İbrahim Halil Sipahi

İbrahim Halil Sipahi

Önü alınamayan tehdit Misyonerlik,

Önü alınamayan tehdit Misyonerlik,

Osmanlının son devirlerinden itibaren ülkemize ve İslâm coğrafyasına yayılan Hıristiyan misyonerler, son yıllarda özellikle Türkiye?de faaliyetlerini bir hayli yoğunlaştırmışdurumdadırlar. Elbette İslâm dünyasını ve özellikle ülkemizi öncelikli hedef seçmelerinin sebepleri var.

Bu konuda o kadar çok şey söylendi ve yazıldı. Ancak misyonerlik faaliyetlerinin önüne bir türlü geçilemedi ve özellikler hedef kitle olan gençlik bu tehlike karşısında korunaksız bırakıldı,bırakılmaya da devam ediliyor neden mi? Önce kısaca misyonerliğin ne olduğunu hatırlayalım.

Misyonerlik, mesajını diğer insanlara ulaştırmak isteyen, ayrıca onları istediği yönde değiştirmeyi planlayan, bunun için özel bir hedef ve yöntem belirleyen, bu amaca ulaşmak için kaynak ve destek sağlayan, yayılmacı karakterli bir faaliyettir. Misyonerlik denilince akla gelen Hıristiyanlık dinidir. Misyonerliğin tarihsel boyutuna baktığımızda Hıristiyanlıkla ile özdeşleştiği görülmektedir. Musevilik (Yahudi dini) ile İslam da misyonerlik yoktur.

Elbette sadece Hıristiyanlık dininin mensupları dinlerini yayma çabası göstermez. Diğer başka dinler de yayılma arzusundadır, o dinlerin mensupları da dinlerini başkalarının kabul etmesi için çaba gösterirler. Ancak ?misyonerlik? denilince akla sadece Hıristiyanlık gelir. Zira tarih boyunca ve bugün Hıristiyanlar, misyonerlik faaliyetlerine çok büyük önem vermişler, bu faaliyetleri kurumsallaştırmışlar ve bunun için her yolu mubah görmüşlerdir. Hıristiyanlığı yayma faaliyetinin dünyanın her yerinde, her türlü yöntemi kullanarak ve çok yoğun şekilde devam ediyor olması,misyonerlik ve Hıristiyanlık arasında bir özdeşlik doğmasına sebep olmuştur.

Bir kısım kişiler bunu tehlike ve zararlı görmemekle beraber herkes inancında ve inancını yayma hür?dür düşüncesi ile konuya hoşgörü ile bakıyorlar. Teoride haklılık olsa da pratikte bunun görüldüğü kadar masum bir davranış olmadığını görüyoruz.

Misyonerlerin özellikle Afrika?da neler yaptığı ve hala yapmaya devam ettiğini Kenya'nın kurucu devlet başkanıJomo Kenyata, şu sözleri yeterince açıklıkla anlatıyor sanırım. ?Misyonerler Afrika?ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı?

Misyonerler ülkemizde yayılma faaliyetlerini çok yönlü sergiliyorlar. Toplumun ekonomik ve kültürel yapısına göre farklı strateji ve propaganda metotları uyguluyorlar. Başta dil kurslarıolmak üzere çeşitli alanlarda dernekler kurmak sureti ile buraya gelenlere ilgi,yakınlık ve yardımla kendilerine güvenilmesini sağlıyorlar.

Misyonerler doğrudan dini propaganda yerine insani yardımları ön plana çıkararak, faaliyetlerine farklı bir karakter kazandırırlar. Bunlar sırasıyla Sevgi (misyonerlerin ilk örnek aldıklarımisyoner Pavlos? un uyguladıkları metotları anlatan I. Korintoslulara yazdığımektup), Bölücülük (Fitne/ Nifak), Kültürel Tahribat( Dejenerasyon), Evangelizm( Hıristiyanlık inancıyla alakası olmayanlara da iyi haber (İncil?i) sunmayıifade eder. Ve Çağdaş Metot ?İnkültürasyon (Kültürel adaptasyon) olarak sıralanıyor.

Misyonerler, Avrupa?nın kalkınmasına Hıristiyanlığı sebep gösteriyorlar. Bugün Hıristiyanların refah içinde olmasına karşı, Müslüman ülkelerinde bulunan halkın fakir ve perişan olduğunu angaje etmeye çalışıyorlar. Kendi dinini hakkı ile bilmeyen, araştırma ve muhakeme yetisine sahip olmayan gençlerimiz sübjektif kıyaslama ile önüne sürülene maalesef kanıyor. Bugün İslam coğrafyasında yaşananların İslam?dan değil, aksine İslam?ı hakkı ile anlayıp uygulamamaktan kaynaklandığını akıl sahibi her kişi bilmektedir. Tabi ki misyonerler de.

Dr. Yusuf Gedikli Misyonerlikle ilgili bir makalesinde şu anısından bahsediyor. Genç kızların haç kolye takmasının moda haline geldiği 1992?de banliyö treninde giderken bir arkadaşa ?yakında din değiştirmeleri de başlar? deyince, bize kulak misafiri olan bir genç söze karışıp şöyle demişti: ?Onlar haç değil, cinsiyet işareti.? Gencimiz haçı dişi cinsi gösteren işaret sanıyordu.? diyor.

Ülkemizde faaliyet gösteren misyonerlerin hedefi muhakkak ki sadece Hıristiyanlığı yaymak değildir. Gerçek olan ve asıl tehlike önce dinsel ve dolayısı ile kültürel olarak milletimizi kendilerine bağlamak ve nihai olarak ve bin yıllık arzularını yerine getirmek Anadolu?ya sahip olmaktır. Bu hedefi Papa 2.John Paul 24 Aralık 1999 milenyum mesajında açıkça şu sözlerle beyan etmiştir. ?Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı.ikinci bin yılda Amerika ve Afrika.üçüncü bin yılda hedef ASYA dır.??Hıristiyanların kutsal mabetleri muhakkak Hıristiyanların elinde olmalıdır. (Efes-Hatay)? Bu açıkça işgali hedef göstermektir. Dinler arası diyalog masalıda misyoner çalışmaların ayrı bir metodudur.

Peki, ülkeyi yönetenler misyonerlik çalışmaları karşısında ne gibi tedbirler alıyorlar.

Misyonerlik, TCK'da bir suç türü olarak tanımlanmıyor. Aksine, TCK'nın 115. maddesinde, "Bir kimsenin dini, siyasi, sosyal, felsefi düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlamak ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan men etmek; toplu dini ibadet ve ayinleri engellemek 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır" hükmü bulunuyor. Bu nedenle misyonerliği yapan değil, misyonerleri engelleyenlerin cezalandırılması gerekiyor. Misyonerlere, ancak toplum barışını bozacak şekilde aleni biçimde farklı dini değerleri aşağılamaları halinde ceza verilebiliyor.

Ayrıca, 22 Haziran 2005?te Danıştay,?Misyonerlik yasa dışı faaliyet değil, dinî bilgidir, din yaymak da din özgürlüğüdür? şeklinde bir karar aldı (Posta, 23 Haziran 2005, 1. s.). Bu yasal görülsede Demokratik değil; çünkü halkının yüzde 99?u Müslüman olan bir ülkede misyonerlik propagandasının serbest bırakılmaması doğru değil. Komşumuz Yunanistan anayasasının 13. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesi aynen şöyledir: ?Dinsel propaganda yasaktır.? Yani Türkiye?de Hıristiyanlık propagandası yapmak serbesttir ama Yunanistan?da Müslümanlığı yaymak yasaktır.

Yani iş bu alanda mücadele, Allah rızası için mücadele eden akıl sahibi müminlerin gençlere sahip çıkmasına ve onları gerçek İslam?la bilinçlendirmesine, bu şekilde korunmalarına vesile olmasına kalıyor.

İbrahim Halil SİPAHİ

AraştırmacıYazar

17.01.2014/adanapost.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Halil Sipahi Arşivi