Hayati Koca

Hayati Koca

Güzel Üikemin Trabzon Hâli

Güzel Üikemin Trabzon Hâli

“…ey sağır kurbağalar,size ihtiyacımız var.”

Zamanın günümüzden daha kıymetli, insanların daha nitelikli ve hissiyatlı olduğu bir devirde, bir kurbağa sürüsü ırmağın kenarında yarenlik ederek gezerken kurbağalardan üçü derin bir kuyuya düşmüş. Diğer kurbağalar gelip bakmışlar ki kuyu bayağı derin. Kuyuya düşen kurbağalara acımaya başlamışlar.

Kuyudaki kurbağalar atlamaya, zıplamaya başlamışlar kuyudan çıkmak için. Kuyu derin olduğundan kurbağaların bu seviyedeki zıplamaları işe yaramıyor, daha yükseğe zıplamaları gerekiyormuş. Kuyudaki kurbağalar bunu başaramadıklarından kuyunun dışındaki kurbağalar onlara üzülmeye devam ediyormuş. Arkadaşlarının çırpınmalarına dayanamayan kurbağalar, onlara daha fazla uğraşmamaları gerektiğini, kendileri için en iyi sonucun kuyudaki sessiz bir ölüm olduğunu söylüyorlarmış.

Kuyunun dışından gelen uğraşmayın, atlamayın, zıplamayın, ölümü bekleyin çağrılarına uymayan, onları dikkate almayan kurbağalardan biri zıplamaya devam ediyormuş. Diğer iki kurbağa kuyunun dibine pusup gerçekten ölümü beklemeye başlamışlar. Onlara uymayan bu kurbağa zıplıyor, her seferinde daha yükseğe zıplamaya çalışıyormuş. Yılmamış, yorulmamış, yenilmemiş, küsmemiş, alınmamış zıplamaya devam etmiş. Son bir hamle, bir çırpınış, bir hareketle o kurbağa kuyudan çıkmış.
Arkadaşları şaşkın ve hayret dolu bakışlarla tam ortalarına düşen kurbağanın sağır kurbağa olduğunu görmüşler. Sağır kurbağa kuyunun dışından söylenen hiçbir sözü duymadığından
umudu kırılmamış, dikkati dağılmamış, azim ve kararlılıktan taviz vermemiş. Hayat ve ölüm arasındaki o ince çizgide hayattan yana tutunmuş.

Bizim şimdi sağır kurbağalara ihtiyacımız var. Bizim şimdi sağır kurbağa olmamız gerekiyor. Yöneticilerimiz, teknik direktörümüz, futbolcularımız, taraftarlarımız, biz, hepimiz sağır kurbağa olalım. Sağır kurbağa olmak zorundayız; çünkü kuyunun dışındakiler bizim için hiçbir iyi niyet taşımıyor. Kuyunun dışındakiler belki de kuyunun içindeki hareketlerimizden zevk alıyor.

Bizim eskiden de çok paramız yoktu; ama paraya en çok ihtiyaç duyulan dönemde bozdurup bozdurup harcayacağımız bir yüreğimiz vardı.

Bizim eskiden de puanımızın az olduğu dönemler olmuştur; ama hiçbir zaman onurumuzu, gururumuzu ve kimliğimizi zedeleyecek tavırlarımız olmamıştır.

Bizim eskiden de gazete köşelerinde, televizyonlarda takımımızı izleyip değerlendiren yazarlarımız, yorumcularımız yoktu; ama her taraftarımız bir yazar, bir yorumcu, bir tezahürat, bir alkıştı.

Bizim eskiden camiamız içinde önce parayı sonra görevi konuşan elemanlarımız yoktu; çünkü biz eskiden beri paranın güven kadar geçerli olmadığını biliyoruz.

Bizim eskiden de yöneticilerimiz, teknik direktörümüz, futbolcularımız değişmişti; ama hiçbir dönemde değişmeyen bir kimliğimiz, bir adımız, bir şanımız olmuştur.

