Kırk Karede Erdoğan: 21. Erdoğan’ın Eli Cebinde Konuşma Fotoğrafı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir fotoğrafı var ki Kırk Karede Erdoğan yazıları arasında mutlaka yorumlanmalıdır. O fotoğraf, Başkan Eroğan’ın, bağımsızlaşma fotoğrafı, 13 Nisan 2011, Çarşamba günü Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu’na eli cebinde hitap etmesidir. Dünya gündemine bomba gibi düşen bu uluslararası ilişkilerde eşitliğe davet etme fotoğrafı, küreselleşme döneminde yeni Türkiye’nin dünya güçleriyle, dolayısıyla Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinde tavır almasının ve mesafe koymasının ifadesidir; bu yüzden üzerinde durulması gerekir.
O dönemde başbakan olan Erdoğan, gittiği Fransa'da, sadece Türkiye’yi değil, İslam alemini de temsil ettiği için müstekbir, küstah, zalim ve yüzsüz Avrupa ülkelerinin parlamentosunda, eli cebinde yaptığı tarihi konuşmasında, İslam dünyası ile Hristiyan dünyasının birbirine bakışının tarihsel süreç içinde, büyük oranda Haçlı Seferleri’nde şekillendiğini ifade etti.
Başkan Erdoğan, "Yaklaşık bin yıl önce meydana gelen bu karşılaşmalar, bin yıl boyunca önyargılara, bloklara ve kutuplaşmalara bahane olarak görülmüştür. Oysa bugün Haçlı Seferleri‘ni farklı şekilde değerlendirmek durumundayız. Haçlı Seferleri, iki kültür ve medeniyetin ve iki dinin karşı karşıya gelmesinden ziyade, birbirini tanıması, anlaması ve etkileşimi sonucunu doğurmuştur." dedi.
Gerek Doğu medeniyeti, gerekse Batı medeniyetinin temelinde bu izlerin varlığını kimsenin inkar edemeyeceğinden bahseden Erdoğan, "Tarihi artık savaşlar, kamplaşma ve kutuplaşma üzerinden okuyamayız. Tarihi savaşlar üzerinden okuyanlar, geleceği barış üzerine inşa edemezler. Haçlı Seferleri‘ni derin hafızasından silemeyenler, kendi toplumlarına da, bölgelerine ve dünyaya da barış ve hoşgörü vaad edemezler" diye konuştu.
Avrupa Eleştirisi
Son dönemde AB içinde yükselen ırkçılık, ayrımcılık ve hoşgörüsüzlüğün Avrupa halklarını tedirgin etmekten çok komşu coğrafyalardaki, komşu ülkelerdeki halkları tedirgin ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu durumun bazı ülkelerde, devlet kademelerinde görülmesi, siyasi partilerin bu temelde prim yaparak oy kazanmaya çalışıyor olmaları olayın vehametini artırmaktadır. Siyasetçinin mesuliyeti bu tehlikeli gidişata engel olma liderliği ve basiretini göstermektir. Popülizm uğruna, oy alabilmek ve seçilmek hırsıyla en temel insani değerlerin hak ve özgürlüklerin baskı altına alınması, sadece o ülkenin halkına değil, tüm bir Avrupa‘ya, bu geniş coğrafyaya yapılmış en büyük haksızlık ve kötülük olacaktır." dedi.
Türkiye‘nin özellikle AK Parti hükümeti döneminde İslam, laiklik ve demokrasi gibi kavramların pekala bir arada varlığını sürdüreceğini tüm dünyaya ispat ettiğini kaydeden Erdoğan, "Türkiye bu noktada içinde bulunduğu coğrafya için model ülke olurken, Avrupa‘nın laikliğe göre özgürlükleri kısıtlıyor olması ironiktir" diye konuştu.
"Tarihin hiçbir bölümünde bastırma ve sindirme sonuç getirmemiştir." diyen Erdoğan, dini hoşgörüsüzlüğün artık yerini bütünüyle tartışmasız bir hoşgörüye bırakmak zorunda olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Bunu siyasi bir rant aracı olarak görmek son derece tehlikelidir. Avrupa Konseyi‘nin savunuculuğunu yaptığı insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü konusu her zamankinden daha önemli hale gelmiştir" dedi.
"Avrupa‘da Darbelere Çanak Tutan Gazeteciler Yok"
Medya mensuplarının tutuklanması ve gözaltına alınmalarıyla ilgili olarak yöneltilen eleştirilere de cevap veren Erdoğan, "Son haftalarda medya üzerinde baskı, kısıtlama ve yasaklama olduğuna dair iddialar, açık söylüyorum gerçeği yansıtmıyor" diyen Erdoğan konuşmasına şöyle sürdürdü: "Şu kadarını söylemeliyim ki, 8 yıl öncesine kadar demokrasi dışı odaklardan, özellikle çetelerden, mafyadan talimat alarak manşet atan, yazı yazan bazı basın yayın organları, bugün tamamen özgür ve yayınlarını sürdürmektedir. Bazı tutuklama ve gözaltıların basın özgürlüğüne müdahale olarak algılandığını biliyoruz.
Ancak Avrupa‘da darbelere çanak tutan, darbeleri teşvik eden, onlarla ilişki halinde olan gazete ve gazetecilerin olmadığını da hatırlatmak isterim. Şu anda Türkiye‘de tutuklu ve hükümlü olarak 26 gazeteci hapistedir. Bunlardan hiçbiri gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklanmış değildir. Avrupa ve kurumlarının son dönemdeki bu haberleri, belli odaklardan, belli çevrelerden değil, daha objektif kaynaklardan edinmesini temenni ediyoruz."
"İslam Ülkeleri İçin Demokrasiyi Erken Görmek En Az Irkçılık Kadar Tehlikelidir"
"Sermayenin sınır tanımadığı bir dünyada sorunların da sınır tanımadığını görmek zorundayız" diyen Erdoğan, bir kesimin sınırsız ölçüde zenginleşirken, bunun karşısında başka bir kesimin de giderek yoksullaştığı, umutsuzlaştığı bir dünyanın yaşanabilir bir dünya olmadığını söyledi.
"Küreselleşen bir dünyada yalıtılmış huzur adacıkları oluşturmak mümkün değildir" şeklinde konuşan Erdoğan ayrıca, "Bu sistem, sürdürülebilir bir sistem değildir. Kendi içine kapananlar, özellikle Avrupa için söylüyorum, evrensel değerlerden, insan hakları ve özgürlüklerinden böyle bir Avrupa bahsedemez.
Bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘dan yükselen özgürlük ve hak taleplerine Avrupa kulağını tıkayamaz. Demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere sadece bir kesimin ait olduğunu iddia etmek, demokrasiyi kimi toplumlar için erken görmek, en az ırkçılık kadar tehlikelidir. Ne yazık ki bugüne kadar yerin üstündekiler değil, yerin altındakiler görülmüştür. Eğer evrensel değerler diyorsak, eğer insan ve insan hakları diyorsak, Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘dan yükselen haykırışları duymak ve en güçlü şekilde desteklemek zorundayız. Hiçbir hesap yapmadan, çıkar kaygısına kapılmadan, oradaki insan gerçeğini görmek zorundayız.
Artık Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘ya bakınca petrol kuyuları görmekten vazgeçip yaşanan trajedilere odaklanmak zorundayız. Ortadoğu‘da demokrasinin hakim olamayacağı yönündeki zihniyet yıkılmıştır" dedi.
"Ortadoğu‘da Kuzey Afrika‘da Yeni Afganistanlar, Iraklar Görmek İstemiyoruz"
"Yakın coğrafyamızda şiddet ve çatışma alanları görmek, arzu ettiğimiz en son şeydir" diyen Erdoğan, "Şunun da altını çizerek vurgulamak istiyorum. Halk hareketlerinin meşruiyetinin korunması, dışarıdan askeri müdahalede bulunulmaması, müdahalenin tamamen insani boyut taşımsı son derece önemlidir" dedi. Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: "Biz Ortadoğu ve Afrika‘da yeni Afganistanlar, yeni Iraklar görmek istemiyoruz. Afganistan, Irak, Filistin‘de yaşananlar bölge insanının ruhunda olduğu kadar insanlık vicdanında da derin yaralar açmıştır. Zedelenen adalet duygusu kutuplaşmaya zemin hazırlamıştır. Libya ve Filistin‘de yaşananlara, Avrupa‘nın vicdan penceresinden bakmasını, gelişmeleri buna göre değerlendirmesini istiyoruz.
Bu süreçte Avrupa Konseyi‘nde oluşturduğumuz ortak değer ve normların, yakın çevremizdeki komşularımızla paylaşılması hayati derecede önemlidir. Konsey‘in gelişmelere zamanında tepki vermesi isabetli olmuştur."
"Mısır‘da Sivil Yönetime Geçilmesini, Libya‘da BM Kararlarını Destekliyoruz"
Erdoğan, Türkiye‘nin Mısır‘da anayasal bir demokrasiye geçilmesinin tüm bölge için önemli olduğuna inandığını vurgulayarak, "İktidarın en kısa sürede sivil bir yönetime geçmesini destekliyoruz. Tabii otokratik bir düzenden demokratik bir düzene geçiş kolay değil, biraz zaman alabilir. Ama bunun alt yapısını oluşturmak önem arz ediyor" dedi.
Libya‘daki gelişmelere de değinen Başbakan Erdoğan, "Libya‘da BM kararlarına destek veriyoruz. Bu kararların Libya‘nın toprak bütünlüğünü, Libya halkının huzur, güvenlik ve refahını garanti altına alacak şekilde uygulanması önem taşıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Bahreyn‘deki gelişmeleri de çok yakından takip ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Gerginliğin azaltılması için taraflarla temasımızı yürütüyoruz. Bunu her iki kesimle de yapıyoruz. Bölgenin istikrarı açısından büyük öneme sahip olan Suriye, Yemen ve Ürdün‘de yoğunluk kazanan halk hareketlerinin de itidal ve sağduyu ile sonuçlanması için gerekli girişimlerde bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.
"Taraf Tutmuyoruz, Çıkar Peşinde, Rol Kapma Peşinde Değiliz"
Türkiye‘nin bölgesinde her etnik ve inanç grubuyla iletişim kurabilen, barış girişimlerinde aktif rol alan bir ülke olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Avrupa Konseyi kurucuları arasında yer alan bir ülke olarak, Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerini yürüten bir ülke olarak, bunlarla birlikte yakın coğrafyasıyla tarihi ve kültürel bağlara sahip bir ülke olarak, bölgemizde huzur, barış ve istikrar için yoğun gayret sarf ediyoruz" dedi.
Erdoğan ayrıca, "Taraf tutmuyoruz. Çıkar peşinde, rol kapma peşinde değiliz. Aktif ve ilkeli dış politikamızla sadece ve sadece bölgenin huzur, barış ve istikrarı için çözümler üretmeye çalışıyoruz.
Türkiye bölgesel barış için çok önemli bir imkandır. Son gelişmeler ve bu gelişmelerde Türkiye‘nin izlediği ilkeli dış politika, Türkiye‘nin AB için ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur" şeklinde konuştu.
"Türkiye‘nin Üyeliğini Engelleyenler Kendi Halklarına Ve AB’ye Haksızlık Ediyor"
Türkiye‘nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin seçim malzemesi olarak kullanılamayacak kadar hayati olduğunu vurgulayan Erdoğan, ekonomik olarak da Avrupa‘nın en hızlı gelişen bir ülkenin yapay gerekçelerle, popülist yaklaşımlarla engellenmesinin anlaşılabilir olmadığını dile getirdi. Türkiye‘nin AB‘ye, AB‘nin de Türkiye‘ye ihtiyacı olduğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye‘yi farklı şekilde değerlendiren, kendi ikbal hırsı için Türkiye‘nin üyeliğini tartışma konusu yapanlar, Türkiye‘ye değil, kendi halklarına, Avrupa değerlerine ve AB‘ye haksızlık ederler. Bu bakımdan biz Türkiye‘nin üyeliğine hakkaniyet ve vicdan ölçüsüyle bakılmasını, verilen sözlerin tutulmasını bekliyoruz" dedi.
Konuşmanın ardından sorulara geçildi ve gerilim giderek tırmandı. Bir parlamentere "Arkadaşımız galiba Fransız ama Türkiye’ye de Fransız" diyen Erdoğan'ın esprisi karşısında Avrupalı gazetecilerin gerilimi fotoğraflara da yansıdı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.