Allah?ı tanımak ve O?na iman etmek...

Allah?ı tanımak ve O?na iman etmek*

Kur?an-da; ?Allah?a iman edin.? (Teğabün, 64/8) ?Allah?a itaat edin.? (Al-i İmran, 3/132) ?Rabbinize ibadet edin.? (Hacc, 22/27) buyrulmaktadır.

İnsanın Allah?a iman edip ibadet ve itaat edebilmesi için önce O?nu tanıması gerekir. Allah?ı tanımak insanın temel görevidir. Zâriât suresinin 56. ayetinde geçen ? İbadet? kavramı Allah?ı tanımak (marifet) anlamına da gelir.

Nitekim Hasan el-Basri, Mücahid b. Cebr ve İbni Cüreyc ayetteki ?ibadet ? kelimesine ?marifet? anlamı vermişlerdir. Buna göre ayetin anlamı, ?Ben cinleri ve insanları ancak beni tanısınlar diye yarattım? şeklindedir. Müfessir Sa?lebi, ?Bu mana güzeldir. Çünkü Allah, cinleri ve insanları yaratmasaydı, O?nun varlığı ve birliği bilinmezdi.? demiştir.(Kurtubi, XVII, 55)  Ancak ibadet, sadece Allah?ı tanımaktan ibaret değilse de ibadetin başı ve ilk şartıdır.

İnsanın Allah?a kulluk edebilmesi için her şeyden önce Allah?ı tanıması gerekir. O?nu tanımadan O?na iman, ibadet ve itaat etmek mümkün değildir. ?(Ey Peygamberim!) De ki; Rabbim ? Allah?a karşı bilemediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.?  ( A?raf, 7/33) anlamındaki ayet, insanın Allah?ı tanıması gerektiğini ifade etmektedir. Allah?ı tanımayan, bilmeyen ve O?nu anlamayanlar Zümer Suresinin, ?Allah?ın kadrini gereği gibi bilemediler.? anlamındaki 67. ayeti ile kınanmaktadır.

İnsanın Allah?ı zat, isim, sıfat ve fiilleriyle tanıması; Allah ile zihni ve kalbi bir ilişki içinde bulunması gerekir. Kur?an, baştan sona Allah?ın isim, sıfat ve fiillerinin tanıtımı ile doludur.

?Şüphesiz ki ben Allah?ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet ve beni anmak için namaz kıl.? (Tâ-hâ,20/14)

?(Ey Muhammed!) Kullarıma benim çok bağışlayan, çok merhamet eden olduğumu, azabımın da elem dolu azap olduğunu bildir.? (Hicr,15/49-50)

?Şüphesiz senin Rabb?in cezası çok çabuk olandır, şüphesiz O, çok bağışlayan çok merhamet edendir.??(En?âm,6/165)

?Şüphesiz senin Rabb?in hem bağışlama sahibidir, hem de elem dolu bir azap sahibidir.??(Fussilet,41/43)

?(Allah), günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan,  lütuf sahibidir.??(Mü?min,40/3)

?Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır, en güzel isimler O?nundur??(Tâ-hâ,20/8) ve benzeri yüzlerce ayette Allah bize kendisini tanıtmaktadır.

Allah?ı tanımak, bizim en başta gelen görevimizdir. Biz, Allah?ı Kur?an ve Sünnet?te belirtilen isim, fiil ve sıfatlarıyla tanıyabiliriz. ?Allah?a iman??; Allah?ın varlığını, birliğini, yaratan, yaşatan, rızık veren ve besleyip büyütenin yalnız Allah olduğunu, O?ndan başka ibadete lâyık mabut bulunmadığını, ibadetin sadece O?na yapılması gerektiğini, O?nun ezeli ve ebedi olduğunu, bütün kemal sıfatlarıyla muttasıf ve noksan sıfatlardan münezzeh bulunduğunu, Kur?an ve Sünnet?te belirtilen isim, fiil ve sıfatlarıyla bilip inanmayı gerektirir. O?na iman, aynı zamanda O?na ibadet ve itaat etmeyi, , Kur?an ve Sünnet?te yer alan emir ve yasaklara, öğüt ve tavsiyelere uymayı, helâl ve haramlara riayet etmeyi gerekli kılar.

