Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Yüzleşme adresi: Tarih

Yüzleşme adresi: Tarih



Tarih, cahil, ahlaksız (hilekar, dolandırıcı) millet düşmanlarıyla konuşmaz. Tarih, sahte aydınlara yüz vermez, muhatap olmaz.

Tarihi konularda bilimsel tartışma yapılması, dünyanın hiç bir ülkesinde, bizdeki gibi sorun olmaz. Orta Asya'dan Avrupa'ya son bin yıllık süreçte kurulan birkaç imparatorluktan birinin varisi olan bir toplumda, tarih tartışmalarının siyasi krize dönüşmesi, düşünülemez bile.

Türkiye, birbiriyle çatışan iki yanlış tarih anlayışından yakasını kurtaramadı. Tarihe takılıp kalanlar ile tarihi yok sayanlar, birbirinin negatifi gibidir ve birbirlerine düşmandır.

Tarih zindanına kapananlar da, hafızasını kaybetmiş akıl hastaları da aslında gerçekleri örtme çabası içindedirler; ikisi de yalanın çocuklarıdır. Gerçeğin üstü ne zamana kadar örtülebilir?

Ortak tarih; doğruların, başarıların, zaferlerin ve sevinçlerin olduğu kadar yanlışların, başarısızlıkların, yenilgilerin ve hüzünlerin de tarihidir. Bu açıdan tarihle yüzleşmek gerçekten zordur, bunu ancak inançlı, sorumluluk duygusu yüksek tarihçiler ve aydınlar başarabilir.


HAFIZASINI KAYBEDEN HASTALAR

?Tarihsizlikle malul? bir aydın kesimi, sanırım sadece Türkiye?de var.

Cumhuriyet'in modernleşmeci kadrolarında ve onların günümüzdeki takipçilerinde hakim görünen tarih anlayışı, ?hazır şablon?ların kullanıldığı ve tarihin politize edildiği bir zihniyet yapısıdır.

Bu tarihsizlik, bizzat Cumhuriyet'in kendine bakışına yansır: Osmanlıyı tarih sahnesinde her anlamda hiçliğe hapsedip, adeta hafızasız bir devlet ve ulus çıkarma iddiasındaki bu söylem, en basit tarihsel kronolojiyi bile yok sayar: Çanakkale zaferini kazanan, milli mücadeleyi veren, hatta Cumhuriyet'i kuran kadrolar, sanki 1919?da her biri yetişkin kahramanlar olarak doğdular veya uzaydan indiler; bu türedi bir güruh, Osmanlı eğitim sisteminin, toplumsal ve siyasal yapısının bir sonucu değildir çünkü.

Oysa yürünmüş yollar yok sayılamaz.. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında, 1914 ile 1924 arasındaki 10 yıllık süreçte, ?iş başa düştüğü? için Batıcılar bavulu toplayıp kaçmıştır. Ülke savaşa girmiştir, cepheye gidip savaşmanın dışındaki her şey zillettir. Seferberlik döneminde, Batıcılar ortalıkta görünmez.

Ülkeyi terk edişin en acıklısı, Nazım Hikmet?inkidir: Yıl, 1921. Yunanlılar, İzmir?den girmiş, Bursa?ya dayanmıştır. 7 yıldır savaşan ve üst üste toprak kaybeden, milyonlarca şehit veren Müslüman halk, fakirlikten bitkin düşmüştür. Tam bir imtihan dönemidir. Canı dişe takıp iman gücüne dayanarak silkinişle vatan kurtarılacaktır, ölüm kalım mücadelesi verilmektedir. Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı?nı yazmaktadır. Yahya Kemal, ?Eğil Dağlar? kitabındaki yazıları kaleme alıp yayınlamaktadır. Nazım Hikmet ise arkadaşı Ahmed Vâlâ Nureddin ile sözde Milli Mücadele'ye katılmak için İstanbul'dan Anadolu'ya geçer, öğretmenlik yaparak ekmek parasını çıkarmaktır asıl derdi; oturur, ?Meşin Kaplı Kitap? şiirini, ?Yaldızlı meşin kabı / Parçalanmış kitabı / Varsın gömülsün diye bir ebedi uykuya / Attım kör bir kuyuya.? dizelerini yazar. Şair, milletimizin güç kaynağı, moral kaynağı Kur?an-ı Kerim?e saldırır bu dönemde. 20 yaşındaki şairimiz, cepheye koşup Milli Mücadele?ye destek vermek yerine, Rusya?ya kaçar, ?düşlerinin beyaz kenti Moskova?da? yaşamaya başlar, Lenin?in tabutu başında, Kızıl Meydan?daki anıt mezarda nöbet tutar.

Milli hafıza düşmanları, kendi ayak izlerinden utandıkları için yürünmüş yolları ortadan kaldırmak isterler. Tarihi gerçekler, canlarını fena yakar çünkü.


TARİH ZİNDANININ GARDİYANLARI

Tarihi zindanlaştıranlara hakim anlayış da, tarihe sahip çıkmak adına Osmanlıyı yüceltmek için geliştirilen bir söylemde ortaya çıkan zihniyettir; ?hazır şablon?larla tarih sürekli politize edilir. Modernleşme projesine karşı çıkarken tarihe sığınanlar, bu uygulamaların tarihteki kaynaklarını yok sayabiliyorlar.

Osmanlıda başlayan Batılılaşma, Cumhuriyet dönemindeki uygulamalar kadar radikal bir kopuş anlamına gelmese de, kendi dönemlerinde derin sarsıntılara neden olmuştur: 19. yüzyıl başlarında Müslüman halk, halife sultana Batıcı uygulamalarından dolayı "gâvur padişah" demiştir.

Tarih zindanının gardiyanları, Osmanlı?yı tasfiye etmek için dünya güçlerinin tarih sahnesine çıkardığı İttahat ve Terakki Fırkası?nı iktidara getirmek için İslamcıların da çalıştığını görmek istemezler. İttihatçıların davulunu taşıyan Mehmet Akif Ersoy, Bediüzzaman ve dönemin pek çok İslamcı aydınının aldanışı üzerinde durulmasından hiç hoşnut olmazlar.

Mehmet Akif Ersoy, Hasan Basri Çantay, Ali Şükrü Bey, Bediüzzaman destek vermeseydi Ankara?da TBMM kurulabilir miydi? İslamcılar desteklemesiydi Milli Mücadele verilebilir miydi? İslamcılar Milli Mücadele?nin başından beri destekledikleri Ankara?dan niçin tekme tokat kovuldular? İslamcılar, İkinci Meşrutiyet?in ve Cumhuriyet?in ilanlarında nasıl aldatıldılar? Tarihi gerçekler ortaya konulmadan yalanlar üzerinden siyaset yapmaya nasıl razı olurlar? Canlarını yaksa da tarihi gerçekleri niçin gündeme getirmezler?

Milleti tarih zindanına kapatanlar da kendi ayak izlerinden utandıkları için yürünmüş yolları ortadan kaldırmak isterler. Tarihi gerçekler, büyük bir zilleti resmeder çünkü.


YÜZLEŞME ADRESİ: TARİH

Tarih, ne tarihi yok sayanlara, akıl hastalarına, ne de tarih zindanında gardiyanlık yapanlara kendini açar. Tarih, cahil, ahlaksız (hilekar, dolandırıcı) millet düşmanlarıyla konuşmaz. Tarih, sahte aydınlara yüz vermez, muhatap olmaz.

Milletimiz, hafızasını kaybeden hastalarla tarih zindanının gardiyanlarını çok iyi tanıyor, yalanlarına aldanmıyor. Artık yürünmüş yollar yok sayılamayacak. Gerçekler, ortaya konulup, doğru yanlış belli olacak..

Tarih, hakiki aydınları, milletin öz evlatlarını beklemektedir. Tarih, yüzleşme, helalleşme adresimiz. Tarihi olmayan bir millet, ne bugününü anlayabilir, ne de geleceğini tasavvur edebilir. Tarihi okumasını bilmeyenler, dostunu düşmanını ayırt edemeyeceğinden gelecek tasavvuruna sahip olamazlar ve yollarını çizemezler.

Milletimiz, gerçek tarih bilinciyle yolunu çizmeyi ve geleceğini şekillendirmeyi başaracaktır.


Mustafa Yürekli / Haber 7
mustafa.yurekli@gmail.com


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi