Sedat Yılmaz

Sedat Yılmaz

İşsizliğin çaresi yeni politikalar

İşsizliğin çaresi yeni politikalar

İş dünyası kendine yarayacak kalifiye insan bulamazken, herhangi bir alanda tecrübesi olmayan milyonlarca işsizler ordusu iş bulmakta zorlanıyor. Virüs salgını sonrası büyük sorun haline geleceği tahmin edilen istihdamı kısa ve orta vadede çözmenin yolu; daha fazla insanın çalışabileceği emek yoğun sektörlere yönelik yatırım ortamını iyileştirmek ve KOBİ'leri ihracat odaklı hale getirmek.

Küresel pandemiyle dünya yüksek işsizlik dönemine girdi. ABD ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere küresel bazda milyonlarca insan işini kaybetti. Haziran ve Temmuz aylarında öğrenilecek Mart ve Nisan aylarına ait işsizlik verileri istihdamda Türkiye’nin yol haritası hükmünde olacak.

Üretim artmadan istihdam sorunları çözülmez. Üretimin yani arzın artışı ise talebe bağlı. Ancak pandemi sonrasında talep kanallarının nasıl açılacağına ve bu talebin ne şekilde karşılanacağına dair de projeksiyonlar yapmak şart. Üretimi artırmak için ekonomide güven ortamının oluşturulması, belirsizliğin giderilmesi ve hukuki reformların acilen yapılması, söz konusu çerçevede istihdam politikalarının yeni konjonktüre göre yeniden yapılandırılarak sahaya inmesi gerekiyor.

Türkiye’de işsizlikte üç önemli faktör göze çarpıyor. Bunlar eğitim başta olmak üzere üretimin yapısı ve dağılımını içeren yapısal sorunlar, iş gücü maliyetlerinin yüksekliği ve istihdam üretmeyen büyüme şeklinde sıralanıyor. 

Kısa ve orta vadede işsizliğin en etkin çözümü; genel politikaları terk edip istihdam artırıcı öncelikli sektörlere yatırım yapılması, ekonominin büyük şehirlerden ziyade kırsal bölgelerde üretimi destekleyen bir yapıya kavuşturulması gerektiği ortaya çıkıyor.  

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bütçe ve enflasyon sorunları sebebiyle koronavirüs salgını sonrası işsizliğin artacağı düşünülüyor. Kısa vadede istihdamı çözmenin yolu daha fazla insanın çalışabileceği emek yoğun sektörlere yönelik yatırım ortamını iyileştirmek ve KOBİ’leri ihracat odaklı hale getirmek.

Eğitim ve çırak/usta sistemi

Gençlerde işsizliğin yüzde 25’lere varan oranlarda yüksek olması ülkenin en önemli sorunu. İstihdam meselesinde Türkiye’de oluşan fotoğraf şu: İş dünyası kendine yarayacak kalifiye insan bulamazken, herhangi bir alanda tecrübesi olmayan işsizler ise iş bulmakta zorlanıyor.  

Söz konusu çerçevede devletin sıradan mezunlar yetiştiren üniversite açmayı bırakıp asıl teşviki, eleman yetiştirebilecek işletmelere, usta/çırak sistemini yeniden hayata geçirecek iş modellerine ve sektörlerin ihtiyacını karşılayacak teknik ve mesleki okulların açılmasına vermesi gerektiği vurgulanıyor.

Yapılan projeksiyonlar, emek yoğun sektörlerin başını çeken tekstil, mobilya, tarım, inşaat ve turizm gibi sektörler ile genç istihdamına katkı verecek dijital alanda yeniden yapılanma dönemine girilmesini ve insanları kısa vadede meslek edindirecek işlere ağırlık verilmesini gerektiriyor. İşsizliğin yaygın meslek okulları ve çırak/usta sisteminin desteklenmesiyle en etkin şekilde çözüleceği öngörülüyor.  

Özellikle kentsel alanlarda üretim yapan ekonominin gereksinim duyduğu eğitimli ve nitelikli insan kaynağını hazırlamak için hedefli, programlı, iş dünyasının istihdam ihtiyacını giderecek eğitime ağırlık verilmesi gerektiği düşünülüyor.

Bütçe açıkları artacak

Küresel koronavirüs salgını sebebiyle ülkelerin bütçe açıkları olduğundan büyük rakamlara ulaşacak. Gelişmiş ve gelişen ülkeler dahil ciddi bütçe sorunları yaşayacak. Bu da yüksek oranlı enflasyonları ve artan faizleri beraberinde getirecek. Borçlanma maliyetleri artacak, yatırım imkanları daralacak. Olumsuz gelişmeler istihdamı önemli şekilde olumsuz etkileyecek. Ekonomi farklı bir talepsizlikle karşı karşıya kalacak. Ortamı mevcut imkanlarıyla iyileştirebilen veya oluşan hasarı en az seviyede atlatabilen ülkeler kazançlı çıkacak.

Gelişmekte ülkeler zaten önemli oranda bütçe açıkları veriyorlar. Ancak bütçe açıkları yüzde 1-2 arasında gerçekleşen gelişmiş ülkeler de pandemi sonrası yüksek bütçe açıklarıyla karşı karşıya gelecek. Zira ülkeler küresel salgına karşı ekonomiyi, iş dünyasını ve işletmeleri destekleyen yıllık bütçeleri kadar mali tedbirler aldı.

Bu ülkelerden biri İngiltere. En son Nisan ayında 62 milyar sterlin bütçe açığı veren Birleşik Krallık son 27 yılın dibine indi ve görülmemiş bir bütçe açığı yaşadı. İngiltere daha büyük bütçe açığı verecek mi? Rakamlar tamamen pandemi sürecine bağlı… Belirsizlik içinde kıvranan ülke ekonomisi zaten şu anda resesyonda. Avrupa ülkeleri, ABD, Japonya, Kanada ve diğer gelişmiş veya gelişen ülkeler İngiltere’den farklı değil. Türkiye ise bütçe açığını GSHY’in yüzde 3’ünde tutmak için her türlü tedbiri almaya çalışıyor.

İşsizlik en büyük mesele

Dünyada işsizlik her geçen gün daha da artıyor. Bütçe açıkları gibi istihdamda da gelişmiş veya gelişen ayrımı yok. Küresel virüs salgını sebebiyle şu ana kadar dünyada ciddi bir istihdam kaybı var. İngiltere örneğinden yola çıkarak Nisan ayında İngiltere’nin işsizlik oranı yüzde 4,4 olarak ölçüldü. Bir önceki aya göre yarım puanlık bir artış söz konusu. Gelecek ay ise bu rakamın çok daha fazla olacağı görüşü hakim. Pandemi ile birlikte küresel işsizliğin 100 milyondan fazla olacağı tahminleri yapılıyor.

Sadece ABD’de 16 Mayıs’ta sona eren haftada 2,4 milyon kişi işsiz kaldı. Son 9 haftada işsiz kalanların sayısı ise tam 40 milyon. Mart ayında yüzde 4,4 olan işsizlik oranı yüzde 16’lık piyasa beklentisinin altında Nisan itibariyle yüzde 14,7’ye yükseldi ve Türkiye’nin Şubat ayı yüzde 13,6 olan işsizlik rakamını geçti. Tabii Mart ve Nisan aylarındaki işsizlik oranları Türkiye’de gerçek işsizlik rakamlarını ortaya kıyacak. Bunu da gelecek ay öğreneceğiz.

ABD’ye dönersek, sadece son 4 haftada ülkede işsiz kalanların sayısı 15,9 milyon kişi. İş gücüne katılım oranı da yüzde 60,2’ye düşerek 1973 yılından bu yana en düşük seviyeye indi. Haftalık ortalama çalışma saati de 34,2’ye geriledi. Saat başı kazan ise Nisan ayında 30 dolarda kaldı.

İşsizlik kronikleşiyor

Türkiye uzun yıllardır çift hane işsizlik rakamları yaşıyor. 2012 yılında yüzde 8,4 olan işsizlik rakamı son 15 yılda elde edilen en iyi oran. 15 yaş ve üstü kayıt içi ve kayıt dışı çalışabilir nüfusun sayısı 62 milyon kişi. İşgücü sayısı 31 milyon, istihdam ise 27 milyon kişi civarında. Şubat ayı itibariyle yüzde 13,6 olan işsizlik oranı aylardır yüksek seyrediyor. İşgücüne katılma oranı yüzde 51. İstihdam oranı ise yüzde 44. ABD bu kadar büyük işsizlik yaşamasına karşılık işgücüne katılma oranı yüzde 60 seviyesinde ki, bu da 47 yıldan bu yana en düşük rakam.

Dolayısıyla Türkiye’nin geçmiş yılları tamamen silip, yeni bir istihdam politikası üzerinde kafa yorması ve gelecek yıllara dair konjonktür çerçevesinde eğitimden başlayarak istihdamda yeni bir planlama yapma zorunluluğu ortaya çıkıyor. İşe alma seferberliğinden ziyade iş ortamı oluşturma ve istihdam çeken sektörleri destekleme seferberliğine ihtiyaç var.

Kırsaldan kentlere hâlâ göç devam ediyor. Gelen iş gücü ise kalifiye olmaktan uzak. Sanayi de bu insanlara iş vermede yetersiz kalıyor. Göçen insanlar şehirlerde büyük işsiz yığınları veya kayıt dışı istihdam oluşturuyor. Türkiye’nin demografik yapısı kaynaklı işsizlik, istihdamın en önemli sorunlarından birini teşkil ediyor.  Sorunun genel çözümü, insanları göç ettirmeden yerinde istihdam imkanları oluşturmak. Sanayiyi kentlerden uzaklaştırıp bölgesel dağılımını sağlamak.

İşsizlikteki gizli neden

İstihdam meselesi tek ayaklı bir sorun değil. Kentlere göçün yanında iş gücü maliyetlerinin yüksek olması, istihdamın artırılması engelliyor. İş gücü maliyetleri tabii devletin vergi kaleminde önemli bir yer tutuyor. Şayet devlet söz konusu maliyetleri iş gücünün üzerinden alıp farklı kaynaklara dağıtabilirse istihdamın önü açılabilir. Devlet ihracatı veya dış ticareti kolaylaştırıcı güçlü bir sistem ortaya koyabilirse iş gücü maliyetleri üzerindeki yükler bu alana kayacağından üretimin artmasıyla birlikte istihdam artışı daha kolaylaşabilir.

Diğer taraftan Türkiye’de üretimin kalitesine bağlı iş gücü maliyetlerini düşürecek uygulamalar yetersiz kalıyor. Mevcut ücretler yetersizliğine rağmen iş gücü üzerine büyük yükler getiriyor. Bunun anlamı, üretimin katma değerden uzak olduğunu, ucuz olmasına karşılık ücretlerin üretimin üzerinde seyretmesinden kaynaklanıyor.

Zira iş gücünün üretimdeki değere yakın seyrettiği bir ortamda iş gücü maliyetlerinin düşmesinin imkanı bulunmuyor. Bu sorunun çözümü de üretimde inovasyonla katma değerin yüksek tutulması gerekiyor. Türkiye’de katma değerli bir ortam sağlanabilirse yatırımları artırır. Yatırımlar ise istihdamın yükselmesini sağlar. Tersi durum ki halen yaşıyoruz, işsizliği beraberinde getiriyor.

Mikro makroyu çözemez

İstihdam sorununu kronikleştiren olay belli. Aktif istihdam politikaları, sektör ve mesleklerle ilgili araştırmalar yapılmadan uygulanmış, işletmelere yönelik zorlanan eğitim kampanyalarına karşı iş dünyası fazla ilgi göstermemiş.

İşsizlikte Türkiye’de 2000 yılı öncesine bakıldığında işsizlik sorununa “kervan yolda düzülür” mantığıyla bakılmış. “Ekonomi büyürse, işsizlik meselesi de ortadan kalkar” anlayışı siyasilerin adeta inandığı bir düstur haline gelmiş.

Mikro uygulamalarla makro meseleler çözülmeye çalışılmış, fakat olmamış. Avrupa uyum yasalarına rağmen sorun günümüze kadar gelmiş. Emek maliyetine yönelik teşvikler öne çıkmış, işsizliği önleyici aktif istihdam politikalarına ağırlık verilmiş. Tabii bu da tutmamış.

Mesela işten çıkarmalar kolaylaştırılmış, kıdem tazminatına yönelik uygulamalar işveren lehine düzenlenmiş. Hükümetlerin son dönemlerde uyguladığı en yoğun politika kısa çalışma ödeneği fonu olmuş. Part time işler desteklenmiş… Büyük bir istihdam gücü yaşayan bir ülkede bu tür tedbirler elbette palyatif olmuş ve işsizlik çift haneli rakamlara demir atmış. Sektörel bazda KDV ve ÖTV indirimleri ise yükselen iş gücü karşısında zayıf kalınca işsizlik oranları yükselmiş.

İş dünyasının sermayeyi elde tutma bağımlılığı ve emek dünyasına karşı söz konusu ilgisizliği girişimciliği ve inovasyonu baltalarken katma değer üretme her zaman ikinci planda kalmış. Dolayısıyla ülke mevcut üretim yapısıyla iç tüketimle büyümüş… Bu büyüme de istihdam oluşturmamış. “İstihdam meydana getirmeyen büyüme” anlayışı yüksek işsizlik oranlarına kapı açmış.

İş gücüne karşılık verilemiyor

Diğer konu ise sektörlerin pandemi sonrasına hazırlanması. Koronavirüs salgınını takiben hangi sektörler ayakta kalacak, hangileri tarihe karışacak henüz tam net olmasa da kendini geleceğe hazırlayan sektörler devam edecek. Söz konusu sektör arasında istihdam depoları emek yoğun sektörler her zaman var olacağa benziyor. Ancak mezkur sektörlerin geleceğe hazırlanması şart.

Geleceğe hazırlanan sektörler arasında mobilya var. Sanayi 4.0’ı dahi düşünen sektör, pandemi sonrasına odaklanmış ve üretimini tamamen katma değer üzerine kurmuş.

Mobilya sektörünün önde gelen firmalarından Art Design Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Terzi, “Ülkemizde her yıl büyüyen işgücüne karşılık verecek yeterli üretim bulunmuyor. Eğitim politikalarımız ekonomimizle doğru orantıda ilerlemiyor. İstihdam kaynakları oluşturamıyoruz. Bunlar da sürekli çift haneli işsizlik rakamları olarak karışımıza çıkıyor. Pandemi sonrası işsizlikle ilgili mutlaka yeni politikalara ihtiyaç var” diyor. 

Ürünlerimizle rota çiziyoruz

Faaliyette bulundukları mobilya sektörü de dahil istihdam üretebilecek sektörlerin pandemi sonrasına hazırlık yapması gerektiğini belirten Turgay Terzi, ürünleri günün şartlarına ve geleceğe yönelik hazırlamanın üretime katkı vereceğini dile getiriyor.

Terzi, “Biz İtalyanların mobilyadaki marka hakimiyetinden pandemi sonrası oldukça fazla istifade edeceğiz. Konsept değişikliğiyle yeni normale hazır hale gelmemiz gerekiyor. Biliyoruz ki ofis mobilyaları evlerde kullanım için uygun değil. Bu yüzden iş ve ev mobilyasını harmanladık ve tasarımlarımızı bu şekilde yaptık. Örneğin; sandalyelerimize usb girişler ekliyoruz. Yemek masalarını çalışma masasına da uygun bir şekle getiriyoruz. Bir yandan ise bu süreci doğru değerlendirmek için mağazalarımızda sunduğumuz ücretsiz 3D çizimi, iç mimarlarımız şimdi Skype üzerinden ücretsiz sunuyorlar. Yani mobilya satın almak isteyen bir kişi, iç mimarlarımızla irtibat kurarak ona istediği modeli anlatıyor, mekanının özelliklerini veriyor ve iç mimarımız da onun için tasarımı hazırlıyor” ifadelerini kullanıyor.

analizgazetesi.com.tr

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sedat Yılmaz Arşivi