İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Eğitim sistemimizi vesayet altına alan Fulbrigt Antlaşması,

Eğitim sistemimizi vesayet altına alan Fulbrigt Antlaşması,

2014-2015 eğitim ve öğrenim dönemi ilkokul birinci sınıflar için pazartesi günü başladı, diğer öğrenciler için 15 Eylül pazartesi günü başlıyor. Yapboz tahtasına dönen adı ?MİLLİ? ancak hiçbir milliliği olmaya eğitim sistemimizin neden bu günlere geldiği konusunda biraz gerilere giderek değerlendirmek, eğitim sistemimizin geldiği nokta açısından önem arz etmektedir. 

Türk eğitim sistemini ABD?nin vesayeti altına alan ?Fulbrigh Antlaşması?;

Fulbright Programı, ABD?nin en prestijli burs programıdır. 1946 yılında, İkinci Dünya Savaşı sonrası, Senatör J. William Fulbright?ın eğitim ve kültürel değişim yoluyla, ülkeler arasında ortak bir anlayış geliştirmek amacıyla Amerikan Kongresi?ne sunduğu bir kanun teklifiyle başlatılmıştır. Bu yasanın fikir babası olan Senatör J. William Fulbright, Fulbright Programı?nı dünyadaki silahlı çatışma potansiyeline karşı atılan bir adım olarak ortaya çıkmıştır. Bu programla Amerikalı öğrenci öğretmen ve akademisyenlerin dünyanın birçok ülkesinde araştırma yapması sağlanacak, aynı zamanda o ülkelerden gelenler Amerika da eğitim alabileceklerdi.

Tasarlanış amacı ilk bakışta uluslar arası bir eğitim araştırma sistemi olarak görünse de, sistem işlemeye başlayınca Amerika?nın emperyalist duygularını bastıramaması, dünya üzerinde egemen güç olma hırsı bu programı emperyalist emelleri uğrunda kullanmasına neden olmuştur.

Ülkemizi de kapsayan bu emelleri dâhilinde Amerika ile Milli Eğitimimiz arasında 27 Aralık 1947' de imzalanan "FULBRİGHT ANTLAŞMASI", ?Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Antlaşma? Türk eğitim sistemi bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CIA tarafından, Amerikan çıkarları doğrultusunda biçimlendirilmesini sağlayan bir antlaşma hayatımıza girmiş oldu.

Bu antlaşma ABD ile yapılan onlarca sömürge antlaşmalarından sadece bir tanesi "FULBRİGHT ANTLAŞMASI" Resmî Gazete?de 18 Mart 1950 tarihinde, 7460. sayıda yayınlanıp kanunlaşmıştır Türk eğitim sistemini vesayet altında bırakan bir antlaşma olarak halen yürürlüktedir.

CHP?ye partili yetiştirmekle itham edilen Köy Enstitülerinin beklide sonunu hazırlayan ?FULBRİGHT ANTLAŞMASI?  bilinenin aksine Demokrat Parti döneminde değil, 16. Hükümet Başbakan Hasan SAKA, Milli Eğitim Bakanı, Reşat Şemsettin SİRER döneminde imzalanmış, 18 Hükümet Başbakan Şemsettin GÜNALTAY Milli Eğitim Bakanı Hasan Tahsin BANGUOĞLU döneminde Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Türk eğitim sistemini vesayet altına alan bu antlaşmanın en can alıcı olan 5.maddesine göre Amerikancı eğitim sisteminin yönetimi ?FULBRIGHT ANLAŞMASI? ile kurulan ?komisyon dördü TC vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluşuyor. Bunlara ek olarak Türkiye'deki ABD diplomatik heyetin başı, (Amerikan Büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı oluyordu.

Komisyon kararlarında oyların eşit olması durumunda ise, kesin oyu misyon şefi (Amerikan büyük elçisi verecektir. Okul kitaplarına ve ders kitaplarına Amerikan propagandasının etkinliğini artırmak için malzeme hazırlayacaklardır." Diyor

Komisyonun ABD?li olan dört üyesinin en az yarısının elçilik görevlisi CIA elemanı olması ise kaçınılmazdır. Bir dönem okullarda öğretmenlerin talebeler üzerindeki etkisini göz önüne alırsak, neyi ima etmek istediğimi ve eğitim kurumlarına ne kadar sızıldığı daha iyi anlaşılacaktır.

Yalnızca, Milli Eğitim'in değil, diğer pek çok bakanlıkların1949'dan başlayarak Amerikalı uzmanlar tarafından güdümlendiğine ilişkin acı gerçekleri, bunların Türkiye'yi Amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürdüğünü 1963 yılında İsmet İnönü itiraf etmiştir.

Ulu önder Atatürk daha hayatta iken yavaş yavaş Atatürk ilke ve inkılâplarından uzaklaşmaya başlayan ülkeyi yönetenler birçok kanun ve düzenlemelerde Türk milletinin kültürü gelenekleri ve inançlarını hiçe sayarak batılı ülkelerden aldıkları projeleri bizzat onların rehberliğinde ülkede uygulamayı tercih etmişlerdir. Bu tercihler zaman içerisinde Türkiye?yi bir yandan ekonomik bir yandan da kültürel olarak dışa bağımlı hale getirmiş. Türkiye?yi yarı sömürge haline getirmiştir.

