Hayrettin Durmuş

Hayrettin Durmuş

Ramazan Manileri

Ramazan Manileri

Yıldızların bir başka ışık saçtığı, mü’min gönüllerin kanat takıp uçtuğu, rüzgârın okuntusunu dağıttığı, en güzel haberlerle kapımızı çalan kutlu bir iklime kavuşmanın sevinci, heyecanı içindeyiz. Gerçeğin en son temsilcisinin “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise ateşten kurtuluş” diye tarif ettiği müstesna günlerdeyiz.

Bu öyle bir iklim ki değerini ancak yaşayanlar bilir. Mahyalar kurulur, kandiller yanar. Gönüller aşka düşüp Rabbini anar. Şafaklar heyecandan allanır, diller en güzel isimlerle ballanır. Engeller kalkar aradan. Göğün kilitleri açılır, üstümüze inci mercan saçılır. Kapanır yedi kapısı ateşin.

İdrak pencerelerinin tozu silinir, kalkar bulanıklığı zihnin, açıktır şuur. Kitapların anası yoldaştır bize. Her sayfasından bir ışık parlar. Gönüller ayetlerle tatlanır, diller Kur’an’la kanatlanır…

Bu mübarek ayın güzelliklerinden birisi de Ramazan davulcuları. Özellikle köylerde, kasaba ve ilçelerde herkesin sevdiği, yolunu beklediği bir uyarıcıdır davulcular. Sahur horozları gibidir bir bakıma onlar. Tokmak davulun derisini döverken, davulcunun dilinden dökülür maniler. Her manide bir ince hikmet vardır. Ramazan-ı Şerifin unutulan, unutulmaya yüz tutan güzelliği manilerimizden bazılarını hep beraber hatırlayalım.

“En Güzel Diyet, Sünnete Riayet”

Davulcu vurur tokmağını ve başlar manisine:

“Bak geldi etli dolma

Çok yiyip göbek salma

Üstüne bir kahve iç

Teravihe geç kalma.”

Anlayana ne hikmetler yüklüdür bu Ramazan manisinde. “Oruçta nasıl beslenmeliyiz? İftarda nelere dikkat etmeliyiz? Sahurda neler yemeliyiz?” sorularını cevaplandırmak için uzman doktorlar, diyetisyenler ekranlarda arz-ı endam etmektedirler. Diyetisyenlik moda olmadan önce güzel bir söz vardı: “En güzel diyet, sünnete riayet” diye. “Çok yiyip göbek salma” diyor işte mani. “Teravihe geç kalma” diye uyarıyor seni. Bu ayın sadece yeme içme değil, ibadet zamanı olduğunu hatırlatmıyor mu kibarca?

Fakirsiz iftar sofrası mı olurmuş?

Çağımızda pek çok şey gibi iftar geleneğimizde değişti, değişiyor. Eskiden iftar sofraları daha çok fakir fukaranın çağırıldığı sofralardı. Gelin manimize kulak verelim:

“Sofrada fakir olsun

Tabağı çukur olsun

Karnı doyduktan sonra

Duayı okur olsun.”

“Fakiri çağır iftara, cömertçe ikram et. Herkesi davet edebilirsin ama bu ay davet ettiğin kişinin ağzı dualı olsun” diyor manimiz.

Günlük işlerle bunalan aile fertlerini bir sofrada toplayan, bir masada buluşturan bu mübarek ayın ailenin birliğini sağladığını şu manimizden daha güzel nasıl ifade edebiliriz ki:

“Vişneyi dalda koyma

Beni bu halde koyma

İftara çabukça gel

Gözümü yolda koyma.”

Bir insanın başka birisinden bir şey istemesi çok zordur:

“Eski cami direk ister

Söylemeye yürek ister

Benim karnım toktur ama

Arkadaşım börek ister” der davulcu.

Böreği davul mu yiyecek? Börek istemenin bile bir ince esprisi vardır kısacası... İşte size bir mani daha:

“Sahur vakti emindir

Hoşaf suyu serindir

Sen elini çabuk tut

Yetimleri sevindir.”

Şimdi siz söyleyin: Ramazan davullarıyla birlikte manilerimiz sussun, unutulsun mu? Yoksa eskiden olduğu gibi davullar gümbürdemeye, maniler söylenmeye devam mı etsin ?

Bu ayın Kuran ayı olduğunu unutmayalım. Evlerimizi Kur’an’la bereketlendirelim. Daralan gönüllerimizi Kur’anla genişletelim. Bu kutlu kitap iki dünyada da bize kılavuzluk etsin. Çıktığımız her yolculukta azığımız olsun…

Manilerden söz ettik Yunus Emre’mizle bitirelim yazımızı:

“Okuna Kuran u Yasin

Kulak verip dinleyesin

Dağca günahlar yuyasın

Tanla seher vaktinde dur.”

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.