muhammed emin

muhammed emin

rejimin karakolları

rejimin karakolları

türkiye de cumhuriyetin kurulmasından yaklaşık 2 sene sonra (1925 yılında) tarikatlarla birlikte şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, eylem, unvan ve sıfatların kullanılması, bunlara ait hizmetlerin yapılması ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesi  yasaklanmıştır. ayrıca yasa ile türkiye cumhuriyeti içinde padişahlara ait ya da bir tarikata çıkar sağlamaya yönelik tüm türbeler kapatılmış, türbedarlıklar kaldırılmıştır. yasaya aykırı davrananlara para ve hapis cezası getirilmiştir.

yasa, 1982 anayasasında "inkılap kanunları" arasında kabul edilerek koruma altına alınmıştır.

her ne kadar yasa ile kapatma ve yasak getirilmiş ise de, türbeler için yasa, önce 1950 de esnetilmiş, sonra da 1990 yılında  yasa ile hepten açılmıştır. buna rağmen tarikatların tekke ve dergahların kapatılma (677 sayılı) yasası bir inkılap yasası olarak duruyor ise de, her nasılsa; siyasilerin tarikat mensupları ile ilişki kurması sonucu, tarikatların itibar kazanması ile yasa uygulanmaz duruma getirilmiştir. yani tarikatlar, yasaklı olmalarına rağmen etkinliklerini sürdürebilmektedirler.

burada akla gelen ilk soru tarikatlar yasa ile kapatılmış olmasına rağmen, günümüzde neden açıktır ve faaliyetlerini sürdürebilmektedirler!? yasakçı zihniyetin bunda nasıl bir menfaati vardır?

bunu anlayabilmek için günümüz tasavvuf yolu diye bilinen tarikat ve dergahları tanımak yeterli olacaktır. aslında mes'eleyi izah için sorduğumuz sorulara daha fazla (başka) sorular eklemeye de hiç gerek yok.

her şeyden önce şunu belirtmek isterim ki; tarikat ve dergahların bir çoğuna yapacağım soru ve eleştiriler, benim bir tarikat düşmanı olduğum anlamına gelmemelidir. çünkü ben ne bir tarikat düşmanıyım ne de tasavvuf. bilakis  iman ehli  her bir mü'min ile kardeş, mü'min meclislerinin dostuyum! fakat bir çok günümüz tarikatında var olduğu gibi, bir mü'min kardeşim, şeyhim/seyyidim, mürşidim, önderim yada liderim de olsa, o kişi % 100 itaat edeceğim kişi değildir. yanılma ihtimali beşer olması münasebetiyle vardır.. çünkü nebilerde ki gibi ismet sıfatı ile muttasıf değillerdir. eğrilebilirler ...ki eğrildiklerinde kendilerini düzeltmek, mü'min kardeşleri olarak bizlerin (tebasının, müridlerinin) vazifesidir. hazreti peygamberin dönemi de dahil olmak üzere, tüm asr-ı saadet dönemi ve hatta  islam tarihi bunun örnekleri ile doludur. ama maalesef ki günümüz tarikatlerinde (istisnalar olabilir) hemen hepsinde şeyhe/seyyide, mürşide...vb kesin itaat şarttır. kur'an' ve sünnet ölçüsüne göre yanlış diye bildiğimiz kararlarına, yada söylemlerine dahi ''bunda bir hikmet vardır'' diyerek itaat edilmesi öğütlenir. aynı tren misali, lokomotif nereye giderse vagonların aynı yere gitmesi kaçınılmazdır.

asırlardır toplum bilimcilerinin üzerinde durdukları bir husustur bu. idare etmek istediğiniz toplumların emir sahiplerini etkiniz altına almanız, o toplumun sevk ve idaresini elinizde bulundurmanız anlamına gelir. şayet kontrolünüzü kaybetme ihtimalini göz önünde bulunduruyorsanız toplulukları muhtelif isim ve idealler ile parçalara bölmeniz, aralarındaki organik bağı koparmanız, kontrolü elde bulundurmak için yeterli olacaktır cumhuriyetin kurulmasından hemen iki yıl sonra, 1925 yılında kapatılan dergahların kapatılma sebepleri, cumhuriyet rejimine tehlike oluşturmamaları içindir. o günün tarikat ve dergahlarının farkı, bu günkülere göre neydi ki günümüz tarikatları ve şeyhleri mevcut rejim için tehlike oluşturmuş olmasınlar..! amaçları nefislerin terbiye ve tezkiyesi olan, şeytanın iğvasından uzak kalabilmek için bol tevbe ve istiğfar içerisinde bulunmak isteyen bu oluşumlar, ya  tarihteki varlık sebeplerine zıt durumda, varlıklarını babadan oğula yada yakın akrabaya geçen şeyhlik makamının devam ile nimetlerinden istifade ile sürdürebilmekteler, ya da laik rejim tehlike altındadır!.. yetmiş yıldır rejim  bunca tarikatlere rağmen dimdik ayakta durduğuna göre herhangi bir tehlikede değildir. fizikte bilinen bir kural vardır, ''zıtlıklar birbirleriyle çekişirler..''  şayet ortada çekişmeyen bir zıtlık var ise, zıt olmaktan çıkmış ve çekiştiği tarafın dümen suyuna girmiş demektir..

islam iddiasında bulunan her fert ve her toplum, iman iddialarını nefislerinde yaşadıkları islamı içerisinde bulundukları topluma hakim kılmak suretiyle, şayet yaşadıkları coğrafyada islam ahkamı hakim değilse hakim kılmak için gayret sarfetmekle  mükelleftir. nefsin ve toplumların islahı ancak bununla mümkün olur.  islam ahkamının hakim olmadığı yerlerde allah'ın yasakları aleni olarak çiğnenirken, şirk ahkamı da yürürlüktedir.

hal böyle olunca günümüz tarikatlarının mevcut rejimin karakolları olmalarının yanında nefsi tezkiye ve terbiye etmeleri ne kadar mümkün olabilir!?

muhammed emin / 9 ramazan 1441

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
muhammed emin Arşivi