Kurulması, faaliyetleri ve kapatılması tartışmalara neden olan Köy Enstitüleri;

1935 verilerine göre 16 milyon nüfusumuzun 12 milyonu köylerde ve toprak ağalarının emrinde onlara bağımlı yaşıyorlardı. Erkeklerin % 76.7 si, kadınların % 91.8?i okur yazar değildi.  Köylerin %88?de okul ve öğretmen yoktu, çocukların sadece % 18?i okula gidebiliyordu. Bunlardan sadece binde biri bir üst kademedeki okullara devam edebiliyordu.

Köy hayatına ayak uyduramayan öğretmenler zaten beş bin civarındaki köy okullarına gitmek istemiyorlardı. Aynı nedenle gitmek istemeyen doktor, hemşire ve ebeler gibi.

Nüfusun % 75?inin köylerde yaşadığı ülkemizde duruma çare arayan zamanın MEB Saffet Arıkan ve İsmail Tonguç?un uğraş ve 3 yıllık denemeleri sonunda Köy Enstitüleri kurmuştu.

Meclisin çoğunluğunu oluşturan toprak ağaları, işadamları, şıhlar ve şeyhler bu projeye karşıydılar. Kanunun TBMM?de kabul oylamasına aralarında Celal Bayar ve Adnan Menderes?inde bulunduğu 148 milletvekili katılmayarak bunu göstermişlerdi.

1398?i bayan olmak üzere 17342 öğretmen, 7300 sağlık memuru ve 8756 eğitmen yetiştiren Köy Enstitüleri?ne CHP içerisinde de karşı olanlar gün geçtikçe çoğalmaktaydı. Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda milli şuurla yetişen, artık ağalara boyun eğmeyen şeyh ve şıhların ellerini, eteklerini öpmeyen hak hukuk arayan gençler yetişmeye başlamıştı. Büyük toprak ağası, Eskişehir Milletvekili Abidin Fotuoğlu, bir konuşmasında Köy Enstitüleri için  ?Bunlar yetiştiklerinde bizim kafamızı keserler? diye tepkisini dile getirmekten çekinmemişti.

Artık daha fazla yandaşlarının baskılarına dayanamayan İnönü, Hasan Ali Yücel ve İsmail Tonguc?u görevden alarak, MEB?na Reşat Şemsettin Sirer?i getirir. Sirer, 1947 de, ?Tüm Köy Enstitülerinin kuruluş özelliklerinin ortadan kaldırıldığını, bu okulların sıradan bir köy okulu olduğunu ? söyleyerek, müfredat programını değiştirdiler. Böylece, her geçen gün erimekte olan CHP?yi korumak için İnönü?nün sırtından da bir yük kalkmış oluyordu. İşte bu dönem, CHP?den Demokrat Partiye geçişi önlemek adına okullarda din dersleri ve İmam Hatip Okullarının açılması döneminin başlangıcı olmuştur. Fakat bu da CHP?yi kurtarmaya yetmemiştir.

Türk gençliğinin karanlıktan aydınlığa çıkış yolu olan eğitim sistemi, siyasilerin, toprak ağalarının, şeyh ve şıhların çıkarları doğrultusunda nihayetinde. 27 Aralık 1947?de ABD ile imzalanan eğitim sistemimizi ABD?nin vesayetine bırakan "FULBRİGHT ANTLAŞMASI" ve Köy Enstitülerinin Demokrat Parti iktidarı döneminde, 27 Ocak 1954 de 6234 no?lu yasa ile tamamen kaldırılması neticesinde 65 yıldır her hükümet, bakan hatta müsteşar değişimi ile yapboz?a dönmüş ve yamalı bohça haline getirilmiştir.

Yeni bir eğitim öğretim dönemi başlıyor, 2015?de dershaneler kapatılacak, devlet okullarının yetersiz eğitim sisteminde öğrencilerin kaliteli eğitim açığı nasıl kapatılacak ve eğitimde kalitenin arttırılması için neler yapıldı yâda yapılacak hepsi muallâkta. Eğitimin olmadığı sadece okul bitirme, imtihan kazanma ve diploma edinmeye yarayan sözde milli eğitim sistemimiz ne zaman adına uygun hale gelecek dersiniz?

 

 İbrahim Halil SİPAHİ

Araştırmacı Yazar

11.09.2014/adanapost.com

 

 

 

NOT:

Bu yazıda; Senatör Haydar Tunçkanat'ın "İkili Antlaşmaların İç Yüzü" ve "Amerikan Emperyalizmi ve CIA" (Kaynak yayınları) ve,

Cengiz ÖNAKINCI' nın "Türkiye'nin Siyasal İntiharı Yeni- Osmanlı Tuzağı " (Otopsi Yayınevi) kitaplarından istifade edilmiştir.

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi