Din, Atatürk ve Milliyetçilik üzerinden siyaset,
Şu sıralar her biri bomba etkisi ile gündeme düşen ve hararetli tartışmaların yapıldığı konularla karşı karşıya kalıyoruz. Yerel seçimlerinde yaklaşması münasebeti ile siyaset arenası iyiceısındı. İktidar ve muhalefet ellerindekileri ve eteklerindekini ortaya koyarken bir tarafdan da, yıllardır siyasete malzeme yaptıkları, Din, Atatürk ve Milliyetçilik gibi kutsi ve ulvi değerleri kendi tekellerindeymiş gibi siyasete malzeme etmeye devam ediyorlar.
Bu gün Din inancı, Atatürk sevgisi ve Milliyetçilik duygusunun siyaseten istismar edilmesi ve siyasi rant elde edilmeye çalışılmasının bu değerlerimize zarar vermekten ve milleti kutuplaştırmak sureti ile bölmekten başka hiçbir şeye yaramayacağına kısaca değinmek istiyorum.
Dini; insanın kişisel yaşamını, toplumların yaşamı, toplum düzeni ve beşeri ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi anlamında bir yol gösterici kavram olarak görmeyen. Dini inanışları zayıf ya da farklı din inancına sahip kişilerin bulunduğu toplumumuzda, Din üzerinden siyaset yapılması dine karşı daha da fazla antipati yaratmaktadır.
Devlet, milletinin dini inançlarınıkaynağından ve kontrollü olarak öğrenmesi, dini vecibelerini gereğince ve yeterinde yerine getirebilmesi amacı ile ibadet hanelerinin tanzimi ve din adamlarının temini ve denetimini sağlar. Bu fikre kimi kişiler tarafından karşıçıkılsa da, din inancının öğrenilmesi ve yerine getirilmesi hususunda en akla uygun olanıdır. Aksi takdirde din yeraltına iner. Son iki yüz yıldır çektiğimiz sıkıntıda budur. Atatürk?ün laiklik ilkesi altında yatan da budur. Devlet milletinin dini tercihine ve bunları yerine getirmedeki keyfiyetine asla karışamaz/karışmamalıdır da. Yani özetlemek gerekirse, devlet din ve inanç işlerine karışamaz, ancak milletinin bu inançlarını yerine getirmesinde gerekli düzenlemeleri yapar.
Yüce Allah CC.nün ?Artık sizin için nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslam?ı seçtim? ilahi emrine tabi olan ve bu ilahi emir üzerine yaşayanların dinidir İslam. Öyle ise Müslümanlar arasında bir bölünme söz konusu değildir. Din Allah?a ulaşmanın yoludur ve bu yolda kul İle Allah arasına kimse girmez. İnsanların inançlarıüzerinden siyaset yapılması, insanlar arasında kutuplaşmaya neden olacaktır ki buda Allah?a ortak koşmak yani düpedüz?şilk?tir. Din üzerinden yapılan siyaset ancak din istismarından başka hiçbir şeye yaramayacaktır.
Hemen her ulusun tarihinde, millete önderlik eden onun geleceğine yön veren ve iz bırakan bir liderleri vardır.Şanlı Türk milletinin tarihinde çağlara damgasını vurmuş onlarca lideri vardır. Hepsini rahmetle anıyoruz. Ancak Tarihte on altı devlet kuran Türk milletinin 624 yıl ayakta duran ve üç kıtayı sınırları içine alan Osmanlı devletinin birinci dünya savaşından sonra yıkılmaya yüz tuttuğu 20 yüzyılın başında, Anadolu?da bir avuç vatanseverin başlattığımilli mücadeleye önderlik eden Mustafa Kemal. Türk ulusunun son kurtarıcısı son kahramanı olarak sadece kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinde değil. Tüm dünyada eşi benzeri bulunmayan bir önder bir lider olarak adını tarihin altın sayfalarına yazdırmıştır.
Ulu önder Atatürk hayatını Türk milletinin varlığına ve ulusun kurtuluşuna adayan dünyada eşine az rastlanan liderlerden biridir. Atatürk yaşamı boyunca bütün enerjisini bu millet ve ulus için harcamıştır. Atatürkçü düşünceye sahip olmak, onu sevmek, ancak ve ancak onun açtığı yolda, ortaya koyduğu ilkelerde ve yaptığı devrimlerin ışığında gösterdiği hedefe doğru kararlılıkla yürümektir. Cumhuriyeti sonsuza kadar ilelebet korumak ve yaşatmaktır.
Atatürk, Türk milletine mal olmuş bir kahraman ve liderdir. Bir düşüncenin, bir ideolojinin, bir grubun, sahipleneceği, onun üzerinden siyaset yapacağı, hele de milletin dinini öğrenebilmesi ve dini vecibeleri yerine getirebilmesi adına yaptığı hizmetlere rağmen Atatürk üzerinden dine saldırma hakkına sahip değildir.
Milliyetçilik, aynı millet, ortak dil, inanç, tarih ve kültür bağlarından bir üstyapı oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olarak tabir edilse de, bu tabir artık dünyada hükmünü yitirmiştir. Sadece marjinal gruplar tarafından benimsenmektedir.
Günümüzde milliyetçilik, ulusçuluk dil, din, ırk ve etnik köken farkı gözetmeden vatandaşlık bağı ile bağlı olduğu ulusun varlığı, bağımsızlığı, birliği ve ilerlemesi yolunda çalışan toplumsal birlikteliğin, kader birliğinin olduğu şeklinde telaffuz edilmektedir.
Ülkemizde de Milliyetçilik, 1924 Anayasası'nın 88. maddesinde ve Atatürk İlkelerinde de belirtilmiş olan, ?Din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını dil, kültür ve siyasi birliktelik değerlerine dayandıran milliyetperverlik anlayışıdır.? Diye adlandırılmaktır.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, milliyetçilikte bir ırkın üstünlüğü ve kavmiyetçilik yoktur. Asıl olan vatanın varlığı ve birliğidir. Kısacası vatanseverliliktir.
Öyle ise, yaşadığı ülkeyi sevmek ve sahiplenmek o ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olan her fert için ulvi görevdir. Milliyetçilikte, Din inancı ve Atatürkçü düşünce gibi bir grubun, topluluğun özelliklede bir ırkın tekelinde değildir. Bir milletin bir ırkın diğer bir millet ve ırk? tan
Üstün olması (şovenizm) asla söz konu olamaz. İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sas) ?Arap?ın Aceme, Acemin Arap?a üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.? Hadisi bunu çok güzel ifade etmektedir.
Milletimizin yaşamında önemli bir yeri olan kutsi, milli ve ulvi değerlerimizin, topluluklar ve siyasi partiler tarafından siyaset sahnesinde propagandaya malzeme yapılması ve bu değerleri kendi siyasi emellerine ulaşma yolunda avantaja çevirmeye çalışmaları, etik olmadığıgibi kabullenilemezde.
İbrahim Halil SİPAHİ
Araştırmacı-Yazar
16.11.2013/adanapost.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.