Duymayan göremez
Duymayan göremez
Günümüz insanının en çok düştüğü ruh hâlidir “duyarsızlık.”
Birçok insan, duyarsızlaştırdıkları kalpleri ile çevresindeki insanlara acı verir.
Kimi zaman eşine, kimi zaman çocuğuna, iş yerindeki arkadaşına, sokaktaki komşusuna…
Duyarsız insanlar çoğu güler yüzlü, hoş sohbet insanlar olsa da, tebessümleri kalplerinin değil, akıllarının kontrolündedir. İçlerinden geldiği için değil, yeri geldiği için güler ve ağlarlar. Çünkü duyarsızların dışları var, içleri yoktur.
Kalp gözü görmeyi bırakınca, aklın ve gözün gücü artar. Ancak aklın ve gözün gücü kalp olmadan arttıkça “feraset” kaybolur, kişi geleceği öngöremez…
Feraset, ancak duyabilen insana has değerdir. Duyamayan, göremez!
Duymak, yüreğinin derinliklerinde hissetmek acı verir duyarsızlara…
Zor durumda kalan bir kişinin gözyaşı, ona göre zavallılıktır, acizliktir. Acizliğini hissetmemek için, acizleri sevemezler.
“Anı yaşamak” yerine, hep bir sonraki anın planını yaparak tüketirler sevdikleri ile geçen bütün anları.
Bir gün, ihmal ettikleri sevdiklerinin duyarsızlıkları ile karşılaştıklarında vefasızlıktan bahsederler…
Çocuklar duyarlıdır. Kabuk bağlamamış duyguları, içten gelen tebessümü, pazarlıksız düşünceleri ile daha fazla duyarlılığa sahiptirler.
Yaşamın insan ruhunda bozduğu ayarlar, çocukla çocuk olabilen bir yetişkinde yeniden düzene girer.
Bu nedenle usta yazar Paulo Coelho der ki; Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğreteceği üç şey vardır; Nedensiz yere mutlu olmak. Her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak. Elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatmak.
Çocuk kalmak hayata çocukça bakabilmek dileğimle.
Kalın Sağlıcakla
Sait ÖZDEMİR
www.saitozdemir.net
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.