Normal yollardan siyaset yapamayanlar yaraları kaşıyarak yaralarda kurtçuklar oluşturarak, kan akıtarak, can yakarak, gözyaşlarını göl eylersek zafer kazanmaya çalışıyorlar.

Sayıca üstün olanları, sosyolojik egemenliği olanları, az olanların üstüne göndererek oluşan ortamdan faydalanmaya çalışıyorlar.

Kimsenin kimseyi istemediği, herkesin kendinden başka olanı yargılandığı dünyada bunları yapmak çok kolay.

Bir zamanlar İslamcılara, Kürtlere, Alevilere uygulanan bu alçakça linç şimdilerde göçmenlere yöneldi.

Antalya’da genç bir kızı tecavüz ettikten sonra dört parçaya bölen ormana atan katil bir işadamı ve mühendis.

Şimdi bu alçak onursuz adamın yaptığı suçu Türklere kim yükleyebilir?

Örneğin Almanya’da bir Türk bir almanı öldürmüş olsa bunun suçu bir kavmin suçu mudur yoksa cinayeti işleyen kişinin bireysel suç mudur?

Elbette suçlar bireyseldir toplumları kavimleri ve milletleri bağlamaz.

Bu yüzden de hukuk cezayı suçlu olanın mensup olduğu topluma vermez.

Yara kaşımayı bilenler sürekli Suriyeli mültecilerin işlemiş olduğu suçları gündemde tutarak linç kültürünü diri tutmaya çalışıyorlar.

Elbette Suriyeliler içerisinde kötü niyetli olarak ülkemize gelenler Eset denen katilin ajanları, karaktersiz ve sütü bozuk olanlar mevcuttur.

Türk adaleti zaten bunlara gerekli cezayı vermektedir.

İş beğenmeyen, çalışmayan, gayret göstermeyen belli bir kesim sürekli bütün suçları göçmenlere atarak kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar.

Şu bir gerçektir ki göçmenler çalışkan olmak zorundadırlar.

Ayakta kalmak, yaşamak için başka çareleri yoktur.

Faşist ve sosyal faşist çevreler saldıracak yer arayan grupları tahrik ederek memleketi kana boğmak istiyorlar.

Bunların insanlıkla, milliyetçilikle, Atatürkçülükle, dinle uzaktan yakından bir ilgileri yoktur.

Bunlar zalimdirler.

Bunlar sadisttirler.

Bunlar insanlık değerlerinden yoksundurlar.

Bunların oyununa gelenler, tuzağına düşenler, yolundan gidenler hüsran içersinde olacaklardır.