İrfan Küçükköy

İrfan Küçükköy

İslam'ı Anlamak

İslam'ı Anlamak

Medeniyet Dini İslam

İslam Dini, Medeniyet ve kültür için, önemli programlar içerir. Müslümanlar geçmişte, günün şartlarına göre, bu misyonu başarıyla, zirve noktada, şerefle sürdüregelmişlerdir. Hiçbir din, hiçbir felsefi akım, hiçbir sosyolojik sistem, insan hayatını, toplum hayatını, İslam kadar ihata edememiştir.

İslam’ın yayılış tarihi ve seyri incelenecek olursa, İslam'ın, insanı ve toplumları değiştirerek, geliştirerek, yayıldığı kolayca görülecektir. İlkel Toplumları medenileştirerek, yarı medeni toplumları medeniyetin zirvesine ulaştırarak ilerlediği kolayca görülecektir. Ben bunu, Zamanımızda İslam’ın yayılışı kitabımı hazırlarken (seksenli yılların başı) açıkça gördüm.

Kur’an-ı Kerim, Önce Arapları, sonra başka milletleri eğite eğite yükseltmiştir. Başka bir ifade ile medenileştirmiştir. Avrupalı araştırıcıların ısrarla “Arap Medeniyeti” dedikleri devirlerin gerçek mimarı Kur’an-ı Kerimdir. Sadece İslam ülkelerinde değil, İslam kültürünün derin ışığı altında gelişen “Batı Medeniyeti”ni de İslam medeniyetinin ürünü olarak gören Müslüman, gayri Müslim ilim adamları vardır. Bu iddialı tez, bir çok Batılı sosyolog tarafından kabul görmüştür.

Bir örnek vermek gerekirse mesela Desquart üzerinde İmam-ı Gazali’nin etkisini anabilirim. İleride genişçe işleyeceğim üzere, gençliğimde okuduğum Gazali’nin “El-munkızu Mine’d-Dalal” kitabı ile orta yaşlarda Fransızcasını okuduğum, hatta tercüme ettiğim Desquart’ın “Le Disqourt” kitabının fikir ve ruh ayniyetini ifade edebilirim. İkisi de küçük ebatlı ama iki ayrı zamanda ve dilde yazılmış, aynı kitaplar gibidir. Başka bir çok meşhur Batılı yazar İslamdan etkilenmişlerdir. Bir kısmı da eğitimlerini Endülüs'te, Müslüman Ispanya’da yapmışlardır. Sözü edilen kişiler Avrupa kültürünü meydana getiren baş aktörlerdir. Bunlar kilise kültürünün dışında yetişmişlerdir. Çoğu Arapçaya ve İslam kültürüne vakıf şahsiyetlerdir.

*******

İslam dini insana önem veriyor. İslam nazarında insan her şeye tercih edilmiştir. Zira insan fıtratı, yan etkilerle bozulmamışsa, tabii hali, tabii güzellikler zahir olacaktır. Bazı son devir bilginleri insan için Hazret-i İnsan, İslam ile fıtratının güzelliklerine eren insana Hazret-i İnsan (değerli İnsan) tabirini kullanıyorlar. İslam insan fıtratının dinidir.

Peygamber Efendimiz, “Her doğan fıtrat üzere (yaratılış güzellikleri üzere) doğar. Onu anne babası (sosyal ortamı) Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi (diğer dinlerde yapar.” buyurmaktadır. Fıtrat doğal hal, demektir. İnsanın aslî tabiatı, yan etkilerle değiştirilir. İnsanın duyguları asıl itibariyle salimdir. Etkilerle değiştirilmektedir. Bu değişiklik için özel eğitim şartı yoktur. Annesinin, babasının, yakın çevresinin doğruluğa, hakkaniyete önem verenin çocuğu başka etki altında bilerek bilmeyerek yanlışa yönlendirilmemiş ise, onda doğru düşünce, doğru karar ve doğru hareketler zahir olacak, doğru huylar edinecek, o, yüksek ahlaklı olacaktır. Demekki insanın salim olan fıtratı, aslî tabiatı, yan etkilerle değişe bilmektedir. Arızî etkileri kaldırdığımızda,karşımıza mutlak gerçek olarak İslam ortaya çıkar. İslam fıtrat dinidir, fıtrattır.

***********

İslam dininin gayesi, insanın yüceliğe ermesidir. Böylece Dünya ve Ahiret iyiliğine ulaşan insan, İslama erer, İslamda sabit kadem olur, Dünya ve Ahiret mutluluğuna ulaşır. İslam, toplumsal barış demektir.

Peygamber efendimiz “Aranızda selamı yayınız” buyuruyor. Buradaki selamdan maksat “Selamün aleyküm “duasında tezahür ettiği şekilde toplumsal barış duasıdır. “Silm” kökünden gelen Selamın da, İslam’ın da ilk hedefi toplumda barışı sağlamaktır.

İslam toplumunda, insanların birbirleri ile ilişkileri kuran, toplumu kucaklaştıran kelime,” nush” “nasihat” kelimesidir. Bu kelime zamanla anlam değiştirmiş, yüksek iyilik anlamına “öğüt” anlamına gelir olmuştur. Nush, Nasihat, peygamberimiz devrindeki Arapça'da, insanların, gayrileri hakkında hayırlı, güzel iyi şeyler istemesidir. Peygamberimiz “Ed-dînü en-nasihâtü” buyuruyor Din nasihattir. Bu Hadi-i şerheden alimler, Nasiyatı, hayırhah olmak, iyi güzel şeyler arzulamak, olarak tercüme etmişlerdir. Hadisin devamı şöyledir. Paygamberimize soruyorlar “Ya Rasûlellah, kim için hayır hah olacağız”, cevap “ Allah için, Allahın Rasûlü için, Müslümanların ileri gelenleri, önderleri için ve bütün Müslümanlar için” diye cevap buyuruyor. Bu Hadis-i Şerifi Âlimler “Şiâr-ı İslam”dan kabul etmişlerdir

***********

Medeni toplum, her alanda organize olmuş toplumdur. Batı toplumu kişi haklarını korumak için kurumsallaşmış ama kişiler arasında bağları güçlendirememiştir. İslam dini hakların korunmasına azamî derecede itina etmiş, ancak zirve noktada ortaya koymuş olmasına rağmen İslam toplumları çağımızda bu gaye ile organize olamamışlardır. Hakların korunması, hukukî ve ahlakî planda kalmıştır. Bu konularda yaygın eğitim gücü ve devlet’in koruyucu etkisi yeterli görülmüştür.

Günümüzde, sivil toplum kuruluşları oluşturulamamıştır veya zayıf kalmıştır. Geçmişte bu fonksiyonu vakıflar yapıyordu. Günümüzde İslam toplumlarında yeni kurumlara ihtiyaç vardır.

İslam’da ruhbanlık yoktur. Ruhban sınıfı doğmamıştır. Tarikatlar ruhban sınıfı benzeri bir farklılık cemaatleri oluşturmuşlardır. Ruhban sınıfı olmaması bir eksiklik değil, insan onurunu, şahsiyetini koruyan bir faktördür. İslam nazarında alimler, manevi otorite değil, ilmî otoritelerdir. İslam’a göre herkes manevî yücelişe ulaşabilir. Hiçbir kimse, bir manevî otorotiye hesap vermek zorunda değildir. Hukukî sorumluluk başkadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.