İrfan Küçükköy

İrfan Küçükköy

Kuruluşta Mücadele Birliği Hareketine Büyük Komplo

Kuruluşta Mücadele Birliği Hareketine Büyük Komplo

1968 yılında Üniversitelerde olaylar başladı. Buna kamuoyunda sağ-sol çatışması deniyordu ama konunun aslı, Marksist kültüre yönlendirilmiş solcu gençlerin, oluşmakta olan aktif sağcı gençlerin eğitimini engelleme girişimleriydi. En azından Türkiye'deki görüntüsü buydu. Hatta bu sol hareketler, Devlet içi güçler tarafından korunuyordu. Bu hareketlerde aşırı solcu Marksist gençlerle, CHP'li gençler birlikte hareket ediyorlardı. Güney Amerika ülkelerinde olduğu gibi sosyalist devrimler lanse ediliyordu. Çok daha sonra bu devrimlerin arkasında ABD ve CİA olduğu anlaşılıyor. Türkiye'de bu hareketleri 1965'ten itibaren ABD ile ihtilafa düşen İsmet İnönü'nün yönlendirmesiyle, CHP tandanslı devlet güçleri, ABD aleyhtarlığı tarzında başlatmıştı. İyi organize edilmemiş bu gençleri, gizli yabancı güçler, sol kliklere bölerek devlet aleyhtarları haline çevirmiştir. Bu konunun izahı çok zaman alır. İşte bu esnada Türkiye'de Üniversitelerde ilk kan dökülmüştür. Sonunda sağcı gençliğin liderlerinden biri tutuklanarak bir grup arkadaşlarıyla birlikte cezaevini boylamıştır. Olay nasıl cereyan olmuşsa olsun, yabancı istihbaratla işbirliği yaptıklarından şüphelendiğim Basın, bu olaya, onun için dev ayna tutmuştur. Çünkü daha önce, solcu caniler tarafından kaç sağcı genç (Mustafa Bilge, Ruhi Kılıçkıran) öldürülmüştü, geçiştirme haberlerle yetinilmişti.

Yıldız Mimarlık Mühendislik Akademisi'nde bir grup solcu terörist grup, sağcı öğrencileri okullarına sokmama kararı alırlar. Girişte kimlik kontrolü yaparlar, ellerindeki listelere göre sağcı öğrencileri geri çevirirler. Duruma muttali olan Yavuz Arslanargun, konuyu Akademi yöneticileriyle görüşmek üzere, aynı akademinin beş öğrencisi ile giderler. Müdür mazeret belirterek bunlarla görüşmez. Bunlar da solcu öğrencilerle konuşarak bir uzlaşma zemini ararlar. Hatta kısmen uzlaşırlar da. Ne var ki o gece Mehmet Büyüksevinç isimli bir genç tabancayla öldürülür. Artık sağcı ve solcu gençler arasına kan girmiştir. Benim bilgilerime göre olay böyle gelişmiştir. Farklı olsa da tasvip etmem mümkün değildir. O tarihlerde Susurluk benzeri, Ergenekon benzeri devlet içi çeteler bilinmiyor.

Bu olay üzerine Yavuz Arslanargun ve uzlaşma görüşmesinde bulunan beş akademi öğrencisi tutuklandılar. Beş kişi birkaç mahkeme sonunda serbest bırakıldılar. Yavuz Arslanargun dört sene hapiste tutuldu. Hapisten çıktıktan sonra davası üç sene daha sürdü. Kaç defa berat etti. Her berattan sonra savcılık davayı temyize götürdü, yeniden görüşülmesini sağladı. Ancak yedi sene sonra kat'i berat geldi.

Aslan, Kafeste de Aslandır

O, Kırklareli hapishanesinde yatarken, benim yedek subaylık tayinim aynı şehire çıktı. Kantin subayı idim. Resmi elbisemle bazen günde iki defa yanına uğrardım. Hatta bunun için bir de soruşturma geçirdim. Soruşturma için görevlendirilen yüzbaşıya Yavuz Aslanargun'u anlattım. O da ziyaret etmek istedi, ama kimsenin haberi olmadan ve sivil olarak. Yüzbaşı dosyayı nasıl kapattı bilmiyorum, ancak konu bir daha önüme gelmedi.

Kırklareli'de milliyetçi mukaddesatçılar onun etrafında halelendiler. O tarihlerde ziyaretçilerde soyadı tutma, akrabalığı ispatlama şartı yoktu. Türkiye Kırklareli'ne, hapishaneye aktı. Ben onlarla da ilgileniyordum. Eşleriyle kızlarıyla gelenleri evimde misafir ediyordum. Eşim onlara hizmetten zevk alıyordu. Çünkü Yavuz Abisinin misafirleriydi. Bazen yemek hazırlar, hapishaneye götürürdüm. O, ziyaretine gelenlere heyecan dopingliyordu. Hapiste yatarken bir gün bile fütur göstermemiştir. Aslan, kafeste de aslandır. En üzgün zamanlarında bile üzüntüsünü hissettirmemiştir. Ziyaretine üzgün gelenler, heyecanları tazelenerek, umutları artarak, çalışma azimleri coşarak, güven pekiştirerek şehirlerine döndüler. Yavuz Aslan Argun'un hapiste yatması bütün Türkiye'de milliyetçi mukaddesatçıların üzüntü kaynağı olmuştur. O, hapishanede yatarken, teşkilat içinde mitolojik kahraman haline gelmişti. Özellikle hızla gelişen Mücadeleci gençliğin duaları bu konuya yoğunlaşmıştı. Her gün beş vakit namazlarının sonunda ağlayarak dua eden çok kişi biliyorum. Bütün Mücadeleciler, onunla birlikte hapiste yattılar. Hapisten çıkış gününü bayram gibi kutladılar. Yavuz Aslanargun, 8 Ağustos 1973 tarihinde tahliye edildi.

Müdürün göz yummasıyla, belki de organizesiyle, hapishanede pusu kurularak öldürülmek istenmiş, çevik bir hamleyle kurtulmuş, ardından başka hapishanelere sürgün edilmiştir. Hapisteki dostlarından Tufan Abi, hapishanelerde hatırı sayılır bir çete reisi idi. Kadın ticaretine girişen bir Ermeni çete reisini öldürdüğü için hapse düşmüş. Bir olay dolayısıyla Tekirdağ Hapishanesine sürüldü. O gelecek diye adamları, o varmadan hapishanenin eski ağasını öldürmüş, hapishaneyi, yeni hapishane ağasına hasımsız teslim etmişler. Yavuz Aslan Argun’un isteği üzerine Tekirdağ’a gittim. Hapishanede onu ziyaret ettim. Her gün hapishaneyi ziyaret ettiğim için zaten yakından tanışıyorduk. Tufan Abi, 1974 affı çıkacağı günlerde hapishanede Allah’a küfreden birini öldürdüğü için tahliye olamamıştı. Delil yetersizliğinden beraat etti. Ne var ki ömrü uzun değilmiş. Bir sene içinde vefat etti.

Hapishanedeki ikinci dostu İstanbul’un meşhur kabadayılarından Oflu İsmail’in yeğeni Hızır Hacısüleymanoğlu idi. Oflu İsmail’in bir suçunu üstlenerek girmişti. Suikast teşebbüsünün bertaraf edilmesi üzerine hapishane karıştı. Bu olaydan sonra Hızır Hacı Süleymanoğlu Konya’ya, soyadını unuttuğum Mehmet, Kırklareli Demirköy Hapishanesine nakledildi. Bu kişiyi de Demirköy Hapishanesinde, Yavuz Arslanargun'un isteği üzerine ziyaret ettim. Demirköy’de o tarihlerde otel yoktu. Hapishaneden tanıdığımız birinin evinde gecelemiştim. Bütün bu ziyaretlerim esnasında yedek subay olduğumu da ifade edeyim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Küçükköy Arşivi