Atatürk?le İnönü arasındaki en büyük fark neydi?
Az önce imzaladığı ?Hangi Sol? kitabını elime aldım, Attila İlhan?ın gözlerine baka baka ?Mustafa Kemal ve 27 Mayıs Solculuğu? yazısını açtım. Yazıyı okumaya başladım:
Attila İlhan?ın telefonunu, gazetenin santralinden almıştım. Biraz da çekinerek arayıp, kendisiyle tanışmak istediğimi söyledim. Hemen kabul etti, yeri ve saati söyledi: 1988 yılında, yağmurlu bir Şubat günü, öğleden sonra, Taksim?de, Divan Pastanesi?nde buluştuk..
Varır varmaz, ilk iş olarak Attila İlhan?a ?Hangi Batı? ve ?Hangi Sol? kitaplarını imzalattım; böylece sohbet kitaplar üzerinden başladı, vakit kaybetmezdik. Attila İlhan?a, İsmet İnönü eleştirisi yüzünden yakınlık duyuyordum..
Az önce imzaladığı ?Hangi Sol? kitabını elime aldım, Attila İlhan?ın gözlerine baka baka ?Mustafa Kemal ve 27 Mayıs Solculuğu? yazısını açtım. Yazıyı okumaya başladım:
?Ulusal Bağımsızlık Savaşı?nın iki büyük komutanlarından birisi, Mustafa Kemal Paşa, imparatorluk ordusunun en çizgi dışı generallerinden birisiydi, ne Abdülhamit düzeniyle uyuşabilmişti, ne İttihatçı düzeniyle; biraz dikkat çekebilmesi, ancak askerlik sanatındaki başarısıyla gerçekleşmişti; buna karşılık öteki komutan, İsmet Paşa, İttihatçı ordusunun gözde subaylarından birisiydi, o kadar ki Müşir Ahmet İzzet Paşa Kurmay Başkanı iken, Yemen?de onun kurmaylığını bile yapmıştı.?
Attila İlhan?a, Atatürk ile İnönü?yü karşılaştıran bu uzun cümlesini okuduktan sonra, bir soru sordum: ?Mustafa Kemal Paşa?yla İnönü?nün arasındaki en büyük fark neydi?? Bu soru, şaşırttı üstadı. Sohbetin konusu açılmış oldu.
Burada, bir hususa açıklık getirmeliyim: Günlüğümdeki notlarımı özetleyerek verdiğim bu görüşmede, konuşmalar, ?Hangi Batı? ve ?Hangi Sol? kitapları çerçevesinde geçmektedir. Attila İlhan?ın bu iki kitaptaki fikirleri biliniyor. Bu yazıda ben, sadece kendi düşüncelerime yer verdim. Attila İlhan hayatta olmadığı için tepkilerini yazmadım, sadece söz ve davranışlarından çıkardığım anlamı kısaca belirtiyorum. Bu yazı, sözkonusu iki kitabın eleştirisi olarak da okunabilir bu yüzden.
ATATÜRK VE İNÖNÜ İTTİHATÇIYDI
Attila İlhan?ın Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa arasında yaptığı ayırımın temellerini, dayanak noktalarını konuşmak istiyordum. Mustafa Kemal Paşa?nın başlangıçta üye olduğu İttihatçı kadrodan daha sonra ayrılmasının, İnönü?nün ise aksine İttihatçı kadrolarla kader birliği yapmasının nasıl bir sonuç doğurduğunu sordum ilkin? Birinin İttihatçı olmadığı için milli kültüre (ulusal sentez) dayandığını, demokrat olduğunu ve bağımsız bir dış politika izlediğini, ötekinin ise İttihatçı olduğu için Batıcı, despot ve dünya güçlerine bağımlı bir dış politika izlediğini izah etmeye çalıştı; böylece konuya girdik.
?Mustafa Kemal Paşa?da baş olma sevdası vardı..? dedim. Paşa Şam?da "Vatan ve Hürriyet" cemiyetini kurmuş, Beyrut, Yafa ve Kudüs şubelerini açmıştı. Selânik'e vardığında 'Vatan ve Hürriyet'in şubesinin İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne ilhak edildiğini öğrendi. Bu yüzden kendisi de 1908 Şubat ayında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu. Üye numarası, 322?ydi.
İttihatçılardan zihniyet olarak, ideolojik olarak farklı değildi, İttihatçı kadroda ne liderliğe geçebildi, ne de göz doldurur yüksek bir konum elde edebildi. Niyeti bilindiğinden uzaklaştırıldı: İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından toplumsal ve siyasal sorunları ve güvenlik problemlerini incelemek üzere bugünkü Libya'nın bir parçası olan Trablusgarp'a gönderildi. Burada 1908 Devriminin fikirlerini Libyalılara yaymaya ve buradaki nüfusun farklı kesimlerinden gelenleri Jön Türk politikasına kazanmaya çalıştı. Attila İlhan, bunu doğruladı.
Mustafa Kemal Paşa?nın İttihatçılara itirazı, özde değil, biçimde ve ayrıntılardaydı, özellikle uygulamaya dönük konulardaydı. Attila İlhan, bu İttihatçılık meselesinde, birkaç açıklama yaptı ama uzatmadı, temelde bütünleştiklerini kabul etti.
Attila İlhan, Mustafa Kemal Paşa?nın Cumhuriyet?i kurarken, kurucu kadroya kendine yakın bulduğu ikinci, üçüncü dereceden İttihatçıları aldığını da kabul etti: İsmet Paşa da alt kadrolarda yer aldığı için Atatürk?ün arkadaşıydı. Dolayısıyla Mustafa Kemal Paşa da, İsmet Paşa da de aynı zihniyeti taşıyorlardı; Batıcıydılar, radikal pozitivizmi, yani seküler düşünceyi, laikliği ve ulus devleti savunuyorlardı.
Üstelik ikisi de Mason?du. Cumhuriyet?in ilk yıllarında Yahudilerden, Sabetaistlerden ve Masonlardan yararlandılar. Filistin?e Yahudi toplama kampanyasına Hitler?le birlikte katıldıklarından 1935?te Masonluğu yasakladılar, ülkeden Yahudileri çıkardılar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya liderliği ABD?ye geçip de İsrail kurulunca, Masonlar Türkiye?de serbest kaldı. Şu anda Anıtkabir'de ikisi de karşı karşıya yatıyordu işte.
Attila İlhan, bu tespitimi doğrularken şaşkınlığını da gizlemedi. Mustafa Kemal Paşa da, İsmet Paşa da her İttihatçı gibi Abdülhamit karşıtıydı; üstelik, Abdülhamit?in tahttan indirilişinde rol almışlardı. 13 Nisan 1909?da, 31 Mart Olayı?nı bastırmaya gelen ve Abdülhamit?i tahttan indiren Hareket Ordusu karargâhında, ikisi de görev almıştı. Aralarında Celal Bayar da vardı. Türkiye?yi 1960?a kadar getiren bu üç Cumhurbaşkanı?nın Abdülhamit?i tahttan indiren kadroda yer almaları, çok anlamlıydı. Attila İlhan, Abdülhamit?i tahttan indirmenin sonuçlarını gözetmeden saltanat yıllarındaki politikalarını eleştirmeye çalıştı. ?Dünya güçleri, Abdülhamit?i devirmek istedi ve İttihatçılara bunu yaptırdılar.? dedim. Sultanı devirmenin ödülü de, iktidardı ve İttihatçılar böylece Osmanlı?yı tasfiye ihalesini de kapmış oldular. Bu tespitler, üstadı çok şaşırtmıştı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Kafkas Cephesi'nde, Mustafa Kemal ile İsmet İnönü birlikte çalıştı. İkisi de imparatorluk ordusundaydılar ve iktidarda, ülkeyi Birinci Dünya Savaşı?na sokan, savaşı kaybeden ve imparatorluk topraklarını İngilizlere teslim eden, genelkurmayın da bağlı olduğu İttihat Terakki vardı. Atatürk ve İnönü, İttihat ve Terakki ordusunun, İttihatçı paşaların yönettiği ordunun subaylarıydı. İsmet Paşa Ahmet İzzet Paşa?nın subayıydı, Mustafa Kemal da Cemal Paşa?nın; ikisinin komutanı da İttihatçıydı.
LOZAN?DA KADER BİRLİĞİ YAPTILAR
Mustafa Kemal Paşa?yla İsmet Paşa?yı karşılaştırmanın ve aralarında bir takım farklar bulmanın önemli olmadığını belirttim önce. Sonra da İttihatçı kadronun içinde ya da dışında olmanın, Cumhuriyet dönemine ilişkin hiçbir ciddi sonuç doğurmadığını da söyledim.
Attila İlhan?a bir cinayet hikayesi anlattım: Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey, Lozan görüşmelerinin Meclis?e bilgi verilmeden yürütülmesini eleştirmesinden sonra, 27 Mart 1923?te ortadan kaybolmuş; üç gün sonra kardeşi aranması için Bakanlar Kurulu'na başvurmuştu. Ali Şükrü Bey'in cesedi, Ankara?nın Mühye Köyü civarında bulundu; boğularak öldürüldüğü anlaşıldı. Cinayeti araştırmak üzere kurulan komisyon, Ali Şükrü Bey'i Topal Osman?ın Ankara'da, Papazınbağı'ndaki evinde öldürdüğünü tespit eti. Teslim olmayı kabul etmeyen Topal Osman, 1 Nisan'ı 2 Nisan?a bağlayan gece Çankaya Muhafız Taburu jandarmaları ile kendi adamları arasında yaşanan çatışmada yaralı olarak ele geçirildi; hastaneye giderken yolda can verdi. Başı kesilerek defnedildi. Ali Şükrü'nün katillerinin meclis önünde asılması teklifi yasalaşmış olduğu için Topal Osman?ın başsız cesedi sonradan mezardan çıkarılacak ve ayağından darağacına asılacaktı. Birçok siyaset ve tarih adamı, Ali Şükrü Bey cinayetinin Mustafa Kemal tarafından azmettirildiğini öne sürmüştür. Attila İlhan, elbette Ali Şükrü cinayetini ayrıntılarıyla biliyordu. Bu cinayeti ve Atatürk?le Topal Osman?ın ilişkisini saatlerce konuşabileceğimizden emindim.
?Lozan Antlaşması? dönüm noktasıydı; 24 Temmuz 1923?te, İsviçre?nin Lozan şehrinde, TBMM temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Lozan Üniversitesi salonunda imzalandı. Konferansa, Başvekil Rauf Orbay katılmak istemiş, ne var ki Mustafa Kemal Paşa Mudanya görüşmelerine de katılan İsmet Paşa'nın Lozan'a baştemsilci olarak gönderilmesini uygun bulmuştu. İsmet Paşa önce Dışişleri Bakanlığına getirildi ve çalışmalar hızlandırıldı. Bu gelişme, Osmanlı?nın varlığını ortadan kalkmasına ve Türkiye Cumhuriyeti?nin ilanına yol açtı. Çünkü İngilizler, Lozan'a İstanbul Hükûmeti'ni de davet ettiler ve bu duruma tepki gösteren Ankara, 1 Kasım 1922'de saltanatı kaldırdı. Lozan?da kader birliği yapan Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa yeni dönemin aktörleri olarak tarih sahnesine böyle çıkmışlardı.
Milli Mücadele?yi, Lozan?ı ve sonrasını başka yazıda değerlendireceğim.
MUSTAFA KEMAL PAŞA İSMET PAŞA FARKI
Attila İlhan?la Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa?yı yan yana koyduk ve karşılaştırma yaptık. 1923 - 50 arası, 27 yıllık dönemdeki olaylar içinde sözlerini, davranışlarını ve yaptıkları işleri göz önünde bulundurduk. Yaptığımız tespitleri, günlüğüme şöyle not almışım:
Mustafa Kemal Paşa, vizyon sahibi, karizmatik bir liderdi; dominant bir karakterdi, dik başlı, sert, kararlı, inatçı, kadro kurabilen, disiplinli, buyurgan, arayış içinde, sorumluluk alanında bağımsız karar vermeyi seven, insiyatif alan, üstlendiği işi sonuçlandıran biriydi. Tek adam olmayı, lokomotif olmayı beceriyordu. Aklını kullanan, şartlara hızlı uyum sağlayabilen ve öngörüsü olan bir liderdi. Kitleleri peşinden sürükleyebiliyor, güven veriyor, umut veriyor ve işini iyi yapıyordu.
İsmet Paşa, daha çok misyon sahibi, gözlerini kapayıp vazifesine bakan, verilen işi bitiren, sadık, arayış içinde olmayan, anlayışlı, uyumlu, iyi bir ikinci adamdı. Akılcı değil, ezberci ve kuralcıydı. Devletçiliği, memurluğu tabiat ve zihniyet haline getirmesindendi. İyi bir emanetçiydi, arkasında bir güç oldu besbelliydi. Oğlu Erdal İnönü, tıpkı babasına benziyordu.
Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa?nın karakter bakımından karşılaştırılması ve bu tespitlerin bir kısmı Attila İlhan?ın yazılarında da serpiştirilmiş olarak var tabi. Bir kısmı da bana ait.
Attila İlhan, ?Mustafa Kemal Paşa?yla İnönü?nün arasındaki en büyük fark neydi?? sorusunu tek cümleyle cevaplamamı istedi: ?Yiğitlerin yoğurt yiyişleri farklıydı..? dedim. Gülüştük. ?Mustafa Kemal Paşa yoğurdu çala kaşık, ama zarif bir şekilde yerken, İsmet Paşa yarım ağız, zarif ama ürkek, üstüne başına dökerek yiyordu.?
En büyük fark, karakter farkıdır. Karakter, hem algılayışı, kavrayışı, düşünüşü ve karar verişi belirler, hem de iş tutuşu, yapışı ve sonuçlandırışı..
Günümüze atıf yapmak gerekirse, yaratılış itibariyle, mizaç bakımından, Recep Tayyip Erdoğan garip bir şekilde Mustafa Kemal Paşa?ya, Kemal Kılıçdaroğlu da şaşılacak derecede İsmet İnönü?ye benziyor.
Mustafa Yürekli / Haber 7
mustafa.yurekli@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.