altında tutan dijital bir hapishaneye dönüşmüş halde.

Evdeki bütün elektronik cihazlar farklı yönleriyle bize kolaylık sağlar gibi görünürken aslında bir şekilde bizi gözetliyor ve kontrol altında tutuyor.

Kısaca küresel cahiliyede her an bir Big Brother’ın gözetimi ve de kontrolü altındayız.

Uysal Özne

Güney Kore doğumlu Alman filozof Byung-Chul Han (d.1959) küresel cahiliye dediğim bu çağdaş kontrol biçimini “enfokrasi” (enformasyon diktatörlüğü) kavramıyla açıklamaktadır:

“Enformasyon rejiminde insanlar gözlendiklerini değil, özgür olduklarını hissederler. Paradoksal bir şekilde egemenliği güvence altına alan, tam da bu özgürlük duygusudur.”( Byung-Chul Han, Enfokrasi, Ketebe Yay., 2021, s.10)

Geçmişteki zorbalık ve baskı araçlarının yerini bugün küresel cahiliyede haz, hız, zevk ve konfor; görünmeyen zorbalık ve soyut baskı almış durumda.

Bu da dijital çağ olarak da tanımlanan küresel cahiliye, insanı hem dışsal hem içsel olarak adeta “uysallaştırmış” bir özneye dönüştürdü.

Küresel Cahiliyede İsyan

Aslında birey her yönüyle gözlendiği ve kontrol altında tutulduğu bu dijital hapishanede iradesi tamamen çözüldüğünün farkında; sömürge robotu ve israf zombisine dönüşmüş birey, küresel güçlere ve kurulu düzene tamamen teslim olduğunu biliyor. Öyle ki mevcut Küresel Cahiliye Rejimi’ne karşı hiçbir direniş gücü kalmamıştır artık; köleleştiren alışkanlıklarını sürdürüyor.

Byung-Chul Han’ın dijital çağın tahakküm biçiminin, klasik totaliter rejimlerden farklı olduğunu vurgular: Artık baskı, yasak ya da sansür gibi doğrudan araçlar yerine, birey “gönüllü” olarak kendisini gözetim sistemlerine entegre etmektedir. Ev, elektronik eşyalarıyla bir makine gibidir; televizyon, bulaşık makinası, buzdolabı, televizyondan birinin yokluğu konforu bozar ve eksiklikler hayatı katlanılamaz duruma getirir..

Bir dijital fanusta yaşayan birey, özgür olduğunu zannederken aslında algoritmik tahakkümün bir nesnesine dönüşür. İsraf zombisi, aslında bir deney faresidir aynı zamanda.

Üniversite ve medya beyinleri yıkadığından herkes sömürge robotudur. Bu bağlamda direniş ya da ahlaki başkaldırı fikri giderek belirsizleşmekte ve etkisizleşmektedir. Umut gün geçtikçe zayıflamaktadır.

Yarış Toplumu

Yine benzer şekilde Byung-Chul Han, Michel Foucault’dan ödünç aldığı ‘bireyin dışsal güçler tarafından denetlenen Disiplin Toplumu’ndan Performans Toplumu’na doğru bir geçiş yaşadığını’ vurgular. Günümüzde Performans Toplumu’nda bireylerin sürekli olarak kendilerini geliştirmeye ve başarıya zorlayan içsel bir baskıyla karşı karşıya olduğunu söyler. Medya ve moda rüzgarıyla konfor ve arzular ihtiyaç olarak gösterildiğinden; üyesi olunan toplum, tüketim çılgınlığının konunda bir yarış toplumuna dönüşmüştür.

Dolayısıyla bireyler sürekli bir rekabet ortamında olup kendilerini performanslarıyla kanıtlamaya çalışırlar. Bu durum da bireylerin stres, tükenme ve depresyon gibi psikolojik sorunlar yaşamalarına sebep olur. Sonuçta birey bu modern yaşamda yorgun düşüp tükenmeyle karşı karşıya kalır.

Böylece Byung’un ifade ettiği gibi “İnsan varlığı tamamen etkinlik tarafından emilir. Bu da onu zamanla sömürülebilir hale getirir” ( Byung-Chul Han, Tefekkür Yaşamı, Ketebe Yay., 2024).

İşte çağının insanı küresel cahiliye bu hale gelmiştir.

Küresel Cahiliyede Unutulan Muhalefet Ve İsyan Ya Da Uysal Özne

Küresel cahiliyede performans toplumunda dijital kuşatma altındaki birey özüne dönerek bir ‘diriliş’ gerçekleştirebilir mi, kurtuluşa yönelebilir mi diye sormadan edemiyor insan.

Belki de bireyin yorgun ve bitkin halde bu modern dijital hapishaneden kurtuluşunun en önemli sıçrayışı yeniden benliğine, özüne dönüşle mümkün olacaktır.

Çağdaş insana bu özüne dönüş, diriliş imkanını sadece İslam sunmaktadır.

Allah’a ve ahiret gününe iman, insanı iç ve dış zincirlerden, şeytanın prangasından kurtarmakta, hızla özgürleştirmektedir.

Tevhit düşüncesi, bireyi hem kula tanrılık taslamaktan ve kula kulluk yapmaktan, hem de israf toplumundan, yarış toplumundan, dijital zindandan, kısaca küresel cahiliyeden kurtarmaktadır.

Günümüzde Filistin’de, Gazze’de yapılan şanlı kıyam ve şehadet yürüyüşü küresel cahiliyeyi sarsmaktadır.

Dolayısıyla küresel cahiliyenin ruhu olan İslamofobi, insanlığın ufkundaki tek kurtuluş seçeneğini ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

Mustafa Yürekli / Haber7

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi