Hayrettin Durmuş

Hayrettin Durmuş

Şu İnsanoğlu Ne Rahat

Şu İnsanoğlu Ne Rahat

Şu İnsanoğlu Ne Rahat

Dağlarda inler, sızlar ağaç kovuğunda, sabahı zor eder kovanda, düşer yollara, her çiçeğin hatırını sorar, usulca üzerlerine konar, incitmez onları, önce sahibinin selamını sunar sonra sabırla toplar usareleri ve incecik kanatlarıyla yuvaya döner. Ne çok yol kat etmiştir sevdası uğruna. Hafiftir, çünkü ağır bir yük taşımaktadır canı pahasına. Korur içindeki emaneti. Onu yolundan alıkoymak isteyenlere hazırdır iğnesi. Kendi hayatı için tehlike hissetmezse asla sokmaz başkasını. Dilini bilirsen arının, katlanırsan zahmetine sunar sana balını. Kovanının içine kadar girersin. Bir gün dinlenmez işinde. Kilometrelerce öteden alır has çiçeğin kokusunu. Bizim görmediğimizi görür, duymadığımızı duyar. Sırrı ördüğü harika peteklerde gizlidir. Emre amade bal yapar arı. Peygamber değildir ama vahiy gönderilmiştir ona. İnsan imrenecekse arıya imrenmeli.

Koyun yediği otun karşılığında süt verir. Şu hikmete bak ki “fışkı ile kan” arasından süzülür o bembeyaz sıvı. Ne fışkının tadı vardır, ne kanın rengi. Yepyeni bir renge, bambaşka bir tada bürünmüştür ondan çıkan sıvı. Sütünü sağalım, yününü kırkalım diye uysaldır garibim. İnsanı bıçak altından kurtarmıştır bu sabrıyla. Kessen de, yüzsen de sesinin çıkmayışı ondandır.

Karıncanın verdiği ders bambaşka. Öylesine güzel geçinirler ki, milyonlarcası bir gönül olur sanki. Aralarındaki birlik kıskandırır herkesi. Birbirlerine olan sevgileri, muhabbetleri, hele işlerini asla kaytarmadan yapmaktaki kararlılık ve gayretleri göz kamaştırır. Karışıklık, kargaşa yoktur onların lügatlerinde. Boyu küçük ama hünerleri büyüktür. En ağır yükün altına girmekten çekinmezler. Cesaretlerine de diyecek yoktur hani. Sultan Süleyman’ın karşısında konuşmuşluğu vardır. Uyarır kardeşlerini, farkına varmadan Süleyman’ın ordusu ezmesin diye onları…

Ey insan! Sen neden yürüdüğün yolu tekmeler, meyve veren dalı keser, gülü koparır, eser gürler, kırıp dökersin, yakıp yıkarsın, karnını doyurduğun sofraya bıçak çeker, karındaşını boğazlarsın? Arı, bir emre boyun eğdiği için kanatlanır da, sen onca emri hiçe saydığın için kalkamazsın yerinden, adım atamazsın bir türlü. Oysa en çok sana gönderilmişken kitap ve hizmetindeyken arı, koyun, at… Şu insanoğlu ne rahat.

 

Not: Bu yazı TÜRK DİLİ dergisinin 779. Sayısından alınmıştır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Durmuş Arşivi