Enflasyonda düşüş Mayıs'ta başlar!
Ekonominin mihengi enflasyon, hayatımızı dipten doruğa etkilerken üretimde, pazarda, çarşıda ve finansal politikalarda her şeyi regüle ve kontrol ediyor. Enflasyon "arz ve talebin yapışık ikizi" olarak iktisadi faaliyetlerimize resmen yön veriyor.
Enflasyonla ilgili 2020 Mayıs’ı ile 2021 Mayıs’ı arasında muhtemel süreci, olaylara bağlayarak analiz edersek, Aralık’ta da görüldüğü üzere kur geçişgenliği nedeniyle yükselişini sürdüren enflasyonun nerede duracağını ve düşüşün ne zaman başlayacağını tünelin ucundaki küçük ışık gibi olsa da görebiliyoruz.
Geçmişten gelen kur geçişgenliği ve enflasyondaki yapışkanlığın yanı sıra küresel toparlanma sebebiyle petrol fiyatlarının kendini 50 doların üzerine atması, gıda ve emtia fiyatlarındaki yükseliş başka hiçbir risk olmasa da enflasyonda çift haneleri giderek pekiştiriyor. Enerji enflasyonu dahi tek başına aylık yüzde 5,6 ile dikkat çekiyor.
Pandeminin yanında gıda enflasyonuna, yaşanan kuraklığın da gelecek aylardan itibaren yansıyacağı gözleniyor. Bu arada yeni yıl zamlarını da unutmamak lâzım!
***
Nisan’da tüketici enflasyonunun yüzde 18-19 arasında zirve yapacağını ve hem 2020’nin baz etkisi hem de bir yol kazası olmazsa kur geçişgenliğinin azalmasıyla Mayıs’tan itibaren ÜFE ve TÜFE’de bir gerilemenin başlayacağı öngörülüyor.
Son rakamlar ortada…
Dünyada salgın yılı diye bilinen 2020’de manşet yani tüketici enflasyonumuz (TÜFE) yüzde 14,6, üretici enflasyonumuz (ÜFE) yüzde 25,15 oldu. Yüzde 0,9 civarında beklenen aylık Aralık enflasyonu yüzde 1,25 ile tahminlerin üzerinde geldi.
Beraberinde ÜFE’de aylık enflasyonun yüzde 2,36, çekirdekte yıllık enflasyonun 100 baz puandan fazla artışla yüzde 14,31 ve manşet enflasyonu sürükleyen gıda fiyatlarında yıllık artışın yüzde 20,61 olması yüzde 20’ler olarak ifade edilen kur geçişgenliğinde hızın giderek arttığını gösteriyor.
***
Geçen yıla baktığımızda, pandeminin yoğun olarak yaşandığı süreçte faiz indirimlerine rağmen Ocak-Mayıs bandında 5,90 – 6,90 lira aralığında işlem gören dolar, 2020 Mayıs’ının ilk haftasında ABD Merkez Bankası’nın Türkiye ile swap anlaşması yapmayacağına dair açıklamasıyla 7,26 liraya çıkarak rekor kırmıştı.
Daha sonra faiz indirimlerinin etkisiyle yeniden 6,80 lira bandına dönmesine rağmen 10 Ağustos’ta yeniden 7,28’leri gören dolar kuru, Eylül’de TCMB’nin 200 baz puanlık faiz artırımına rağmen yükselişini sürdürmüş ve 6 Kasım’da 8,51 ile tarihi rekorunu yenilemişti.
Dolardaki yükselişin en büyük sebepleri arasında salgın sebebiyle ihracatta yavaşlama, ithalatta artış, Doğu Akdeniz başta jeopolitik riskler, TCMB rezervlerine yönelik endişeler, pandemi kaynaklı gelişen ülkelerden küresel para çıkışı ve dolarizasyona bağlı yurt içinde artan döviz talebi etkili olmuştu.
***
6 Kasım’da ekonomideki makas değişimiyle “piyasa dostu” bir çizgiye gelen TCMB’nin 475 baz puanlık faiz artırımı sonrası 7,60’lara inen dolar, Aralık’ta politika faizinin 200 baz puan daha artışla yüzde 17’ye yükseltilmesiyle başlayan düşüş halen devam ediyor. Doların bugünkü kuru, medyan 7,35 lira.
21 Ocak’ta gerçekleşecek TCMB - PPK toplantısından nasıl bir karar çıkar, henüz netleşmese de 2 puan “pozitif reel faiz”e sahip olan Türkiye’nin hem yükselen enflasyona karşı hem de portföy yatırımlarındaki hızı kesmemek adına 100 - 150 baz puanlık bir artışı gündeme getirip politika faizini yüzde 18 – 19 aralığına yükseltme ihtimali bulunuyor.
Nisan’da enflasyonun yüzde 19’lar ile zirve yapacağı düşünüldüğünde politika faizinin yüzde 20’lerin üzerine çıkacağı ihtimali var. Zirâ para ve maliye politikalarını yönetenler 3 puan ve üzeri “pozitif reel faizi”ni koruma niyetinde.
***
TCMB’nin para politikasını sadeleştirip sıkılaştırmayı artırması enflasyonun düşüşüne bir yere kadar çâre olabiliyor. Aralık’ta yüzde 25 gelen ÜFE’deki oranı geçmişte yani Ekim 2018’de yüzde 45’le görmüştük belki ama, söz konusu yükselişin Nisan’a kadar devam edeceği farz edildiğinde yüksek yeni bir maliyet enflasyonuyla karşılaşılmaz, diyemem.
Mamafih, TCMB fiyat istikrarını elindeki silahları maliyet ve talep enflasyonuna göre dengeli bir şekilde kullanırken maliye politikalarından da ciddi destek almalı, diyorum.
Bu bakımdan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın Aralık enflasyon rakamları belli olduktan sonra yaptığı açıklamada, makroekonomik istikrar ve para politikasına reformist “yapısal destek” vurgusunu ve “Enflasyonla mücadelede bütüncül yaklaşımla kararlı bir duruş sergileyeceğiz” sözünü önemsiyorum.
Buna müteradif Prof. Dr. Emre Alkin Hoca’nın ‘enflasyonu tek haneye indirebilmek için akaryakıt, iletişim ve ulaştırma gibi kalemlerden KDV ve ÖTV’nin düşürülmesi önerisi’ni de destekliyorum.
analizgazetesi.com.tr / yazının devamı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.