Biz eskiden de maçlar kaybettik, kupalardan elendik, şampiyonluklar kaçırdık; ama hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik, niteliksiz, ucuz bir tepki içinde olmadık.

Bize eskiden de ahlaksız kıskaçlar oluşturdular, bizi bunaltmaya, bunalıma, niteliksizliğe çağırdılar; ama biz hiçbir zaman gözlerimizden maviyi, yüreğimizden bordoyu silemediler.

Bizim eskiden de rakiplerimiz, istemeyenlerimiz, çekemeyenlerimiz olmuştur; ama hiçbir dönemde bizim birlikteliğimizi ve dayanışmamızı yıkamamışlardır.

Bizim eskiden de haksızlıklara uğradığımız; kimliği, adı, görevi ne olursa olsun bize zararı dokunan unsurlar olmuştur; ama biz hiçbir dönemde haksızlıklar karşısında suskun kalmadık.

Bizim eskiden de zor günlerimiz, başarısız sezonlarımız, golsüz ve galibiyetsiz maçlarımız olmuştur; ama biz hiçbir zaman hedefsiz, amaçsız, yöntemsiz kalmadık.

Bizim eskiden de üç büyüklere kaybettiğimiz maçlar olmuştur; ama tarihimizin hiçbir döneminde Avni Aker sıradan maçların stadı olmamıştır.

Bizim eskiden de acılarımız, sorunlarımız, eksik yanlarımız vardı; ama hiçbir zaman acılarımızı, sorunlarımızı, eksikliklerimizi yok olmak için gerekçe saymadık; çünkü biz böyle durumlarda hep sağır bir kurbağa olduk.

Gücümüzü yüreğimizden, içimizden aldık. Geçici olarak düşünülen, pazarlıklarla sunulan imkânların ucuzluğuna hiç düşmedik.

Trabzonspor bir değer, bir kıymet, bir nitelik, bir kültür, bir direniş olarak içimize işledi. Biz içimizden güç alarak bir oluruz, diri oluruz. Parayla alınan hiçbir değer, makam, yetki, görev kalıcı olamaz. İnsanların parayla alınamayacak değerleri, yiğitlikleri, yürekleri olmalıdır.

İnsanlar gücü kasalarından değil, kalplerinden almalıdır.

Hiçbir kasa sarsılmaz bir kalp yapamaz; ama sarsılmaz kalpler nice kasalar oluşturur. Kalbini kasasının emrine verenler değil kalbini kasasının efendisi yapanlar bu hayatın eri olmuşlardır.

Ey kurbağalar, hepiniz sağır olun. Gururunuzu, cesaretinizi, tarihinizi, şanınızı, kalbinizi elinize alın ve sağır olun.
Bugün sağır olmak kurtuluş için içimizi duymamızı sağlayacak.
İçimizden gelecek sesler tarihin şanlı günlerinin melodisini taşıyacak kulağınıza. Bu melodilerden çıkacak şarkı, türkü ve marşlar sizin, bizim, hepimizin gerçek kimliğidir. Biz oradayız.
Bizi oluşturan her unsuru da orada görmek istiyoruz. Bizimle olmak istemeyen, bizim melodimize uymayan biri varsa yüreğindeki vefadan, sevgiden ve fedakârlıktan bahsetmesin. İyi günleri gurur sayanlar, kötü günlerde gururunu düşünmüyorsa orada gurur zaten yoktur. Bir sevilenin sevene en çok ihtiyaç duyduğu an hüzne düştüğü andır; çünkü mutlu günlerde insanların renkleri, yüzleri seçilemez.

(H. KOCA; FUTBOLUN KARAKTER HEYKELİ: TRABZONSPOR, Trabzonspor da aşka dahildir, Karahan Kitabevi, Aralık 2015, sf.45,46,47,48)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayati Koca Arşivi