İrfan Küçükköy

İrfan Küçükköy

Komünist Mezalimi Anlatan Fotoğraf Sergisi 1968

Komünist Mezalimi Anlatan Fotoğraf Sergisi 1968

1968’de, Rusya’nın Çekoslovakya’yı işgali üzerine birkaç resim çıkmıştı. Necmettin Erişen, “Bunları büyütelim de konferans esnasında salonların duvarlarına asalım” diye düşündü. Müzakere ettik. Resim toplamaya başladık. Bir müddet sonra elimizde toplanan resimler, başlı başına bir sergi açabilecek sayıya ulaştı. Bir sergi hazırlamaya karar verdik. Bu sergi için bir görüş belirtmek gerekirse Türkiyedeki Komünist faaliyetlerinin belini kırdı diyebilirin.

Elimizdeki resimleri fotoğraflar haline getirdik. Resimlerden birkaç tanesini yağlı boya bez afiş haline getirdik. Bu esnada büyük bir ressamı da keşfetmiş olduk. Resimleri birine yaptırıyorduk. Öğrenci arkadaşlarımızdan biri, “Bizim sınıfta bir arkadaş var, iyi resim yapıyor” dedi. Biz de getirmesini söyledik. Geldi, baktım. Zayıf, cılız bir delikanlı. Başaracağına pek de ihtimal vermedim doğrusu. “Bir tuval hazırlayacağız. Tuval beyaz mı, siyah mı olsun?” dedim. Kafasını hafif büktü “ikisi de olabilir” dedi. Çok konuşmuyor. Daha önceki ressamın yaptığı resmi süzüyordu. Bir tenkit getirdi. “Adamın şapkası birkaç masa kadar var.” Baktım doğru. Kanaatim geldi. Tuvali geldi. Çalışmaya başladı. Daha önceki ressamımız memur idi. (Daha sonra milletvekili oldu.) Saat beşten sonra binaya geldi. Bu esnada genç arkadaşımız bir tabloya başlamıştı. Biraz süzdü. Sonra elinden fırçayı bıraktı. “Böyle usta bir ressamın bulunduğu yerde benim resim yapmam olmaz” dedi ve ayrıldı. Bu genç ressam Haşim Vatandaş idi. (Haşim Vatandaş senelerce Yeniden Millî Mücadele Mecmuası’nın kapak resimlerini yapmıştır. Daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nin Resim ve Sinema Bölümünden mezun olmuş, pek çok çizgi filme imzasını atmıştır. Panaroma 1453 müzesinin Baş ressamı olmuş ve tarihe geçmiştir.)

Resimler, büyük fotoğraflar haline getirildi. Alt yazıları hazırlandı. Bez resimler tamamlandı. Genç arkadaşlarımız gecelere kadar çalışıyorlardı. Sıra serginin açılmasına geldi. Pasif bir açılış olursa ilgi az olabilirdi. Sergiyi, bir sessiz yürüyüş ile açtık. Mücadele Birliği önünden başlattığımız yürüyüş, serginin bulunduğu belediye binası önünde son buldu. Binlerce insanı elbette sergi salonu almazdı. Salondaki insan kalabalığından adım atmak bile mümkün olmuyordu. Sergi, on gün süreyle açık kaldı. Bu esnada on binlerce kişi tarafından gezildi. Sergi salonu, günün her saatinde dolu oluyordu. Kapıdan gelenleri, gruplar halinde alan genç arkadaşlarımız resimlerin önünde bilgi vere vere salonu gezdiriyorlardı. Gelenler, bir daha bir daha ziyaret ediyordu.

Sergi, beklediğimizden fazla ilgi topladığı gibi, beklediğimizden fazla etkisi de oldu. Yaygınlaşmakta olan komünizm propagandasının önü kesildi desem yeridir. Çocukları solculaşmış babalar, sergi içinde gözyaşı döküyorlardı. Hele sakallı bir babanın, solculaşmış ODTÜ’deki oğlu için gözyaşı döküşünü unutamam. Ayrıca sergi, TÖS’te de gerekli etkiyi bırakmış, sergi üzerine münakaşalar yapılmış ve kuruluştan ayrılan öğretmenler olmuş.

Bizim arkadaşlarımızın da heyecanları arttı. Alt yazıları okuyarak başlayan sergi takdimi, gelenlere sözlü anlatmaya çevrildi. Arkadaşlarımız konuları okudular, ezberlediler, başkalarına aktararak özümlediler. Konunun kompedanı haline geldiler. Resim altlarında, komünizmin doktrininden, tarihi materyalizme, diyalektik materyalizme kadar her bilgi kayıtlı idi. ,

Mehmet Çetin, aynı serginin Afyon’da da açılmasını istedi. Fotoğrafları Afyon’a aktardık.

Panolara yerleştirilen fotoğrafların alt yazıları, bilgi ve heyecan yüklüydü ama yazılımına dikkat etmemiştik. Mehmet Çetin, fotoğrafların tamamının panolarını değiştirdi. Alt yazıların hepsini, güzel kalem, fırça tutuşuyla yeniden yazdı. Fotoğrafların her biri sanat eseri haline dönüştü. Bazı alt yazıları genişletti. Bir yaz tatilini ona harcadı. Afyon’a her hafta, va’za gittikçe benimle de istişare ederdi. Mehmet Özutku o günlerdeki çalışmaları anlatırken ekip olarak onların atölyelerinde her gece sabahlara kadar çalıştıklarını, Mehmet Çetin’in marangozluk ustalığının, sergiyi sanat haline dönüştüğünü ifade etti. Komünist Mezalimi Fotoğraf Sergisine Necmettin Erişen başta olmak üzere, ben ve birkaç Konyalı arkadaş ruh verdik ama sergiyi Mehmet Çetin, sanat haline getirip gün yüzüne, el yüzüne çıkardı. Sunucu genç arkadaşlarımız can verdiler.

Komünist mezalimi anlatan fotoğraf sergisini yeni haliyle Afyon’da da sergiledik. Sergiyi görmek için, gelmeyen Afyonlu kalmadı. Genç bir öğrenci ziyaretçiyi alıyor, bilgi suna suna bir saatlik propagandaya muhatap ediyordu. Yoldan geçen girse davaya inanmış olarak ayrılıyordu. Sergiyi gezen bir binbaşı yanıma geldi. “Sergiyi Askeri İstihbarat mı düzenledi?” diye sordu. Ben ona serüvenini anlattım. Fotoğrafları Necmettin Erişen ile bizzat benim dahil olduğum bir grup Konyalı arkadaşın topladığını, ilk sergilemeyi Konya’da yaptığımızı, alt yazıları Konya’da, bizim hazırladığımızı, yazıların hepsinin tabiri caizse hattatının, bir öğretmen olduğunu, hiçbir istihbarat kuruluşu ile ilgisinin olmadığını anlattım. “Böyle dev bir çalışmayı, şu çocukların yaptığına inanmamı mı bekliyorsun” diyerek lise öğrencisi bir sunucumuzu gösterdi. Gerçeğe inandıramadım.

(Sergi muhtelif illerde sergilendi. Kayseri ve Isparta’da sergilenmesinin başında sorumlu olarak ben bulundum. Her akşam arkadaşlarla değerlendirme yapıyorduk. Heyecan verici tespitler vardı. Maalesef yazmamıştık. Kayseri de sorumluluğu Mehmet Tutar, Ali Ay gibi İmam Hatip Okulu öğrencileri üstlenmişti. Ben ve İstanbul’dan giden Üniversite öğrencileri, öğrenci evlerinde kalıyor, sabah ve öğleyin peynir, zeytin yiyor, akşamları yaptıkları tek çeşit yemekle idare ediyorduk.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Küçükköy Arşivi