Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Işıktan bir ırmak oldular

Işıktan bir ırmak oldular

Işıktan bir ırmak oldular

 

İyi günde kötü günde

Hastalıkta ve sağlıkta

Allah’ın kulu Havva’yı

Eşin olarak kabul ediyor musun

Ey Allah’ın kulu Adem

Ben de sizi karı koca ilan ediyorum

Gelini öpebilirsin

Aldılar düğün hediyelerini

Meleklerin alkışları arasında

Ey Adem

Sen ve eşin

Cennete hoş geldiniz

Rahatınıza bakın

Şu ağaca yaklaşmayın sadece

Zalimlerden olursunuz

 

 

Yer ve gök bir ağızdan

Aynı sözü söylediler

La ilahe illallah

Adem'den önce de

Bu dağlar huzurda edepli

El pençe divan durur yaratıldığı günden beri

İki büklümdür aslanlar ceylanlar

Adem Kabe’yi yapınca

Ay yıldızlı bayrak dikti çatısına

Nehirler dereler çağladı iki yanında

İsmail'in topuğundan da zemzem

Rahmet müjdesi

Kökleriyle secdededir otlar çiçekler

Ağaçlar üzüm bağları

Harman ve bağ bozumu hatıratı

Bahçelerde dört mevsim ağırlanmaktadır

Havva ile Adem’in

Çocukları olmazdan önce

Allah’ın kuluydular

 

 

Kara ile deniz arasına

Besmeleyle tepeden girmiş güneş

Yaz gitmiş kış gelmiş

Adem'in arkasında yürüyen erler

Ateşin ve suyun topraklarında

Tufanı ve kutsal savaşları

Çok sonradan gördüler dünya gözüyle

Al bayrak çekili Nuh’un gemisi

Titanik’e karşıydı bunu bildiler

Tufan’dan sonra onarımda

İbrahim ay yıldızlı bayrağı dikti

Kaben’in çatısına

Kuran gökyüzünde bir görkemdi

Tüm ırmakların ortak yüreğinde aşk

Tüm ırmakların ortak dilinde kelime-i şehadetti

Muhammed veda hutbesini irad etti

Kabe’nin çatısında al bayrak altında

Gülümseme ve hüznün öğrencileri

Mutluluğun ve acının topraklarında

Deniz kaynar bulut bulut tırmanır ki

Birer ilay-ı kelimetullah koşusu ırmaklar

Ocaklarda alın teri kaynamaktadır

Sırayla pişerken gençler

Bir de kan kaynar

Sevgi çığdır yüreklerde

Kardeş ve sevdalılar

Barışın nurlu mübarek topraklarında

 

 

Üç kıta arasında at teri döktüler

Bir tutam yeleden süzülmüş

Akdeniz’e aktı kanı ilk kurbanların

Sonra da Körfez’e ve Hazar’a

Bu kan durmadı oluk oluk boşaldı

Marmara’yı kuyu

Karadeniz’i Ege’yi göl saydılar

Kevser havuzuna doğru akan

Işıktan bir ırmak oldular toprağı dölleyen

Sesten şelale oldular

Dağları delip yol eder

Dağ odur ki

Allah’ın sesine cevap verile

Zirvesinde ezan okunmuş

Hal dili çok sıcak çok ince

Çocuk ağaç çiçek ve kuş diliyle

Eşlik edilmiş tekbirlere salavatlara

Ataları çağırılmış her Cuma ve her ramazan

Yelesi hatim duaları dolu rüzgarlarla

Nuh çağırılmış İbrahim çağırılmış

Musa Davut ve Süleyman çağırılmış

İsa çağırılmış

Kuran surelerinde coşkun sesleriyle çocuk hafızların

Önceden haber salınmış tüm kıtalara

Şafak öncesi bir ulu kadir gecesinde

Saf tutmuşlar gönül gönüle

Bu dağlar sonra dikildi kentlere

Gökdelen dediler

Çarşı pazar yıktılar fuarlar uğruna

Üç kıtadaki tüm halklar

Bir ağızdan aynı ezanı

Ve aynı ayetleri okudular her namazda

Peygamber işaretine uydular

Öğrendiler ki atalarından

Beton dağlar

Hira dağına benzemez

Çatılarda kuşlar sevişmez

Çiçekler gülüşmez kuytularında

Yamaçlarında ağaçlar filizlenmez

 

Yapay dağlar cevap vermez

Allah’ın sesine

Adana, 1983

 

(“Işıktan Bir Irmak Oldular Toprağı Dölleyen”, Mustafa Yürekli’nin “İnsan Yükü” adlı şiir kitabındaki “Anası Havva Babası Adem” şiirinden bir bölümdür.)

haber7.com / yazının devamı..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi