Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Halkı terörün içinde aramak..

Halkı terörün içinde aramak..


Dünya güçleri, Türkiye'de Tanzimat'tan beri, gayri Müslim azınlıkların öncülüğünde Batılılaşma, modernleşme ve millete yabancılaştırma yoluyla maşa üretiyor....

Tarih profesörü ve Taraf Gazetesi'nin solcu yazarı Halil Berktay, içerisinde bulunduğu Aydınlık Hareketi'ne ilişkin özeleştiri yaparken, Türk solunun, PKK'ya hep ?Helal olsun! Bizim yapamadıklarımızı yapıyorlar.' şeklinde bir yaklaşım sergilediğini ve barış sürecinden umutlu olduğunu söyledi.[1] Bu söyleşi, Türk solunun sosyal kökenine ve etkinliğinin sosyal/tarihsel işlevine ilişkin belirlemeler yaptığı için önemlidir..

YABANCILAŞMANIN MARKSİST BOYUTU

Dünya güçleri, Türkiye'de Tanzimat'tan beri, gayri Müslim azınlıkların öncülüğünde Batılılaşma, modernleşme ve millete yabancılaştırma yoluyla maşa üretiyor. İlk milliyetçilerin, ilk liberallerin ve ilk sosyalistlerin sebatayist oluşları tesadüf mü?

İş dünyasında, üniversitelerde, bürokraside ve medyada hakim duruma getirilen yabancılaşmış kesim, İkinci Meşrutiyet'ten sonra devlete tamamen hakim kılındı, ülkenin vaziyet ve istikametini belirler duruma getirildiler. Osmanlı'yı Balkan Savaşı'na, Birinci Dünya Savaşı'na sokup tarih sahnesinden çıkaran sözkonusu yabancılaşmış kesim, Cumhuriyet'e geçişi ve devrimleri de gerçekleştirdi.

Soğuk savaş döneminde, Batıyla temasta çürümüş ve millete yabancılaşmış dünya güçlerinin maşası durumundaki kesimlerin öncülüğünde Türkiye'de toplum sağ ve sol kutuplara ayrıldı.. Sol kutbun öncüleri, sözkonusu yabancılaşmış kesimden çıktı. Türk solunun beyin takımından Halil Berktay'ın hayat hikayesine ve düşüncelerine yakından bakmak, bu tespiti doğrulamaktadır.

Halil Berktay, İzmir'de, neredeyse bütün fertleri komünist olan bir ailede dünyaya gelmiş. İdeolojik bakımdan en çok babası Erdoğan Berktay'dan etkilenmiş: ?Avukat olan babam, kendi kuşağının en kaliteli Marksist entelektüellerinden biriydi. İnsanlık tarihi üzerine kafa yoran, sosyalizmi dünya tarihi bağlamında anlamaya çalışan bir insandı. Babam, 1951-52 tevkifatında tutuklanıp değişik illerde hapis yattı, avukatlık hakkı elinden alındı. Cezası bitince İzmir'de bir kitabevi açtı. Bu kitabevi, İzmir entelektüellerinin uğrak yeri haline gelmişti.?

?Berktay Ailesi'nin komünistliği büyük babadan mı geliyor?? sorusunu, Halil Berktay ?Tabii. Büyük babam Halil Namık Berktay'ı ben 10 yaşıma kadar tanıdım. Dedem, çağına göre çok demokrat birisiydi. Tam anlamıyla bir İttihatçı değildi, çünkü İttihatçı olmak için biraz fazla demokrattı! Çok hoşgörülü, çok yumuşak ve agnostik bir insandı... (Allah'ın varlığının bilinemeyeceğini ileri süren felsefi akım.) Onun evde yarattığı demokrasi ve hoşgörü ortamının babam ve amcalarım üzerinde büyük bir etkisi oldu. Hepsi de derece derece solcu, komünist oldu.? şeklinde cevaplıyor.

Ben olsam, ?Berktay Ailesi dönme mi, yani sabetayist mi,?? diye sorardım. Halil Berktay, burslu olarak Robert Koleji ve ABD'de Yale Üniversitesi'nde 5 yıl eğitim görmüş.. Bir Anadolu çocuğuna verilmeyen imkanlar bunlar. Soner Yalçın ve Yalçın Küçük'ün hakkında ileri sürdükleri sabetayistlik iddiasının aslı var mı yok mu öğrenmek isterdim.

YABANCILIK, ZÜPPELİK VE HIYARLAŞMA

Halil Berktay, ABD'den Türkiye'ye döndükten sonra Aydınlık hareketi içerisinde yer alıyor: ?Şahin Alpay'ı Robert Kolej'den tanırdım, iyi arkadaşımdı. Ben Türkiye'ye döndükten sonra Aydınlık Dergisi yazı kurulu ile ilişkimi de kuran Alpay'dır. O vesileyle Perinçek'le de tanıştım.? diyor.

Bu sözler, kimseyi şaşırtmıyor olmalı. Çünkü Amerika'nın ?karşıtlarını yetiştirme', sömürdüğü ülkelerde ?anti emperyalist' ve ?solcu' hareketler kurma ve muhtemel gerçek karşıt hareketlerin yolunu kesme politikası biliniyor.

Asıl ilginç olan, Halil Berktay'ın günah çıkarıyor olması: ?Solculuk, komünistlik ve Maoculuk hayatım içerisinde kişisel olarak yaptığım çok fazla sayıda hıyarlık var. İşte onlara pişmanım. Teorik bakımdan çok militandım. Aydınlık hareketi içerisinde geçen şöyle böyle 20 yıl içerisinde teorik tartışmalarda, günlük hayatta, parti içinde, örgüt içinde insanlara yapmış olduğum, bireysel anlamda çok fazla kabalık, çok fazla hoyratlık var. İşte bunlardan dolayı pişmanım.?

Bu ?hıyarlık' edebiyatından, solculuktan pişman olduğu ve doğru yolu bulduğu anlamı çıkarılmamalı.. Adam sadece, ?Kaba saba, budalaca davranışlarda bulundum.? demek istiyor. Pişmanlık duyduğu hıyarlıklara örnek de veriyor: ?Saymakla bitmez! Geceleri aklıma geliyor. Bunları unutmuyorum. Mütehakkim bir üslupla, ukalalık, insanlara yukarıdan bakmalar... 20'li yaşlarda bu tür kabalıklar ve hıyarlıklar çok fazla oluyor. Bunlar aradan bu kadar yıl geçmesine rağmen gündüz mesela olmadık bir iş yaparken aklıma geliyor. Geceleyin uykuya dalmadan önce ya da ne bileyim banyoya gitmek için kalktığımda aklıma geliyor. Herhangi birine yaptığım bana bugün son derece ilkel, eğreti ve yadırgayıcı gelen davranışlar aklıma geliyor ve bunlar bana çok acı veriyor. Bunlara çok pişmanım. Bunlar benim özel hamlıklarım olduğu için çok üzülüyor ve utanıyorum.?

SOLUN ?HAKLI ŞİDDET' TEORİSİ

Halil Berktay, iyi derecede İngilizce bildiği için Maocu hareketle ilgili çok sayıda makale tercüme edip dikkat çeken yazılar kaleme aldı, o dönemde. Böylesine ön plana çıkışı örgüt içerisinde rahatsızlığa neden olmuş: ?Yabancı dil hâkimiyetim çok fazlaydı. Marksist ve Leninist teoriye içeriden bir hâkimiyetim vardı. Aynı zamanda çok da ukalaydım maalesef. Özel bir kabalığım yoktu. Teorik tartışmalarda pek çok arkadaşım beni gıcık buluyordu sanırım. Daha geçen gün çok eski arkadaşım Oral Çalışlar'la bir araya geldik. Laf arasında bana, ?Yani gıcık olduğunu biliyoruz ama bu konuda haklısın.' dedi!? (Gülüyor)

Türkiye'de sağ ve sol hareketler, sistem tarafından üretildi, darbe ortamı oluşturmak için kullanıldı, yani birbirleriyle çatıştırıldı ve darbelerden sonra şiddetin kaynağı olmakla suçlandı. Sol mağdur olduğunu iddia etti ve medyada köşe başlarını tuttukları için böyle bir algı oluşturmakta da başarılı oldu. Berktay, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin öncesinde ortam hazırlama rollerine rağmen sol örgütlerinin mağduriyet ve masumiyet iddialarının dayanağını açıklıyor: ?Sol hareketin dünya üzerinde baskıya uğradığı, ezilenleri temsil ettiği ve buradan kaynaklanan bir mağduriyet duygusu var. Gerçekçi olursak, sürekli bu mağduriyeti vurgulayarak hiçbir yere varmak mümkün değil. Mağduriyet otomatik olarak sizi haklı kılmıyor. Solun mağduriyet duygusunu kendi başvurduğu yöntemlerin haklılığı fikrine taşıması var. Yani kendi şiddetini haklı görmesi durumu var. Tabii bir de Marksist devrim teorisinden gelen bir şiddet algısı var.?

Halil Berktay'ın sol örgütlere bir uyarısı var: ?Haklı şiddet teorisi uzun yıllar önce geçerliliğini yitirdi. Bugün DHKP-C'nin oraya buraya bomba atması, silahlı eylemler yapması çok komik. İşte bu yüzden solun haklı savaş, haklı şiddet kavramını tekrar gözden geçirmesi gerek.? Darbe döneminden çıkan Türkiye'de, solun, yeni sosyal-siyasal rol bulması gerektiğine bir vurgu, bu sözler..

TÜRK SOLU PKK'YA KATILDI

Türkiye'de ayrılıkçı Alevilikle ilgili ilk yazılar, ayrılıkçı Kürtçülükle ilgili ilk yazılar, Yön Dergisi'nde yayınlandı.. Yön, Ankara'da, 20 Aralık 1961'de yayına başladı. Sahibi, Doğan Avcıoğlu'ydu. 24 sayfa büyük boy halinde 222 sayı çıktı, 30 Haziran 1967'de son sayısı yayımlandı. Yön dergisinin ilk sayısında 1041 aydının imzaladığı ve ?Yön Manifestosu' olarak da bilinen 'Yeni Devletçilik' bildirgesini yayımlandı. Devletçiliğe yaslanan bir sosyalizmin çağrısıyla demokrasiyi kurmak üzere bir kurucu sol fikir platformuydu. Derginin orta sayfasındaki Yön Bildirisi'yle siyasal hayatta etkili bir yer edinen Yön dergisi, Kadro Dergisi deneyi gibi bir aydın hareketiydi ve ?Ulusal Sol' olarak adlandırılan politikaları savundu. Türkiye'de ayrılıkçı Alevilikle ilgili ilk yazılar, ayrılıkçı Kürtçülükle ilgili ilk yazılar, Yön Dergisi'nde yayınlandı.. Yön dergisi kadrosu, sol partilere, CHP ve TİP'e yakındı. Hareket bürokrat aydınların, asker ve sivil karışımından oluşuyordu, bürokratik oligarşinin sözcüsüydü. Doğan Avcıoğlu, Yön'den sonra 21 Ekim 1969'da Devrim Dergisi'ni çıkardı. Türk solu, CHP'nin kanatları altında Kadro, Yön ve Devrim dergileriyle oluşturuldu..

Türkiye'de, ordunun, yargının ve üniversitelerdeki öğretim kadrolarının bir kesiminin de yer aldığı sol hareketler, başlangıcından itibaren, terörü siyasal bir araç olarak kullandı ve silahlı mücadele içinde bugünlere geldiler. Devrim demek, ?silah zoruyla devlete el koymak' demekti.

Halil Berktay, Türk sol hareketlerinin bu silahlı mücadele yürütme özelliğini saklama gereği duymuyor: ?Türkiye'de 1960'lar ve 70'lerde çok yoğun olarak yaşanmış radikallik yarışları var. Kim daha kızıl, kim daha savaşçı, kim daha doğru devrimci şiddetten yana yarışları var. Türk solunun çeşitli kesimleri derece derece silahlı mücadelenin teoriğiyle ya da pratiğiyle flört ettiler.?

Amerika, Türkiye'de sol hareketleri, hem gerçek direnişi kırmak, hem de Alevi - Sünni, Kürt - Türk çatışmasına zemin hazırlamak amacıyla kurdu ve darbe ortamı hazırlamada kullanıldı. Sol hareketlerin tabanı, özellikle Kürt ve alevi kesimde oluşturuldu: ?Türk solunun yapamadığı ve yapmaya çalışırken altında ezildiği illegal devrimci mücadeleyi Kürt milliyetçi hareketi yaptı. 1985'te Kürt savaşını geliştirmeye başladığından beri PKK, iki üç nedenle Türk solu için bir cazibe merkezi haline geldi. Türk solu, PKK için, ?İşte bizim ahımızı alıyorlar? şeklinde gördü. Bizim yapamadığımızı yapıyorlar, helal olsun dediler. Birçok sol örgütten ayrılıp PKK'ya katılanlar oldu.?

Türk solu içinde sivrilen ve öne çıkan Abdullah Öcalan, 12 Eylül darbesinden sonra PKK'yı kurdu. Doğu Perinçek'in çıkardığı Aydınlık Dergisi Türk solunu PKK'ya yönlendirdi.. 1990'lara geldiğimizde, 30 yılda geliştirilen sol hareketler, PKK'nın emrine verildi. 68 kuşağının önemli isimlerinden olan Ertuğrul Kürkçü[2], bugün BDP milletvekili. Amerika, Körfez Savaşı sonrasında Irak'ı işgal ettiğinde, Kuzey Irak'ı istihbarat oyunlarına ve teröre elverişli hale getirdi ve PKK'yı kontrolü altına aldı..

PKK VE ULUSALCI SOL AMERIKANCIDIR

Halil Berktay'ın sözkonusu söyleşisi, Abdullah Öcalan Doğu Perinçek ittifakını gündeme getirmesiyle önemlidir: ?Deniz Gezmiş'in arkadaşı ?Doğu Perinçek, 1980'lerin ikinci yarısından sonra, Türkiye'de devrimci bir krizin olduğunu kanıtlamak için PKK'nın varlığına başvurdu. Bu yüzden PKK'nın gücünü abarttı ve göklere çıkardı. Sadece Maocu hareketin çöplüğünün horozu olarak kalmakla yetinmedi 'ben acaba daha büyük bir çöplüğün horozu olabilir miyim' diyerek Abdullah Öcalan'la ittifak aradı.?

Maocu Perinçek'in Adullah Öcalan'la ittifakı Türkiye'de Amerikancılığın fotoğrafıdır: ?Çok çok ihtiraslı. Çok mütehakkim, hep böyle iktidar peşinde, lider olmak peşinde koşan ve bunun için kendisine özel bir konum arayan bir insan düşünün. Bu insan 1969'dan 1980'lerin ikinci yarısına kadar bu özel konumunu Maoculuk olarak tanımlamış. Ancak bu ideolojiyle bir yerlere varamayacağını anlayınca, yeni bir niş arıyor, bu da PKK. İşçi Partisi'yle PKK'nın bir ittifakını sağlayabilir miyim? PKK'nın gücünü bir şekilde kullanmaya, Abdullah Öcalan'ı kafalamaya çalıştı..? Bu amatörce bir siyasi macera değil, CIA'nın omuzlarına yüklediği bir görev olmasın?

Mercek altına alınınca, 12 Eylül sonrasında Perinçek'in ve Öcalan'ın sol mücadelesinin nasıl Amerika'ya hizmet ettiği görülecektir.. Perinçek, türk ulusalcı solunun, Öcalan Kürt ulusalcı solunun çobanları olarak otuz yılda terörü bilinen faturasıyla bugünlere getirdiler. Bu başka bir yazının konusudur.

Amerika, Öcalan'ı Kürt ulusalcı solunun liderliğine niçin koyduysa, Perinçek'i de Türk ulusalcı solunun liderliğine koydu.. Bu iki terör baronu, kişilik olarak da birbirine çok benzer: ?Çok yalan söyler. Kendi kendini ikna eder. Hitlervari bir karakteri vardır. Bu dönemde, Beka Vadisi'ne, PKK taburlarını denetledi ama Apo hiç oralı olmadı. Ahmet Arif'in şiirinden mülhem, ?Dağlarında gerilla var memleketimin.? şeklinde yazılar yazacaksın sonra 180 derece çark ederek ulusalcı, Kemalist olacaksın??

Manzaraya bakar mısınız? Amerika, Irak'tan eli boş döndü. Türkiye, Ergenekoncuları cezaevine doldurdu bu arada. Stalin karakterindeki iki lider, Öcalan ve Perinçek Türkiye'nin yolunu kesemedi, ikisi de cezaevinde: ?Stalin gibi bir karakteri var. İnsanlarla kedi fare oyunu oynamaktan hoşlanıyor. Nasıl tarif edebilirim bu kişilikleri! Sen on yıllar boyu bir ideolojiyi savunacaksın, 'Kemalizm Türkiye'de bitmiştir' diye yazılar yazacaksın, ondan sonra 180 derece çark edeceksin, orduyu göreve çağıracaksın? Bu derece militarist ve darbeci kesileceksin. Kendini de hiçbir zaman sol ve sosyalist çizgiden sapmamış göreceksin. Bugün ise AK Parti'yi Apocu teröristlerle uzlaşıyor diye ihanetle suçlayacaksın. Bunlar, aklın hayalin alacağı şeyler değil??

Perinçek, ne görev verilirse, onu yapıyor. Bu kadar büyük çelişki,başka türlü izah edilemez. Bu amatörce bir siyasi macera değil, CIA'nın omuzlarına yüklediği bir görev olmasın? Halil Berktay da Perinçek'in çelişkilerini, Ergenekoncularla dansına dikkat çekiyor: ?Teori dergisinde Aydınlık'ta emekli generaller yazı yazıyor, bu komik olayları biliyoruz. Veli Küçük yazı yazıyordu. Birçokları bu kadarını kaldıramadı ve ayrıldı. ?Kim bilir ne kadar battı?' diye düşündüm. Biraz da tabiatını bildiğim için ne kadar battığını tahmin ettim.?

HANGİ BARIŞ?

Barıştan söz ediliyor.. ?Hangi barış?' diye sormak gerekiyor. Medyada sol aydın, ?Türk ve Kürt halkları' uzun yıllar süren ?savaş' neticesinde ?barış masası'na oturduğu izlenimi veriyor.

?Savaş' olarak anılan terör, Kemalizm adına ile hareket eden, kendilerini ulusalcı sol olarak tanımlayan ve devleti ele geçirmiş bürokratik oligarşi ile sosyalist- nasyonalist ideolojiden beslenen PKK'nın arasında bir oyundur..

Terör, Türkiye'de Amerika adına kurulan solun bir iç çatışmasıdır. Solun iç çatışmasıdır, çünkü karşısına alacak ?faşist', ?sağcı' ve ?gerici' bir güç yok meydanda.

Her iki sol hareket de halkı arkalarına almış gibi yapıyor. Ne Kemalist, laik, Türk ulusalcı solunun arkasında halk var, ne de sosyalist, laik, Kürt ulusalcı solunun arkasında halk var..

Terör, bugün yargının önünde duran iki örgütün kavgasıydı.. Bürokratik oligarşi ie PKK'nın kavgası..

Bu kanlı terör oyunu bitecek.. PKK da, yıllarca çatıştığı bürokratik oligarşi de, silahı bırakacak.

Öyle masada bitmeyecek.. İkisi de yargının önünde. Barış, yargıdan çıkıp gelecek.

Barış süreci denilen her neyse, kimse onu, halklar adına yaptıklarını iddia etmesin. Türkiye'deki Müslüman halklar, bu pis savaşın içinde değildi, hiçbir zaman bir parçası olmadı bu kanlı oyunun. Halkı terörün içinde aramak saçmadır..


[1] Bünyamin Köseli, Halil Berktay Söyleşisi: ?Solculuk hayatımda çok fazla hıyarlıklarım oldu..?, Zaman Pazar Eki, 10 Mart 2013.

[2] Ertuğrul Kürkçü[2], 18 Ekim 1970'de Türkiye Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu (DEV - GENÇ) Genel Başkanlığı'na seçildi. Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürüldüğü Kızıldere olayından sağ kurtulan tek kişiydi. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı, ölüm cezasına mahkûm edildi, 1974'te çıkarılan genel Af Yasası ile cezası 30 yıla çevrildi; 14 yılını cezaevinde geçirdi. 1986'da yapılan infaz yasası değişikliğiyle serbest bırakıldı. Cezaevinde iken Karl Marx'ın Biyografisini Türkçeye çevirdi.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi