İrfan Küçükköy

İrfan Küçükköy

Mahmut Ustaosmanoğlu Ve Çevresi İle İlgili

Mahmut Ustaosmanoğlu Ve Çevresi İle İlgili

Bir Hatıra

Mahmut Ustaosmanoğlu Ve Çevresi İle İlgili

Bu ismi ilk defa 1974 yılında işittim. Afyon’da imam dostum Talat Koçak Hoca’nın asker arkadaşı imiş. İki konu üzerinde ısrarla duruyordu. Biri sakal konusu, diğeri de çarşaf konusu idi. Karşılaştığı her insana ilk telkin ettiği şey sakal oluyordu. Bunları farzlarında önünde dinin ana umdesi olarak görüyordu.

Öğretmenlik yaparken (1995) Üsküdar Çengelköy’de Yıldırım Beyazıt Camii’nde ben de karşılaştım. Bana da daha tanışırken telkin ettiği şey sakal oldu. Öğretmen olduğumu söyledim. “Olsun” dedi. “Önce sen bırak da onlar kestirsinler. Allah’ın rızkı bol” dedi. Camiye, bir imamın imamlık maaşıyla asla elde edemeyeceği zırhlı bir jeep ile gelmişti. Arabasının şoförü vardı, sakallı bir zattı. Hocanın korunmaya önem verdiğini söylediler. Tabiî ki bu tarihlerde meşhur olmaya başlamıştı. Şöför fahri hizmet verse bile araba hayır paraları ile alınmıştı. O tarihte hiçbir imamın ve hatta hiç bir öğretmenin arabası yoktu, desem yeridir.

1980’de İstanbul Müftülüğü Şer’iyye Sicilleri (Kadı Defterleri) arşivinde görev aldığım sene kayınları Ahmet Vanlıoğlu ve Abdullah Vanlıoğlu ile tanıştım. Abdullah Vanlıoğlu ile dost olduk. Sohbet esnasında Abdullah Hoca, yeni hedeflerini anlattı: “Biz bayanlar için hızlı dini eğitim başlatmak istiyoruz. Emsile, Bina, Maksut, Avamil ve Izhar’ı okuttuktan sonra bazı surelerin tefsirini ve bazı hadisleri okutacağız. Böylece bayan hoca sayısını artıracağız” dedi.Biz, Fetva Kurulu hocaları bunun yanlış olacağını söylememiz üzerine, Abdullah Hoca “Fetva hocası yetiştirecek değiliz ya, nasihat hocası yetiştireceğiz” dedi. Öyle de yaptılar. En çok dört senelik bir eğitimle piyasaya birçok bayan hoca sürdüler. Şüphesiz ki, faydadan hali olmamıştır. Ancak, bizim endişemizi haklı çıkaracak pek çok konuşmalar da, nice çarşaf farzıyeti fetvaları da dinledik. Daha sonraki senelerde, eğitim süresini ve okuttukları ders sayısını artırdılar. En azından fıkıhtan Nuru’l-İzah ve Kuduri isimli özet ilmihal kitaplarını okuyanlar oldu. Küçük bir eski Türkçe ilmihal kitabı olan Mızraklı İlmihal’i okuttukları da oldu. Erkek öğrenciler, daha geniş eğitim aldılar.

Mahmut Hoca’nın damadı Hızırali Muratoğlu Hocaefendi,, gayr-i resmi medreselerde ders görmüş iyi yetişmiş hoca idi. Hoca ve medresesi ile bağı bazı üst seviyede kabul ettikleri öğrencilere ders veriyordu. Tanıyordum. Mekke'de Mescid-i Harem'in bir çıkış kapısında karşılaştım. Selamlaştık. Mahmut Hocanın Kabe imamının arkasında namaz kıldıktan sonra, cemaatini Mescid-i Harem'in bir köşesine toplayıp, kıldıkları namazı kaza ettirmekte olduğunu söyledi . Bir bakıma tenkit etti. (Bence de yanlıştır. dalalet üzre olduğunu namaz sonrasında öğrendiğin imamın arkasında kıldığın namazı iade şart ama dalalette olduğunu bilerek arkasında namaza durman caiz değil. Önce uyup namaz kılmak sonra kaza etmek fıkhen hatadır.)

Hızır Hoca, 1998 yılında İsmailağa Camii’nde sabah namazı sonrası vaazdan sonra camide öldürüldü. Bu cinayete siyasi kılıf giydirmeye çalıştılar. CİA- MOSSAD öldürdttü, dediler. Öldüren kişi camide linç edilip öldürüldü. Bu cinayet siyasi sebeplerle değil, iç çekişmeler sebebiylel işlendiğini hocanın yakın çevresi yakînen bilirler. Sol basında yer alan tarikat içi kavga veya Mahmut Hoca’nın ölümünden sonra şeyhlik kavgası ile bir ilgisi olabilir.

Daha sonra aynı akıbete yetmişbeş yaşında Bayram Hoca'nın da uğradığını Basında öğrendim. Aynı gerekçeyi propaganda ettiler. CİA veya MOSSAD'ı Bayram Hoca ne alakadar eder. Belliki bir yanlışa şahit oldu. Çok paranın olduğu yerde cinayet işlenir.

Üsküdar Müftüsü arkadaşım Hasan Ali Ünal Hoca, bir Ramazan günü iftar saatinde “Diyanet Vakfı’na daire bağışlayacağız tertibi” içinde Ümraniye’de bir inşaatın içinde, şoförü arabasında beklerken bıçak darbeleriyle öldürüldü. (1982) Öldürenlerin Mahmut Hoca’nın müridleri olduğu ve müftüyü Mahmut Hoca’nın Üsküdar Valide Atik Camii’ndeki konuşmasını engellediği için katlettiklerine dair haberler çıktı. Mahmut Hoca kısa süreli tutuklandı. Delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. Müritleri cinayet işlemiş olsa bile bu şen’i cinayet tertibi içinde Mahmut Hoca’nın dahlinin olduğuna ihtimal vermiyorum. Öfke ile katl-i vacip demesinden etkilenmiş olabilirler. İddia bu görüş üzre.

Cemaatin eğitim yönünün dışında tarikat yönü de vardır, Mahmut Hoca, Nakşî şeyhi olarak da tanınır. Tarikatın en belirgin özellikleri sakal, sarık ve çarşaftır. Rabıta uygulaması vardır. Mahmut Hoca’nın müritleri arasında samimi dindar pek çok kişi gördüm. Birkaç bin lafzatullah, tevhid ve tehlil ile başlayan zikir sayısı tarikatta ilerleyenlerde onbinlere, yetmiş binlere, yüz binlere ulaşır. Hatta sürekli zikir tabirleri vardır. Nakşî oldukları için sessiz zikri tercih ederler.

Her asırda bir müceddit geleceğina dair hadis zayıftır. Konu akait konusu olduğu için hükümsüzdür. Zayıf Hadis akaidde hüküm bina etmez. Akaid kuralı.

Son zamanlarda, cemaatin vakıflarına, değişik kurumlardan para aktığını ben de işitiyorum. İnşaallah hayır paralarına haram para karıştırmamışlardır.2000 senesinde Konya'ya taşındım. Haklarında bilgi sahibi değilim. Mahmut Hocanın yaşlılığında Cemaat içinde üç gurubun oluştuğu ve aralarında çekişmelerin olduğunu duyuyorum. Oğlu Ahmet Ustaosmanoğlu, Mahmut Hoca'nın yerine Hasan Hoca'yı vasiyet ettiğini, sonra savunmasında bunun 2002 yılında olduğunu söyledi. Böylece çevresinde olan doksan üç yaşında birinin adını ileri sürerek pozisyonunu güçlendirdi.

Mahmut Hocanın ve diğer maktullerin mekanları Cennet olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Küçükköy Arşivi