Siyonist terör örgütü İsrail, kurulduğu günden bu yana Filistin topraklarında sistematik işgal, katliam, etnik temizlik ve şiddet politikaları yürütmektedir. Çocuk, kadın, yaşlı gözetilmeksizin masum sivillerin katledilmesi; hastane, okul, ibadethane, Birleşmiş Milletler (BM) tesisleri ve sığınma alanlarının bombalanması; sağlık personelinin, gazetecilerin ve yardım çalışanlarının kasıtlı olarak hedef alınması, Gazze’deki temel insan haklarının fiilen yok edildiğini ortaya koymaktadır.
7 Ekim 2023’ten itibaren devam eden saldırılar kapsamında; 16 Eylül 2025’ten itibaren, Gazze’nin tamamını işgal etmeyi hedefleyen yeni bir kara harekâtı başlatılmıştır. Tanklar şehir merkezine girerek sivilleri hedef almakta ve temel yaşam alanlarını yoğun bombardımanlar ile yok etmektedir.
Kara harekatından bir gün önce, 16 Eylül’de arkeolojik kazı alanında düzenlediği basın toplantısında, Binyamin Netanyahu, Osmanlı Devleti döneminde Kudüs'te bulunan Silvan Yazıtı’nı Türkiye'den istediğini; Netanyahu, Yılmaz’a “Müzelerinizde binlerce Osmanlı eseri var, istediğinizi seçin Silvan Yazıtı ile değişelim” dediğini aktardı. Ancak dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın o zamanki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki seçmen kitlesinin tabletin İsrail’e verilmesine tepkili olacağını öne sürerek reddettiğini anlattı..
Netanyahu konuşmasında ayrıca, “Bay Erdoğan, Kudüs bizim şehrimiz, sizin değil. Her zaman bizim şehrimiz olacak. Bir daha tekrar bölünmeyecek” ifadelerini kullandı. Bu açıklama Türkiye gündemine bomba gibi düştü.
Prof.Dr. İlber Ortaylı, Netanyahu’nun cahil olduğunu belirterek “Ben istedim, o vermedi, diyor. Bunun tespiti mümkün değil. Ne söyledi, neyi istedi, neyi vermedi? Saçma. Böyle bir şey istenir mi? Bu diplomatik nezakete uymaz." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TEKNOFEST İstanbul'daki konuşmasında Netanyahu'ya yönelik olarak, "Çıkmış bir de utanmadan halen kitabenin peşine düşüyor. Kudüs-ü Şerif'e ait tek bir çakıl taşını dahi vermeyiz." dedi.
İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Gazze'ye kara harekatı başlatılmasına tepki göstererek bir açıklama yaptı: "Yol açtığı insani trajedi sebebiyle insanlık vicdanında mahkum edilen Netanyahu'nun, insanlığın ortak mirası olan kadim Kudüs hakkında Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik sözlerinin hiçbir hükmü yoktur. Kudüs, tarih boyunca ne Haçlı işgalcilere ne de emperyalist güçlere boyun eğmiştir. Kim ki bu şehri zorla ele geçirip halkına zulmetmiş, camilerine ve kiliselerine saldırmışsa, Kudüs'ün uzun tarihinde lanetle anılan bir ayrıntı haline gelmiştir. Bu mübarek şehir, 'sadece benimdir' diyen nice ihtiraslı ve kibirli karakterlerin en büyük hezimetine sahne olmuştur. Kudüs'ün kutsiyetinin ve maneviyatının işgal politikalarıyla gölgelenmesi asla kabul edilemez. Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırlarına dayalı bağımsız ve tam egemen bir Filistin Devleti kurulana kadar kardeşlerimizin haklı davasının yanında olmayı sürdüreceğiz." dedi.
Bir gün sonra İsrail tankları şehir merkezine doğru yürürken Türkiye’de medya Silvan Yazıtı haberlerinden dolayı, güçlü bir tepki veremedi.. Netanyahu, başarılı bir algı yönlendirmesi yapmıştı..
İngiliz subayı ve arkeoloğu Sir Robert Eric Mortimer Wheeler "Arkeoloji bir bilim değil, bir kan davasıdır" der. Netanyahu’nun Silvan Yazıtı’nı gündeme getirmesi hatırlattı bana bu sözü..
Arkeoloji, özellikle Türkiye topraklarında siyasal bir bilimdir. Hıristiyanlığa dair bir olay bahane edilerek neredeyse her şehir, ilçe ve köy kodlanmakta, Anadolu’nun Hıristiyanların kutsal toprağı olduğu iddia edilmektedir. Ekrem İmamoğlu ve Türkiye’deki önemli Bizantologlarından oluşan ekibinin Sultanahmet’te İslam eserlerini yıkarak Antik Roma Hipodromunu yeniden ihya etmeye dair açıklamaları da Mortimer Wheeler’in bu "Arkeoloji bir bilim değil, bir kan davasıdır" sözünü bana hatırlatmıştı daha önce..
Yahya Kemal, Türk ve İslam toprağı oluşunu arka plana atarak Anadolu’daki Hıristiyanlık tarihini gündemde tutma çabasının gerisinde Haçlı zihniyeti olduğuna işaret etmiştir. Sezai Karakoç da birkaç yazısında "Yerin altı alttakilerin, üstü de üsttekilerindir" diyerek bu olguya dikkat çekmiştir.
Anadolu’nun Müslüman kimliğine hâlâ tahammül edemeyen haçlı zihniyeti boş durmuyor. Arkeolojik kazılar adı altında Bizans diriltilmeye çalışılıyor.
Netanyahu, Kudüs'te bulunan Silvan Yazıtı’nı gündeme getirerek hem Gazze’ye kara harekatını ikinci plana düşürüyor, hem Silvan Yazıtı’nı Siyonist söylemin dayanağı haline getiriyor, hem de Filistin’deki Siyonist soykırımı meşrulaştırmaya çalışıyor.
Oysa Netanyahu’nun sözüne Sezai Karakoç’un "Yerin altı alttakilerin, üstü de üsttekilerindir" sözü söylenmeliydi.. Filistin İslam toprağıdır. Yüzyıllarca Osmanlı yönetiminde kalmış, toprağı olmuştur. Bu yüzden Silvan Yazıtı da Türkiye’nin elindedir.
Siyonist terör örgütü İsrail ne Filisitin’i tamamen işgal edebilir ne de Silvan Yazıtı’nı Türkiye’den alabilir.. Silvan Yazıtı kimin elindeyse Filistin toprakları onundur. Çünkü yerin üstü üstündekilerindir..
Theodor Herzl, Sultan Abdülhamid'den başta Kudüs başta olmak üzere Filistin bölgesinden para ve siyasi destek karşılığı istemişti. Bu teklifi bir defaya mahsus yapmamıştı. Herzl'in, zengin iş adamı ve medya patronu Mösyö Newlinsky'i Yıldız Sarayına göndererek Filistin'i istemesi resmi kayıtlara da geçmiştir. Netanyahu da tıpkı Herzel gibi tekrar tekrar Silvan Yazıtı ve Filistini istemektedir. Siyonist zihniyetidir bu, her şeyi parayla satın alabileceğini düşünüyorlar.
Siyonistler, yerin altını üstüne getirerek Kudüs ve Filistin topraklarını sahiplenmek istemektedir; oysa sadece işgalcidir. Bir gün mutlaka püskürtülecekler, Filistin Siyonistlerden tamamen temizlenecektir.
Terörist Siyonistler ve liderleri Netanyahu, işledikleri savaş suçları sebebiyle uluslararası mahkemelerce yargılanacaklar.
Mustafa Yürekli / Haber7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.