İrfan Küçükköy: Vakti Değerlendirme - 3 -

İrfan Küçükköy: Vakti Değerlendirme - 3 -

Zaman ne gösterir, deriz. “Zamana havale etmek” tabirimiz vardır. Başarmaktan umudumuzu kesmek, yapamadığımızı savsaklamak demektir. “ Biraz asalım bakalım, sonu ne olursa olsun” deriz.

Allahü Teala, her zamanı bir sebeple yaratmıştır. Genel manada geceyi istirahat, gündüzü maişet için. Gece olmasaydı istirahat zamanımızı nasıl tayin edecektik. Gündüz olmasaydı maişetimizi nasıl temin edecektik.

Alimler bir günü üçe bölmüşler. Bir bölümünü maişet teminine, bir bölümünü yeme içme başka başka şahsi ihtiyaçları görmeye, bir bölümünü de istirahate ayırmışlardır. Tabii ki motomot ölçü değil ama sonuç buna varıyor.

Kıymetli hazinemiz zamanı, iyi kullanamamış isek, kötü fiillerle doldurmuş isek, bize yazıklar olsun. Şeytanı güldürmüş isek, nefsimize zalim olmuş isek, bize yazıklar olsun. Zamanı Mahşerde aleyhimize şahit hale getirmiş isek, bize yazıklar olsun.

Ya vakit öldürmenin anlamı nedir? Ne öldürdüğümüzün, nasıl bir hazineyi tahrip ettiğimizin farkında mıyız, şuurunda mıyız? Bu zamanda kaç hasta ziyaret edebilirdik? Kaç kederlinin derdine ortak olabilirdik? Kaç dosta selam verebilirdik? Kaç ihtiyaçlının elinden tutabilirdik.

Ya zamanımız yok sözü. Hangi güzel şeyi yapmaya ne kadar zaman gerekli de başaramadık. Bu iddiaya kendimiz inanmıyoruz ki başkalarını inandıralım. Bu iddiaya “beynamaz özrü” denir. Vaktimizi boş şeylerle geçirmeye fırsat buluyoruz da iyi bir şey yapmaya fırsat bulamıyoruz.

Zaman ne gösterir, deriz. “Zamana havale etmek” tabirimiz vardır. Başarmaktan umudumuzu kesmek, yapamadığımızı savsaklamak demektir. “ Biraz asalım bakalım, sonu ne olursa olsun” deriz.

Dilimizde bir de “zamanı sündürmek” tabiri vardır. Bu ihmalkâr davranmak demektir .Bu günün işini yarına bırakmak demektir. Zamanın hakkını vermemek demektir.

Yabancı Okulun din bilgisi hocası bir sohbette, “bizde eğitim müddeti kırk beş dakika” dedi. O zaman Üsküdar İmam Hatip’te hoca idim. “Bizde de kırk beş dakika” dedim. O şöyle söyledi,” resmisi değil, fiilisi” dedi ve ekledi. Öğrenci zili çaldı mı, öğretmenler odasında hiç öğretmen kalmaz. Öğrenciler sınıflara girerken hocalar sınıfların kapısına varırlar. Öğretmen zili çalınca bir dakika geçmeden derse başlarlar. Ders sonu zili çalıncaya kadar ders yaparlar. Üniversiteye giriş başarısı bizim okulda % 95, İmam Hatip Okullarında % 50’nin altında.

Bu yorumun ertesi günü okula gittim. Bir aralık dersim yoktu. Öğrenci zili çalarken arkadaşlara çay geldi. Koyu sohbette idiler. Çayı içtiler, sohbete devam ettiler. Öğretmen zili çaldığı zaman öğretmenler odasından çıkıyorlardı. Zaman kaybı en az üç dakika. Türkiyenin nüfusu seksen milyon. Bizim gibi bir Avrupa ülkesinin de nüfusu seksen milyon. Onlarda sosyal güvenceli çalışan sayısı elli milyon, Türkiye’de otuz milyon. Onların ürettikleri sanayi ürünü miktarı resmi kayıtlara göre, bizim sekiz katı. Bunlar yöneticilerimizin gündemlerine gelmedi, henüz. Bir Arap ülkesinde memur, sandalyasına yaslanmış, yarı uyanık vakit öldürüyor. Bir iş için yanına vardım. Yüzüme bile bakmadı. “Teal,bükran, inşallah” (Yarın gel) dedi. Kağıda yazacağı sevki, ertesi güne havale etti. Bu dinen meşru mu değil mi, aklına bile getirmedi.

Mahşerde, hatta rivayetlere göre kabirde ilk soru “Vaktini nasıl geçirdin?” sualidir. Sahi nasıl geçirdik, değerlendirdik mi, değerlendiremedik mi?

yazının devamı..

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler