
Mustafa Yürekli
Tevhid bayrağının sancaktarı
Tevhid bayrağının sancaktarı
Türkiye’nin Karabağ’da Azerbaycan ile küçük bir askerî dayanışması Kafkasya’da Atlantik İttifakı ve Rusya’nın kurduğu otuz yıllık statükoyu kırk dört günde tarihin çöp sepetine attı.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın potansiyeli, Amerika Birleşik Devletleri’ni bugünkü bencil ve kibirli dayatmalarından vazgeçirerek onu bizimle, Türk Devletleri Teşkilatı ile dengeli bir ilişki kurmaya itmektedir.
Elbette doğal gaz, petrol ve madenlerin bakir sahasında oluşan bu İslam gücü, dünyadaki ekonomik ve jeo-stratejik dengeleri yeniden kuracaktır.
Çin ile Rusya’nın rekabet alanı olan Kafkasya ve Orta Asya bölgesinde ABD fiilî olarak var olamayacağına ve sözkonusu iki devletle rekabete giremeyeceğine göre, buradaki menfaat ve emellerini Türkiye ve Türk Devletleri Teşkilatı ile iyi ilişkiler kurarak gerçekleştirmeye çalışacaktır; imkan bulursa da güdümüne almaya çalışacaktır.
ABD’nin Azerbaycan ve Ermenistan’ı masaya oturtup Zengezur Koridoru’nun açılması konusunda ikna çabaları ve Zengezur Koridoru’nu Amerikalı şirketlerin inşa edecek ve güvenliğini sağlayacak olması Kafkasya ve Orta Asya bölgesine girme çabasından başka bir şe değildir.
Rus Ve Çin Emperyalizmi
Doğu Türkistan’ı topraklarına katmış bulunan Çin’in bugünkü potansiyeli ile -şu an açık etmese de- Batı Türkistan’ı da, böylece Türklerin kadim yurdu olan Türkistan’a göz diktiği ve Kazakistan’ın büyük coğrafyasını istilâ etmek için gizli kapaklı faaliyetler yürüttüğü bilinmektedir.
Kazakistan Cumhuriyeti 2.724.900 km² yüzölçümü ile (Batı Avrupa'nın yüzölçümü kadar) dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesidir. Komşuları olarak kuzeyde Rusya, güneyde Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan, doğuda Çin bulunur. Ülkenin ayrıca Hazar Denizi ve Aral Gölü'ne kıyısı vardır. Kazakistan, Müslüman çoğunluklu ülkelerin ve Türk devletlerinin yüzölçümü bakımından en büyüğü, doğal kaynaklar bakımından da en zenginidir. Nüfusu, 01.07.2021 itibarıyla 19.194.656'dır. Kazakistan’ın yetersiz nüfusa mukabil büyük bir coğrafyaya sahip oluşu, sadece Çin’in değil, Rusya’nın da iştahını kabartmaktadır. Ruslar, Çinliler kadar ihtiyat göstermeden Kazakistan topraklarının bir kısmının kendilerine ait olduğunu açıkça ileri sürmektedirler.
Kazakistan’a yönelik bu emperyalist politikalar biraz deşildiğinde, Çin Seddi ile Hazar Denizi arasındaki Türk yurtlarının Çin ve Rusya’nın potansiyel istilâsının açık hedef teşkil ettiklerini göstermektedir.
Eğer biraz daha güçlenirse, İran’ın da Orta Asya Türk toprakları üzerinde boyundan büyük emelleri vardır.
Türk Devletleri Teşkilâtı
Türk Devletleri Teşkilâtı bölgenin ekonomik ve politik potansiyeli bir araya getirildiğinde, enerji açısından Rusya ve İran’ı dengeleyen bir alternatif olarak ortaya çıkacaktır.
Mesele şudur: Türk Devletleri Teşkilâtı, Rusya’nın Avrupa pazarındaki tekelini kırıp yeni bir enerji aktörü olarak tarih sahnesindeki yerini almaktadır. Bu oluşum, İsmail Gaspıralı’nın yüz yıl önceki ifadesiyle söylersek, “Dilde, fikirde ve işte birlik” hâline gelmesi, Çin’in uykularını kaçırmakta, Rusya’nın karabasanı olmakta ve Atlantik ittifakında da sanrılara yol açmaktadır.
Çin’in kendisini dünyanın en etkin aktörü hâline getirmek için ortaya koyduğu “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin asıl ana damarları bu coğrafyadan geçmektedir. Çin’in demiryolları ve karayolları vasıtası ile Avrupa’ya ulaşacak mallarının kaderi, beş altı bin kilometre boyunca Türk Devletleri Teşkilâtı’nın insafına bağlı olarak hareketlenecektir.
Rusya’nın kendi güneyine doğru yayılarak eski gücüne kavuşma hayâli de bu Türk Seddi’ne çarparak kendi içine doğru çökmesine yol açacaktır.
ABD’nin artık dünyanın tek hegemon gücü olarak hüküm süremeyeceği, özellikle Afganistan fiyaskosundan sonra çok net olarak anlaşılmıştır. ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan yetmiş yıl aradan sonra güç açısından inişe geçmiş ve bu güç boşluklarını ise büyük oranda Çin ve Rusya doldurmaya başlamıştır.
Avrupa Birliği, Atlantik ittifakı çerçevesinde ABD ile beraber hareket ettiği için, ABD’nin gerilemesi Avrupa Birliği’nde de kendisini gerileme ve dağılma alâmeti olarak göstermektedir. Avrupa Birliği askerî açıdan gerisine düşeceği bu teşkilâtın ekonomik açıdan da en büyük bağımlılarının biri olacağı için, Türk Devletleri Teşkilâtı’nın gölgesinde kalarak etkisini kaybedecektir.
Türkiye, işte bu hegemonik fay hatlarının kırılma yerlerini çok iyi değerlendirerek, çok uygun bir zamanlamayla doksanlı yıllardan beri bir embriyo hâlinde taşıdığı Türk Devletleri Birliği olgusunu nihayet 12 Kasım 2021 tarihinde gün ışığına çıkarmıştır. Türkiye böyle yapmakla ABD, Çin ve Rus eksenlerinden farklı ve kendine özgü bir eksen kurmuştur. Bu eksen etrafında da şimdiden daha adil ve daha paylaşımcı, zinde bir güç inşâ etmeye başlamıştır.
Türkiye’nin 12 Kasım 2021’de Fransa’yı hedefe koyarak bağımsız Türk Devletler Teşkilâtı’nı ilân etmesi, “Dördüncü güç benim!” demekten başka bir şey değildir. Şu bulanık geçecek birkaç yıl içerisinde bu hamlenin ne anlama geldiği fark edilmeyebilir, ancak önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde Çin Seddi’nden Adriyatik’e kadar uzanan bir bölgede muazzam bir Türk gücünün, Türk enerjisinin ve Türk iktisadının bütün haşmetiyle ortaya çıktığı görülecek ve Türkiye, Selçuklu ile Osmanlı’dan daha büyük ve etkin bir güç olarak küresel sermaye ve gücün Asya’ya yöneldiği bir zaman diliminde Asya’nın göbeğine oturacaktır. Bu muhteşem güç, yakın gelecekte mevcut İslâm ülkelerini de kendi eksenine çekecektir.
Yedi devlet ve bir millet olarak Türk Devletler Teşkilâtı’nı kurduk. Yarın yetmiş devlet bir millet olarak da ümmeti bir araya getirip umranı yeniden kuracağız.. Zira Allah, tevhid bayrağını asla sancaktarsız bırakmaz.
Mustafa Yürekli / Haber7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.