ALLAH SEVGİSİ

Sevgi duygusu, insanı bir başka insana ya da varlığa bağlayan en üstün niteliklerden birisidir. İnsan sevdiğine yönelir ve bağlanır; sevmediğinden de kaçar ve uzaklaşır. İnsan hayatında sevgiye konu olan pek çok şey vardır. Anne baba, kardeş, çocuk ve eş sevgisi; mal ve servet,  makam ve unvan sevgisi; ulus ve vatan sevgisi bunların başında gelir. Bu tür sevgiler, insan tabiatında doğuştan gelen bir eğilim olarak yer alır. Nitekim Kur?an-ı Kerim insandaki bu doğal ilgilere şu ifadelerle işaret eder:

?Kadınlara, oğullara, yükler dolusu altın ve gümüşe, (binek araçları) nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiştir.?  (Al-i İmran, 14)

Gerçek anlamda sevgiye en layık olan yalnızca Yüce Allah?tır. Çünkü O, varlığın ve bütün güzelliklerin asıl ve tek kaynağıdır. Sayısız nimetler, sonsuz iyilikler onun eseridir. En üstün ve ortak tanımayan sevgi, ancak O?na yönelik olmalıdır. Sevgiye konu olan diğer şeyler bunun önüne geçmemeli, Allah (c.c.) sevgisine eş olmamalı, Allah?ı sevmekten ve hatırlamaktan alıkoymamalıdır. İnsan tabiatında yer alan tabi sevgiler ancak Allah?ı sevme ve O?na uyumlu bir hayat yaşama amacına hizmet ediyorsa dînî bir anlam ve değer taşır. Allah?ı sevmek ve O?nun sevdiklerini sevmek, bir müslümanın hayatını düzenleyen en üst değer olmalıdır. Ancak bu başarıldığı zaman imanın gerçek anlamına ve zevkine ulaşılır. (Buhârî, Îmân, 9; Müslim, Îmân,67) Müslüman olmanın, ?Allah?ı her şeyden çok sevmek? gibi bir farkı ve belirtisi vardır. Kur?an-ı Kerim?de bu durum şöyle dile getirilmiştir:

?İnsanlar arasında Allah?ı bırakıp O?na ortak koşanlar vardır. Onları Allah?ı severcesine severler. Mü?minler ise en çok Allah?ı severler.? (2, Bakara, 165)

Müslüman, kendisini ve tabiatının mükemmelliğini sever. Bu onu doğrudan doğruya Allah?ı sevmeye götürür. Çünkü insanın varlığı ve vasıfları, Allah?ın iyiliğinden başka bir şey değildir. Eğer Yüce Allah?ın lütuf ve keremi olmasaydı insan yokluktan varlığa geçemezdi.

Güneşin sıcağında bir ağacın gölgesine sığınan bir insan, şüphesiz ağaca karşı sevgi duyar; çünkü ağaç olmasaydı herhangi bir gölge olmazdı. Aynı şekilde Allah olmasaydı, insanın ne varlığı ne de vasıfları olmazdı. Bundan dolayı, Allah hakkında bilgiden yoksun olmadıkça veya yapılan iyilikleri takdir etme yeteneğini kaybetmiş bir nankör olmadıkça Allah sevilmeyebilir mi?

Sahip olduğumuz her tür iyiliğin, elde ettiğimiz yardımların hepsinin asıl kaynağı Allah?tır. İster kendi imkânlarımızla bir başkası aracılığı ile elde etmiş olalım, her tür iyilik ve güzellik Allah?tandır. O, mükemmelliğin, kudretin, tamlığın, güzelliğin, yüceliğin kendisidir. Hayret ve hayranlığımıza, ilgi ve sevgimize layık olan tek varlıktır.

Dinî hayatın en üst hedef ilkesi olan Allah sevgisi, soyut bir duygu değildir; O?nun etkisi, benliği ve kişiliği kökten değiştirme gücüyle ortaya çıkar. Allah sevgisine sahip kişi, Allah?ın isteklerini kendi isteklerine tercih eder, hayatın en üst zevk ve mutluluğunu Allah?la uyumlu bir ilişkide bulur. Allah rızasını her şeyin üstünde görür. Allah yolunda her tür fedakârlığa ve sıkıntıya katlanır.

ALLAH (C.C.)?IN KULUNU SEVMESİ

Allah (c.c)-u Teâlâ?nın kulunu sevdiğine Kur?an-ı Kerim?in ayetleri şâhitdir. Hz. Allah (c.c.), Kur?an-ı Kerim?de şöyle buyurmaktadır:

?Allah (c.c.) onları, onlar da Allah (c.c.)?ı severler.? (Mâide,54)

?Allah (c.c.), daima tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.?(Bakara,22)

?Ey Muhammed (s.a.v.) ! De ki: Eğer Allah (c.c.)?ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah (c.c)?da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.? (A-li İmran, 31)

Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:

?Allah (c.c.) için alçak gönüllülük göstereni, Allah (c.c.) yükseltir. Kibir edeni ise alçaltır. Allah (c.c.) kendisini çok ananı sever.?

Yüce Allah bir kudsî hadiste şöyle buyuruyor:

?Kulum nâfile ibadetlerle bana öyle yaklaşır ki, ben onu severim. Onu sevdiğim zaman, işiten kulağı, gören gözü olurum.?

Kulun nâfilelerle Allah (c.c.)?a yaklaşması, kalbinin temizlenmesine perdenin kalkmasına ve Rabbine yaklaşmasına neden olur.

Rasulullah efendimiz:

?Allah (c.c.) kulunu sevdiği vakit, ona dert verir. Fazla sevdiği vakit ise, onda mal evlat diye hiçbir şey bırakmaz.? diye buyurmuştur. Demek ki Allah(c.c.)?ın kulunu sevmesinin alameti, onu başkalarından uzaklaştırmak ve başkalarından kalbinin ilgisini kesmesidir.?

İslam âlimlerinden biri diyor ki:

?Sen Allah (c.c.)?ı sevdiğin ve Allah (c.c.)?u Teâlâ da seni belâlara maruz bırakarak imtihan ettiği vakit, bil ki Allah (c.c.), seni temizlemeyi kasdetmiştir.?

Müridlerden biri şeyhine der ki:

?Gönlümde Allah (c.c.) sevgisi gibi bir şey uyandı. Ne dersin??

Şeyh:

?Allah(c.c.)?ın seni bir başka sevgi ile deneyip de senin o sevgiliyi Allah (c.c.) için terk ettiğin oldu mu? diye sorar.

Mürid susar önüne bakar. Bunun üzerine şeyh şöyle der:

?O halde sevgi makamından söz edip durma. Çünkü Allah (c.c.)?u Teâlâ, insanı dertlerle imtihan etmeden o makamı ona vermez.?

Kulun, Allah (c.c.)?ın kendisini sevdiğinin en belirgin alâmeti, kendisinin Allah (c.c.)?ı sevmesidir. İşte bu Allah (c.c.) sevgisinin en açık delilidir.

KULUN ALLAH (C.C.)?I SEVMESİNİN BELİRTİLERİ

Kuşkusuz, Allah (c.c.)?ı sevdiğini herkes iddia eder. Fakat Allah (c.c.)?ı sevdiğini söyleyen kişi, davranışlarıyla da bu iddiasını belgelemelidir. Eğer böyle değil de sadece sözde kalıyorsa, bu nefsinin kendisini aldatmasından, başka bir şey değildir.

Sevgi; kökü sağlam, muazzam bir ağaç gibidir. Bu sevgi ağacının meyveleri gönüller de, dil ve azalarda marifet ve zikir şeklinde meydana gelir. Bundan da amel doğar. Böyle hal, dil ve azalarda meydana gelen marifet, zikir ve amel; dumanın ateşe, meyvenin ağaca delalet etmesi gibi muhabbete delalet eder.

Sayılamayacak kadar çok olan bu alametlerden birisi de; seven kişinin sevdiği Allah (c.c.)?ına ulaşmasına engel olan ölümü sevmesidir. Gönlün, sevdiği kimseye meyledip de onu görmeyi arzulamaması diye bir şey düşünülemez. Muhakkak ki gönül sevdiğini görmek ve ona kavuşmak ister. Sevdiğine ölmeden kavuşamayacağına inanırsa, ölümü de sevmesi, ondan kaçmaması gerekir. Ölüm ise, sohbet edip konuşmanın anahtarı, içeri girip de görmenin kapısıdır.

Ölümden hoşlanmamak, dünya sevgisinden, mal, evlat, aile ve akrabadan ayrılma üzüntüsünden ötürü olur. Bunlar da tam anlamı ile Allah (c.c.)?ı sevmeye engeldir. Çünkü gerçek sevgi, gönlün her tarafını kaplayıp başka sevgiye yer vermemesi demektir. İnsanlar Allah (c.c.)?ı sevmekte farklıdırlar.

Evet. Allah (c.c.)?ı seven O?nun sevgisi karşısında nefsinin arzularını terk eder. Yüce sevgi; tüm arzulardan geçip başka hiçbir şeyden zevk alınmadığı an meydana gelir.

Fudayl:

?Sana Allah (c.c.)?ı seviyor musun? dediklerinde, sükût et!?? demiştir nedenini ise şöyle belirtmiştir:

?Allah (c.c.)?ı sevmiyorum demek küfürdür. Seviyorum dersen, tutumun sevenlerin tutumu değildir. O yüzden en iyisi sükût etmendir.?

Sevginin alametlerinden birisi de devamlı olarak Allah (c.c.)?ı kalp ve dil ile anmaktır. O?nun yüceliğini düşünerek zikretmektir.

Çünkü bir şeyi çok seven, onu çok anar. Demek ki Allah (c.c.)?ı sevmenin bir alameti de, O?nun zikrini sevmek, kelamı olan Kur?an-ı Kerim?i sevmek, Peygamberini ve O?na nisbet edilen her şeyi sevmektir.

Hz. Allah (c.c.) buyuruyor ki:

?Onlar, o inanmışlar, kalpleri ile Allah (c.c.)?ı anmakla huzura kavuşmuştur. Dikkat edin! Kalpler ancak Allah (c.c.)?ı anmakla huzura kavuşur.? (Ra?d, 28)

Kudsi Hadise göre:

Ömer İbn-i Abdü?l-Aziz Hilafet makamına geçtiğinde Hasan-ı Basri?ye yazdığı bir mektup ta: ?Ben bu ağır vazifeyi üzerime almış bulunuyorum. Bana yardım edecekleri tavsiye et.? demiş, Hasan-ı Basri: ?Dünya adamlarını sen istemezsin, ahiret adamları da seni istemez; binaen aleyh, yardımı Allah?tan dile.? diye cevap vermiştir.

?Şüphe yok ki ben Allah?ım, ben?den başka hakiki ma?bud yoktur. Rahmetim gazabımdan ileri geçmiştir: ?Allah?tan başka ilah yoktur. Muhammed (sav)?de Allah?ın Rasulüdür? diye şehadette bulunan kimse cennet?e hak kazanmıştır.?  (Deylemi, İbn-i Abbas (ra)?dan rivayet edilmiştir.) 

 ?Ey dünya! Bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet edeni hizmetinde kullan.? (Kudai, İbn-i Mesud (ra)?dan rivayet edilmiştir.)

 Allah?ım! Sen?den sevgini ve Seni sevenlerin sevgisini ve Senin sevgine beni ulaştıracak ameli talep ediyorum.

 

 

 *İnsan Niçin ve Nasıl Dua etmeli?

Garip Paşa, 02.08.10, Adana

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.